Hesabım
    Görünmez Yaşam
    Ortalama puan
    2,9
    2 Puanlama
    Görünmez Yaşam hakkında görüşlerin ?

    1 Kullanıcı eleştirisi

    5
    0 Eleştiri
    4
    1 Eleştiri
    3
    0 Eleştiri
    2
    0 Eleştiri
    1
    0 Eleştiri
    0
    0 Eleştiri
    Sırala
    En yararlı eleştiriler En yeniler En çok eleştiri yazmış üyeler En çok takip edilen üyeler
    Turgay Buğdacigil
    Turgay Buğdacigil

    Takipçi 1.891 değerlendirmeler Takip Et!

    4,0
    6 Mart 2022 tarihinde eklendi
    Senaryosunu da, Martha Batalha'nın Türkçeye de "Bir Kadının Görünmez Yaşamı" adıyla çevrilerek yayınlanmış olan aynı isimli (ilk - debut) sıra dışı romanından (2016) uyarlayarak Murilo Hauser ve Inés Bortagaray ile beraber kaleme alan Karim Aïnouz'un yönetmen koltuğunda oturduğu "A Vida Invisível / The Invisible Life of Eurídice Gusmão"; "erkek egemen" toplum yapısına meydan okuyan iki genç kadının melodramatik tarzda kurgulanmış hikayelerinin "ayan beyan" gözler önüne serildiği bir film olarak geliyor karşımıza...

    Gelin isterseniz, Cannes Film Festivali'nin "Belirli Bir Bakış / Un Certain Regard" bölümünde Büyük Ödüle layık görülen ve Academy Ödüllerinin "En İyi Uluslararası Film" kategorisinde Brezilya'nın "Giriş / Entry" adayı da olan ve o aşamada elenmek suretiyle hakkının yenildiğine de inandığımız bu filme biraz daha yakından bakalım...

    Kız kardeşlerden Eurídice Gusmão (Carol Duarte), piyano çalar diğeri Guida'da (Julia Stockler) kanepeye yayılmış aynı odada otururken anneleri Ana (Flávia Gusmão); davet ettikleri un tüccarı Bay Feliciano Campelo'nun (Hugo Cruz), akşam yemeğine geleceğini söyleyerek kızlarından, yemek ve ev temizliği işlerinde kendisine yardımcı olmalarını ister...

    Ailenin kızlarından Eurídice, evlerinin müştemilatında küçük bir ekmek fırını işleten babası Manuel Gusmão'yu (António Fonseca) ikna ederek Avusturya'daki Viyana Konservatuvarının seçmelerine katılma planları yaparken Guida ise, Yunanlı bir bahriye eri olan Iorgos'un (Nikolas Antunes) kendisini delicesine sevdiğini düşündüğünü, Eurídice'e itiraf etmektedir...

    Yani iki kardeşin, geleceğe dair hayalleri tamamen bambaşkadır...

    Neyse...

    Nihayet Bay Campelo'da çıkarak akşam yemeğine gelir...

    Gece saat 01.00'e kadar Iorgos ile takılacak olan Guida, biraz rahatsız olduğu bahanesiyle yemeğe katılmak yerine süslenip püsnerek dışarıya çıkarken kardeşinin ricası ile Eurídice'de, piyano çalmak suretiyle evdekileri oyalayacaktır...

    Ancak eve dönmek yerine Guida, bir gemiye atladıkları gibi Yunanistan'a giderek orada Iorgos ile evleneceklerini ve ardından da geri dönerek Brezilya'ya yerleşeceklerini belirttiği vaziyetini; evdeki üç kadına da, sanki (hadi doğrudan "sahipleri" demeyelim de) "çobanlarıymışçasına" davranarak yıllarca onları bu şekilde yönlendiren babası Manuel'e hitaben yazılmış bir mektupla bildirecektir...

    Ülkede kalan Eurídice, babasının da onayladığı Bay Campelo'nun muhasebeci oğlu Antenor (Gregório Duvivier) ile evlenerek dünya evine girer...

    Zaten Viyana'da okumayı aklından bir türlü çıkartamayan Eurídice yakın arkadaşı Zélia'dan (Maria Manoella), o yıllarda henüz insanlığın hizmetine sunulmamış olan doğum kontrol hapı ve prezervatif kullanılmaksızın hamile kalmadan sevişebilmenin inceliklerini de öğrenmiştir...

    Tabii, rahim içi spirali hiç saymıyoruz bile...

    Ki bu evliliğin akşamı, Eurídice ile Antenor karakterlerini canlandıran Carol Duarte ve Gregório Duvivier isimli iki oyuncunun; cesaretle oynadıkları, bir ilk gece sevişme sahnesiyle sonuçlanır...

    Aynı esnada tarih, 14 Ekim 1951'i gösterirken kardeşi Eurídice'ye gönderdiği mektupta karnı burnundaki Guida evliliğinin, Iorgos'un zamparalıkları yüzünden yolunda gitmediğini ve o sebeple de Yunanistan'dan ayrılarak baba ocağının bulunduğu São Cristóvão'ya dönmekte olduğunu belirtmektedir...

    Fakat Guida'yı asla affetmeyen babası; onu kabul etmeyerek, anında evden kovar...

    Rio de Janeiro'ya geçen Guida, 20 Aralık 1951'de çocuğunu doğurur ve ertesi sabah da onu, hastanede kaderine terk ederek kaçar...

    Yaşam öyküsünün bu kısmını da Guida, yine baba evindeki adrese gönderdiği bir diğer mektupla Viyana'da eğitim almakta olduğunu zannettiği Eurídice'ye anlatmaktadır...

    Çünkü babası Manuel, Guida'yı kapının önüne koyarken kardeşi Eurídice'nin, Viyana'ya yerleştiğini ifade etmiştir...

    Derken...

    Söz konusu günün akşamı giyinip kuşanan Guida çocuğunu, gençlik yıllarında hayat kadınlığını meslek edinmiş olan günümüzün bebek bakıcısı Filomena'ya (Bárbara Santos) ücreti karşılığında teslim eden Leila (Shirley Cruz) ile birlikte Rio'nun gecelerine akar...

    Ve...

    Dönüşte bir kez daha uğradığı, hayatının büsbütün değişmesini sağlayacak olan Filomena'nın önerisiyle; yüz üstü bıraktığı oğlu Chico'yu (Thales Miranda) alarak büyütmek üzere tekrardan hastanenin, yeni doğan bebekler bölümüne doğru yola koyulur Guida...

    Yedi ay sonraki Alberto Nepomuceno konsevatuvarı seçmelerine hazırlanan Eurídice cephesindeyse farklı gelişmeler vuku bulmaktadır...

    Zira Eurídice'nin kadın doğum doktoru Osvaldo (Marcio Vito) kendisine, aynen kocası Antenor'un beklentilerine de koşut bir biçimde acilen hamile kalmasını öğütlemektedir...

    Yoksa bir daha asla anne olamayacaktır...

    Elbette bu durumda Eurídice'nin; çocuk büyütüp, yemek pişirerek sürekli toz alan bir ev hanımı olmak ile profesyonel piyano eğitimine sahip konserler verebilen bir kadın olabilmek arasında bir seçim yapması gerekecektir...

    Dakika 60...

    Geride sizleri, "siyasi eleştiriyi" anlayana kendi içinde barındıran kent varoşlarında yaşayan iki kadının özelinde; Brezilya'nın 1950'li yıllardaki toplumsal yapısının irdelendiği 79 dakikalık, sürpriz bir finali de bünyesinde barındırmasının yanı sıra, "İşte kadınlar ve çocuklar namına pozitif bir ayırımcılığı öngören 'İstanbul Sözleşmesi' bunun için son derece vazgeçilemezdir" dedirten bir bölüm daha bekliyor olacak...

    Bitirmeden, eğer kulaklarınız klasik müziğe de aşinaysa; F. Chopin, J. S. Bach, Edvard Grieg, F. Schubert, Franz Liszt ve Alfredo Rodrigo Duarte'nin piyanodan yansıyan eserlerinin tınılarına bayılacağınızı da vurgulamış olalım...

    Üstelik 2022 Türkiye'si ile 1950'li yılların az gelişmiş Brezilyası arasındaki farklılıkları göz önünde bulundurmanızı tavsiye ederek...

    Bakın bakalım, aradan geçen yaklaşık yetmiş yıllık sürede ne değişmiş...

    Keyifli seyirler,
    Daha Fazlasını Göster
    • En son Beyazperde eleştirileri
    • En İyi Filmler
    • Basın Puanlarına Göre En İyi Filmler
    Back to Top