Hesabım
    Pamuk Prens
    BEYAZPERDE ELEŞTİRİSİ
    3,0
    Ortalama
    Pamuk Prens

    "Bak proje çok başka bir yöne gidiyor!"

    Yazar: Duygu Kocabaylıoğlu

    Özeleştiri yapmak/yapabilmek bu ülkede yaşayan toplumun çok da aşinası olmadığı bir alışkanlık. “İğneyi önce kendine, çuvaldızı sonra başkasına batır” atasözü sanki bu topraklardan çıkmamışçasına kusursuz benliklerimiz var. Biraz dönüp kendimize dışardan baksak, yaptığımız işleri eleştirilebilsek ya da en azından eleştiriye tahammül edebilsek! Empatisi de bir tık yükselmiş bireyler olarak devam ederdik belki de yaşantımıza. Sinemasal anlamda yerilebilecek yönleri olsa da Birol Güven son filmi Pamuk Prens’te “en azından kendisine ve sektöre işin göbeğinden, mutfağından eleştiri getirmiş” diyebileceğimiz bir işe imza atmış. Hiç değilse dürüstlüğü için teşekkür etmek lazım!

    Bu uzun girizgahtan sonra, haftanın dört yerli komedi filminden biri olan Pamuk Prens filminin kendisine gelirsek; Tamer Karadağlı’nın ve çevresindekilerin büyük ölçüde kendisini oynadığı film, modern bir taşlama diyebiliriz. Filmin afişinde boydan boya tek başına Karadağlı’nın göründüğüne, adının en üstte yazmasına çok da aldanmayın. Filmin en az Karadağlı kadar başrolü, aslında yine kendisini beyazperdeye fazlasıyla taşıyan Birol Güven. Umut vaat eden yeni bir dizi projesini oturtmak için MinT yapım koridorlarında bir aşağı bir yukarı volta atan Birol Güven, aslında Pamuk Prens üzerinden muhtemelen şimdiye kadar kimsenin yapmadığı kadar gerçekçi bir sektör eleştirisi sunmayı amaçlamış. Bunu yaparken de hem kendisini, hem ekibi hem de seyirciyi eğlendirmiş.

    Gala gösteriminde basın mensuplarının sorularına “risk aldık” diye cevap vermesinden kelli, riskten de öteye giderek biraz topuklarına sıkmış bile diyebiliriz Güven için. Filmin öyküsü gereği genç iki senaristi Tamer Karadağlı ile çalışmaya ikna sürecinden başlayarak, sazı her eline aldığında seyirciye hitap eden ve güldüren Birol Güven’in ta kendisi. Yapımcılığın dizi/film çekmekten öte ikna sanatı olduğunu vurgulayan Güven, esasen iş yapabilecek bir senaryonun yapımcı masasına geldikten sonra başına gelenlerin, pişmiş tavuğun bile başına gelmediğini mizahi ve gerçekçi bir üslupla anlatıyor. Bir fikriniz, projeniz var ve bunu yapım şirketine mi kabul ettirdiniz? Siz de kabul edin o proje artık sizden çıkmıştır; isteseniz istemeseniz de! Örneğin filme adını veren 'Pamuk Prens’lik böyle bir mecburi değişimin ve yaratıcılığın ürünü! Tamer Karadağlı’nın kendi yaşamından uyarlanan çapkınlık hikâyeleri ve özel hayatında yaşadığı sorunları, -esas adı farklı olan- bu Pamuk Prens dizisinin senaryo çalışmaları çevresinde izliyoruz. Fakat hangi hikâye filmin ana örgüsü, hangisi diğerine destek çıkıyor, bu mevzu filmin ikinci yarısında iyice muğlaklaşıyor. Hikâye akışının sekteye uğradığı anlardan biri Karadağlı’nın çevresine de hasbelkader bulaştırdığı çapkınlık mevzularının fazla uzun tutulmuş olması. Üstüne üstlük oyunculuk deneyimi olmadan kendisini oynayan kişiler, bu fazla uzayan konsepte eklemlenince, seyirci olarak sadede bir an evvel gelmek istiyorsunuz. Özetle filmin süresi olması gerekenden biraz uzun.

    Birol Güven yerli dizi ve televizyon sektörüne eleştiri getirirken ne kadar iyi niyetli davransa da tabii kendisinin de düştüğü, özellikle kadın bedeninin pervasızca kullanımı vb. klişe üsluplar var; fakat yerli sinemada her filme tek tek benzer eleştiriler getirmektense bu malzemeyi topluca bir doktora tezine dönüştürmek daha akıllıca; zira ne eleştiriler ne köşe yazıları yeter içinde debelendiğimiz duruma.

    Biz lafı fazla uzatmayalım, uzun yıllardır televizyonda önümüze servis edilen yapımların hangi tornalardan geçtiğini, hangi koşullarda ortaya çıktığını, sektörün nasıl döndüğü en azından yapımcı gözünden iyi özetlemesi açısından Pamuk Prens’i görmenizi tavsiye edebiliriz. Bu hafta sonu saçma sapan bir dizinin tekrarını seyredeceğinize, işin mutfağından gelen bir kalemin samimi filmini seyredin; çok daha akıllıca bir tercih!

    Daha Fazlasını Göster

    Yorumlar

    Back to Top