Hesabım
    Alem-i Cin
    BEYAZPERDE ELEŞTİRİSİ
    3,5
    İyi
    Alem-i Cin

    ¨Geçmişin günahları bizi takip eder, gecikmiş kaderimize taşımak için...¨

    Yazar: Murat Tolga Şen

    Modern Türk korku sinemasının popüler örneklerini veren sinemacılardan biri olan Özgür Bakar’ın yeni filmi Âlem-i Cin, gösterime girdi. Özgür Bakar, bu kez epey farklı ve riskli bir yol deniyor ve televizyonda her gün izlediğimiz ve “gündüz kuşağı dehşeti” olarak isimlendirebileceğimiz programlarda ele alınan vakalardan yola çıkarak hikâyesini şekillendiriyor. Sıradan hayatlar yaşadıklarını varsaydığımız insanların anlattıkları gerçek olaylardan esinlenen Bakar, toplum tarafından neredeyse kanıksanmış şiddeti fantastik bir dünya setine taşıyor.

    Bu programları bilirsiniz; hemen her yerde rastlayabileceğiniz, hatta komşunuz olabilecek insanlar, işledikleri akıl almaz cinayetleri büyük bir soğukkanlılıkla canlı yayında itiraf ederler. Yakıldıktan sonra gömülen veya evde, satırla parçalanan cesetler sanki ¨mutfağa gidip kendime bir çay koydum¨ dermişçesine anlatılır... Filmlerdeki grafik şiddetin umursanmadan sansürlendiği günümüz televizyon yayıncılığında, bu programlarda anlatılan ve hayal gücümüzü korkunç gerçeklerle tanıştıran vakalar ne yazık ki hiçbir filtreden geçmeden seyirciyle buluşuyor.

    Âlem-i Cin’in odak karakteri Yeliz de, benzer bir vakaya tanıklık etmiş bir kurban… Çocukluğunda korkunç bir şeye şahit olmuş ve bu sırla büyümüş muhafazakâr bir kadın. Fakat 25 yaşına geldiğinde, yıllarca bilinçaltında gizlediği her şey açığa çıkıyor ve kâbuslar görmeye başlıyor. İşin içine ilmi kuvvetli bir hoca da girince, olaylar tamamen çığırından çıkıyor. Bu noktada filmin ayrıksı bir yönü var: Sanırım ilk kez muhafazakârlık olumlaması yapmayan bir filmde örtünmüş bir baş kadın karakter seyrediyoruz. Bu filmlerin hedeflendiği seyirci kitlesiyle doğrudan özdeşlik yaratacaktır… Zira Yeliz, yaşadığı dar çevre yüzünden oluşan muhafazakârlığın çok ötesinde katı bir ahlaka sahip. Günahla yüzleşenlerin sonrasında olduğu türden... Hatta bu karakterin popüler bir uç örneği olarak Carrie filmindeki anne karakterini gösterebiliriz.

    Görünen o ki; Özgür Bakar ve kalem ortağı Alper Kıvılcım’ın senaryosu bu sıradan insanların sırlarına projeksiyon tutuyor. Film giriş ve gelişme bölümünde tekinsiz bir dünyayı inşa ederken bir yandan da muhafazakar ahlakın halının altına neleri süpürdüğünü eşeliyor. Hayat bir yandan ¨konu komşu ne der¨ endişesiyle yaşanırken engellenemeyen ihtiraslar, olmadık kötülüklere yol açıyor. Elbette Özgür Bakar, seyircinin beklentisini iyi tahlil eden bir sinemacı... Toplumcu gerçekçi bir sinemaya göz kırparken gişeye film yaptığını da unutmuyor ve daha önce de başarıyla oluşturduğu tekinsiz atmosferle seyirciyi diken üstünde tutmayı ve hikâyeyi yavaş yavaş fantastik bir dünyaya çekmeyi başarıyor. Finalde artık tamamen metafiziğin dağlarında koşarken buluyoruz kendimizi…

    İşte burada filmi kısmen yaralayan bir şeyle karşılaşıyoruz. Türk sinemasının yumuşak karnı olan özel efektler zafiyeti yüzünden fikren şahane tasarımların uygulamada çökmesine şahit oluyoruz. Aslına bakarsanız çok da takılmamak lazım zira CGI efektler James Wan’ın bile başına bela! Sette halledilen pratik ya da mekanik efektler gerçekçilik algısına çok daha iyi hizmet ediyor. Burada herkese biraz Francis Ford Coppola inadı lazım. Onun Dracula’yı (1992) çekerken gösterdiği eski usul efekt kullanma ısrarı, filmini ölümsüzleştirdi. Bunu sürekli yazacağım; CGI efektler, gerçek oyunculu (live action) filmleri mahvediyor. Bütçe daraldıkça sıkıntı büyüyor ancak multi milyon dolarlık filmler bile bu efektler yüzünden dökülüyor.

    Özgür Bakar’ın korku sinemasındaki son durağı olan Alem-i Cin, onu gişenin önemli isimlerinden biri yaparken sinemasal arayışının da devam ettiğini gösteriyor. Filmdeki bir oyuncuyu işaretlemeden geçmeyeceğim; Yeliz’in nişanlısını oynayan Süleyman Kabaali nüanslar içeren oyunculuğuyla fevkalade! Kendisini bir başka Özgür Bakar filmi olan Bana Normal Aktiviteler’den hatırlıyordum, yeniden izlediğim için mutlu oldum.

    Geçtiğimiz yıl korku sinemamız açısından pek verimli değildi. Adet sayısındaki artışın karşılığında asla salonlarda gösterilmemesi gereken filmler de gösterime girdi. Hap yap para kap anlayışı bu türü sömürmeye devam ediyor ancak Özgür Bakar gibi sinemacılar, kafa yorulmuş senaryoları, ışığı-sesi düzgün şekilde çekmeyi başarıyor. Alem-i Cin de o filmlerden biri... İyi seyirler!

    murattolga@gmail.com

    Daha Fazlasını Göster

    Yorumlar

    Back to Top