Hesabım
    Deniz Kıyısındaki Ev
    BEYAZPERDE ELEŞTİRİSİ
    3,0
    Ortalama
    Deniz Kıyısındaki Ev

    Yeni Dünya, Eski İnsanlar

    Yazar: Ali Ercivan

    Marsilya yakınlarında bir koyda, denize nazır bir villa. Mekan, filmin karakterlerinden biri. Daha ziyade yaşlılar, emekliler için bir sayfiye yerine dönüşmüş köyde, geçmişe dair şeylerin simgesi ama yıkılmadan ayakta kalmış ve durduğu yerden geleceğe de şahit olan bir yapı. Deniz Kıyısındaki Ev (La villa) burada tek başına yaşayan, geçirdiği felç sonrası sağlığı iyice bozulmuş Maurice’in, onu ölüm döşeğinde yalnız bırakmamak için bir araya gelen üç çocuğuna dair öyküler anlatıyor. Onların bu eve, köye, babalarına dair anıları; yeni hayatları ve bu dünyadaki yerlerine dair.

    Üç kardeş, kendileri de artık yaşlanmış, değişen dünyaya adapte olmakta zorluk çeken üç koca insan. Yüzleşmek istemedikleri her şey, kendilerine söyledikleri tüm yalanlar, umutları ve hayal kırıklıkları sırtlarında. Yaşlandıklarını kabullenmeye hazır değil hiçbiri. Babalarına ve villaya göz kulak olan komşuları Martin ve Suzanne da onlardan farklı sayılmaz, artık bu dünyada bir yerleri kalmadığını hissediyorlar. Maurice’in çocuklarından Armand, köyde sürdürmüş hayatını, babasından kalan lokantayı işletmeye devam etmiş. Joseph erken emekliliğe mecbur bırakılmış, genç sevgilisi Bérangère ile kendini hala hayattan kopmadığına ikna etmeye çalışıyor. Angèle ise bu köyle ve aile eviyle en trajik ilişkiye sahip olanı. Kızını burada kaybetmiş çünkü. Babasına emanet ettiği kızının ölümü, onda kapanmayacak yaralar bırakmış.

    Fransız sinemasının usta yönetmenlerinden Robert Guédiguian, sadece bu karakterlerin değil, kendi hayatına ve geçmişine de bakıyor sanki. Sık sık aynı oyuncularla çalıştığı için, üç kardeşe yine kendi filmlerinin birinden, 1986 tarihli Ki lo sa?’dan bir sahneyi flashback olarak kullanabiliyor. Kendi yaşlılığını, Fransız sinemasının bugününde kendi yerini de filme konu ettiğini hissettirebiliyor.

    Aslında birçok güncel kritere göre, oldukça demode bir sinema yapıyor Guédiguian. Filminin daha sıkı bir yapıya ihtiyaç duyduğu söylenebilir. Karakterlerini tanıtmak, onların ilişkilerini detaylandırmak için çok vakit harcıyor ama mesela öykünün esas tetikleyicisi olan, yakınlarda batmış bir tekneden kurtulup köye sığınan, uzun süre ormanda gizlendikten sonra üç kardeş tarafından bulunan mülteci çocukları filme çok geç bir aşamada sokuyor. Bu mülteci hikayesi bile artık çok klişe, eski görünebilir bazılarına, göz devirtebilir. Üç küçük burjuva kardeş, kendileri gibi iki erkek bir kız bu üç çocuğun henüz o yaşta yaşadığı tecrübelere çok yabancı bir yandan. Fakat duyarsız da değil. Robert Guédiguian, yaşlandık ama yapabileceğimiz çok şey var hala demek istiyor sanki. Yaşlandık, bize vaktimizin geçtiği söyleniyor ama hayata yeniden bağlanmak, bir fark yaratmak, bu bizim elimizde. Yapmamız gereken, geçmişin acılarında kendimizi boğmak yerine, atıl kalmamayı, geleceğin bir parçası olmayı öğrenmek. Kendi bildiğimiz yol hangisiyse...

    Pes edenlerin öykülerine de hüzünle bakan; gençlere sempatiyle yaklaşan; köşesine çekilmek istemeyen ihtiyarlara karşı ise umutlu, cesaretlendirici bir film Deniz Kıyısındaki Ev. Kendisi de köşesine çekilmek istemeyen Guédiguian, evet biraz eski moda ama duygusu kuvvetli, ince bir film yapmış.

    Twitter: aliercivan

    Daha Fazlasını Göster

    Yorumlar

    Back to Top