Hesabım
    Soğuk Savaş
    BEYAZPERDE ELEŞTİRİSİ
    3,5
    İyi
    Soğuk Savaş

    Savaşın ve aşkın soğuk yüzü...

    Yazar: Banu Bozdemir

    Ida ile En İyi Yabancı Film Oscar ödülü,  Cold War ile Cannes'da En İyi Yönetmen Ödülü kazanan ve Polonya adına yine Oscar aday adayı olan yönetmen Pawel Pawlikowski kahramanlarına geçmişe ve geleceğe dair sorgularla kendini arama hikayesi sunuyor. Burada 1960'larda biten hikaye Ida'da aynı yıllarda başlangıç yapıyordu. Burada bir halk şarkısından ilham alan yönetmen kahramanlarını kavuşamayan aşıklar kıvamında ülkeler ve kültürler arasında dolaştırıyor. Burada esas duygu savaştan çıkan bir Polonya'nın değişim rüzgarlarıyla karakterlerini yonlendirmesi ve savurması.

    Zula ve Wiktor halk şarkıları ve dansları yapılan bir grupta tanışıyorlar. Wiktor grubun kurucularından, Zula ise enerjisiyle onun ilgisini çeken genç bir kadın. Sonrasında ülkenin içinde bulunduğu durumun siyasi ayrımına düşen Wiktor,  Zula'yı da peşinden süreklemek istiyor ama Zula grupla kalıp kariyerine devam etme yolunu seçiyor. Ve bu şekilde ikili arasında yıllara ve ülkelere yayılan ama kavuşulamayan aşkın temelleri de atılmış oluyor.

    Filmin kadrajları da en az film kadar acıklı ve aynı zamanda soğuk. Siyah beyazın her şekilde üzerimize abandığı savaş sonrası ortamında yollarını bulmaya, ülkelerin toplumsal bakışıyla bireylerin uyuşmayan algısı arasında kalıp kendileri olmaya çalışanların kırık hüznü her kareye siniyor. Zula'yı dans ederken mutlu görüyoruz sadece. Onun dışında belirsizliklerin kol gezdiği bir atmosferde içsel bir kaosun kollarında. İki taraf da kah koparak kah kopmadan bir yandan yeni evliliklerle, yeni birlikteliklerle hayatta kalmaya çalışıyor. Ama kavuşmanın imkansız olduğu zamanlar, tercih yapmanın cezasız kalmadığı dönemler. Wiktor daha gelenekçi bakmasının cezasını yersiz yurtsuz kalarak ödüyor, sonun onu getirdiği nokta işgaller, savaşlar, yalnızlık ve aşksızlık oluyor. Zula ise yerinde kalmanın ülke topraklarında yaşadığı kabullenişin acısına yenik düşüyor. Derin bir umutsuzluğun kollarında çıkış arıyor.

    O yüzden film sürekli yanık bir halk türküsü söylüyor. 'İki kalp, dört göz gece gündüz ağlıyordu' diye tekrar ediyor. Coğrafyaların kaderi, mesafesi bir anda iki insanı içine çeken bir soğuk savaşa dönüşüyor. İkisinin kaderi, kişilikleri farklı yolları işaret etse de onları çeken şeyin varlığını da sorgulatıyor film bize. Tabii en çok da savaş sonrası her alanda oluşan yıkımı...

    twitter.com/banubozdemir

    Daha Fazlasını Göster

    Yorumlar

    Back to Top