“Private Life”, aynı zamanda senaryosunu da yazan Tamara Jenkins’in üçüncü uzun metrajlı sinema filmi…
Prömiyeri, 18 Ocak 2018’de Sundance Film Festivalinde yapılan ve 5 Ekim 2018’de Netflix tarafından yayın akışına dâhil edilerek vizyona sokulan filmin, 6.6/10 (340 oy) ve 4.2/5 (142 oy) olan IMDB ve Rotten Tomatoes izleyici puanı ortalamalarıyla 7.6/10 (48 yorum) ve 83/100 (28 yorum) olan Rotten Tomatoes ve “Mutlaka İzlenmeli” özel etiketine de sahip Metacritic yorum ortalamaları, her ne kadar oylamaya katılan izleyici sayısı yeterli olmasa da, sadece yorum ortalamalarına bakarak dahi kaliteli bir filmle karşı karşıya olduğumuzu söyleyebiliriz…
Peki, gerçekten de öyle mi?
Bunu anlayabilmek için, oldukça düşük bir bütçeyle çekildiği her halinden belli olan bu filme, gelin isterseniz her zamanki gibi önceliği yine oyuncu kadrosuna vermek suretiyle biraz daha yakından bakalım…
Göründüğü kadarıyla “Private Life”, bu yılın oyuncu kadrosu çok güçlü olan birkaç filminden biri gibi duruyor…
Ki zaten, “Equilibrium” (2002), “Eternal Sunshine of the Spotless Mind” (2004), “I, Robot” (2004), “Foxcatcher” (2014), “Collateral Beauty” (2016) ve “Solo: A Star Wars Story” (2018) gibi filmler dâhil toplam 169 projede casting direktörlüğü yapmış olan Jeanne McCarthy’den de başka bir şey beklenilemezdi diye düşünüyoruz…
Bu çerçevede, başta Paul Giamatti ve Kathryn Hahn olmak üzere kadrodaki bütün oyuncuların el birliği ile son derece rafine bir iş çıkarttıklarını peşinen söylememiz lazım… Bu kadro, pek çok izleyici için sıkıcı olabilecek bir konuyu, bir aile filmi sıcaklığında sunmayı başarmış…
Öyle ki, böyle bir film için uzun sayılabilecek 123 dakikalık süresine rağmen filmden bir an için bile olsa kopmuyorsunuz…
Elbette bu durumu sadece oyuncuların performansı ile izah etmeye çalışmak, kameramanından ışıkçısına kadar teknik ekipteki isimlerin emeğine ciddi bir haksızlık olacaktır…
O nedenle de bu filmi, bütün unsurlarıyla kompakt bir sinema projesi olarak tanımlamanın çok daha doğru bir iş olacağına inanıyoruz…
Filmin hikâyesine ve sunumuna da şöyle kısaca bir göz atacak olursak… Filmin yönetmeni olmanın yanı sıra senaryosunun yazarı da olan Tamara Jenkins’in izleyiciyi, çok varlıklı olmasalar da sonuçta evleri, arabaları ve işleri olan tipik orta sınıf kentli bir karı kocanın, yani Rachel (Kathryn Hahn) ile Richard’ın (Paul Giamatti) özel hayatlarına sokmaya ve sorunlarına ortak etmeye çalıştığını görüyoruz…
Kırklı yaşların son demlerinde olan bu New York’lu çiftin tek bir ortak derdi vardır, o da mutlaka bir çocuk sahibi olmak…
Bunun dışında onların, Orhan Veli’nin de dediği gibi: “Ne atom bombası, Ne Londra Konferansı, Bir elinde cımbız, Bir elinde ayna; Umurunda mı dünya”…
Fakat doğruyu söylemek gerekirse Tamara Jenkins, bu özel hayata dair hikâyeyi, Ty Burr’ün Boston Globe’daki filme ilişkin yorumunda da söylediği gibi, Woody Allen tarzında zekice kurgulayarak çok hoş bir komedi – dramaya imza atmış…
Sonuç olarak, büyük bir ilgi ve keyifle izlediğimiz bu film için puanımız 3,5 önerimiz ise, “mutlaka izlenmeli” şeklinde olacak…
Keyifli seyirler,
Son bir not:
Tüm hakları bize ait olan bu yorumun orijinali; bir başka mecrada tarafımızca, 7 Ekim 2018 günü saat 01.13’de yazılarak paylaşılmıştır...