Vivarium eleştirileri

Hayatımda izlediğim en en en en kötü film. Öyleki sırf bu filme kötü yorum yapmak için siteye üye oldum. Çok sinirliyim, bulabildiğim her yerde bu ucube filme eleştirimi yapacam. İzlediğim en kötü film olma ünvanını ömrüm boyunca asla başka bir filme vereceğimi sanmıyorum. Tekrar ediyorum 30 yaşındayım izlediğim binlerce film arasından açık ara en kötüsü buydu iğrençti.

Çok ağır ve sıkıcı gibi görünsede aslında etkisi altında bırakıyor. Psikolojik olarak güzel işlenmiş sadece sonu hoşuma gitmedi film boyunca alt metindeki mesajı zaten aldığımız halde finalde yine zorlama mesaj gereksiz oldu bence finalde mesaj verme çabası yerine konuyu olayı bir yere bağlasalardı film iyiler arasına girebilirdi.

“Vivarium”, filmin hikâyesini de senaryosunda da imzası bulunan Garret Shanley ile birlikte yazan Lorcan Finnegan’ın yönetmen koltuğunda oturduğu bir drama…

Dünya prömiyeri, 18 Mayıs 2019’da Cannes Film Festivalinin “Critics' Week” bölümünde yapılan ve 27 Mart 2020 tarihinde Covid – 19 salgını nedeniyle Amerika’da VOD (video on demand) üzerinden vizyona giren filmin, 5.8 38.120 oy) ve 2.5/5 (1.136 oy) olan IMDB ve Rotten Tomatoes izleyici puanı ortalamalarıyla 6.6/10 (146 yorum) ve 64/100 (23 yorum) olan Rotten Tomatoes ve Metacritic yorum ortalamaları, her ne kadar sayılar biraz düşük olsa da, vasat bir filmle karşı karşıya olduğumuzu söylüyor gibi…

Ama biz yine de 4 milyon dolarlık bir bütçeye sahip olan İrlanda, Danimarka ve Belçika ortak yapımı bu filmi, her zamanki gibi önceliği oyuncu kadrosuna vermek suretiyle bizzat kendimiz mercek altına alarak incelemeye ardından da puanlamaya çalışacağız…

Bunun içinde, artık neredeyse yorumlarımızda geleneksel bir özellik halini aldığı üzere ayrıntılı incelemeye geçmeden önce İrlanda ve Belçika’daki birkaç gerçek dış mekân çekimleri dışında, geri kalan sahnelerin tamamının İrlanda’daki Ardmore stüdyolarında (yeşil perde ve görsel efekt teknolojileri kullanılarak) gerçekleştirildiği filme ilişkin ilk tespitimizi, sonrasında da naçizane ilk önerimizi paylaşalım istiyoruz…

Bu bağlamda da işe; karşımızdakinin, “The Twilight Zone”(1985 – 89) ve “Black Mirror” (2011 – 19) gibi efsane TV dizilerinin, 97 dakikalık uzatılmış yeni bir bölümü lezzetinde bir film olduğunu söyleyerek başlayabiliriz…

Ancak yoruma devam etmeden önce, kısaca da olsa, Latince kökenli olup, kelimenin tam anlamıyla, “yaşam yeri” denilen şeyi tanımlamakta kullanılan “vivarium” dan, senaristlerce yararlanış biçimine de değinelim istiyoruz…

Sözlüklerden bulabildiğimiz bilgilere göre orası, yani “vivarium”, bitki veya hayvanların, büyümelerini gözlemlemek veya araştırmak amacıyla genellikle kapalı tutulan bir alandır… Üstelik sıklıkla orada, denek olarak seçilen “tür” için ekosistemin bir bölümü de çevre koşullarının kontrolü yolu ile küçük ölçekte de olsa simule (taklit) edilir…

Şimdi yeniden filme dönecek olursak…

Eğer kullanılan metaforları hiç hesaba katmadan, yalın bir gözle bakarak filmi değerlendirecek olursak, “tek bir fark” ile yukarıda sıraladığımız her şeyin var olduğunu görürüz…

Ki, “o fark” da Imogen Poots, Jesse Eisenberg, Senan Jennings ile Eanna Hardwicke’nin başarıyla canlandırdıkları, Gemma, Tom, Genç Çocuk ve Yetişkin Çocuk karakterleri…

Bu dört kişinin” tür” aidiyetlerine dair bildiğimiz tek husus da Gemma ile Tom’un ibaşlangıçta normal birer nsan olmaları…

Kontrol altında tutulan çevre koşullarına da masmavi gökyüzünde hiç kıpırdamadan duran şekilsiz bulutları örnek göstermemizin yeterli olacağını düşünüyoruz…

Yani Lorcan Finnegan, sırf kelime anlamıyla dahi olsa, mükemmel bir kurguya imza atmış filmde… Hani neredeyse, “vivarium”un sözlük tanımından eksik kalmış olan hiçbir şey yok gibi…

Fakat burada asıl sorulması gereken soru, Finnegan’ın:

“Gemma, Tom ve çocuk” isimli üç balıklı küçük bir akvaryum benzeri bir kafesi çağrıştıran bu yapı ile vermeye çalıştığı gerçek mesajın ne olduğu…

Örneğin, toplu konut mantığı ile kentlerin, “suburban / kenar mahalle” olarak tanımlanan çevrelerindeki “bakir ve görece ucuz” alanlarına yapılan, birbirinin benzeri, bırakın yaşamaya, soluk almaya dahi izin vermeyen beton yığını siteler ve binlerce (belki de on binlerce) insanın bir arada:

“Yalnız” ve “yabancılaşmış” bir halde yaşadığı bu sitelerden “ev sahibi olmaya çalışmak” ile yaşadığımız yüzyılda, giderek duygusal "aile" sıcaklığını yitirerek mekanik bir hal almaya başlamış olan “evlilik” ve “standart çocuk yetiştiriciliği” gibi hususların yanı sıra “yeme içme kültürlerindeki çürümelere” de dikkat çekmek olamaz mı?

Bir düşünün deriz…

Belki, yine klasik bir laf olacak ama diğer yorumlarımızda olduğu gibi “spoiler vermeden” yazılmayanları yazmaya, anlatılmayanları anlatmaya, söylenilmeyenleri söylemeye çalıştığımız bu son derece özgün satırlar filme ilişkin ilk tespitimiz olsun…

İlk önerimize gelince:

O hakkımızı da bu kez; nitelikli film izlemeyi tarz edinmiş sinemasever dostlara, “İrlandalı Lorcan Finnegan gibi farklı işlere imza atan sinemacıları da takibe almayı unutmayın” diye seslenerek kullanmak isteriz…

Sonuç olarak, kendi değerlendirme sistemimiz içinde puan olarak 3,5 verdiğimiz bu film için önerimiz de, olumsuz yorum ve puanları dikkate almadan, “izleyerek kendinize bir iyilik yapın” şeklinde olacak…

Keyifli seyirler,

Hayatım boyunca izlediğim en deli saçmasi anlamsız bir filmdi gerçekten sadece Zaman kaybı sonunda hiç birşey yok bu filmin senaristi ve yönetmeninin ruhsal sorunları olmalı İzlediğime pişman olduğum ilk film

Karantina da bile zaman kaybı arkadaşlar lütfen hayatınızdan 1 saat 40 dakikayı çalmayın şahsen o süre zarfında çok mutlu olabilirdim ama Allah aşkına filmin amacı sonu bile yok O kadar saçmaki babamla izledik ve çok mutsuzuz lütfen şöyle filmler çekmeyin YANİ İNSANLARA BU İŞKENCEYİ YAPMAYIN ABARTTIĞIMI DÜŞÜNENLER OLABİLİR GERÇEKTEN ABARTMIYORUM SİNİRLİYİM LÜTFEN İZLEMEYİN❌

Hayatınıza ve ruh halinize karamsarlık, bıkkınlık, bitmişlik, tükenmişlik, kötümserlik ve mutsuzluk katmak istiyorsanız buyrun izleyin o zaman.
5 para etmez bence

İzlediğim en saçma sapan anlamsız insana bir şey katmayan film kesinlikle tavsiye etmem. Sevmediğiniz arkadaşlarınıza tavsiye etseniz daha iyi olur

filmin içinde gibi hissedecek olmanız kesin. 3 kişiik film nasıl bu kadar sürükleyici olur diyorsunuz izlerken.hiçbir anını pas geçemiyorsunuz.sıkıcılık bu kadarmı muhteşem olur.benzer filmler izlemişsinizdir ama film bitince bıraktığı düşünce diğer filmlerden farklılık yaratıyor.filmin başında bir ağacın takliti yapılıyor.daha sonra yavru kuşun ölümü ile alay ediliyor.bunlar izlerken komik şeyler gibi geliyor.insanoğlu kendini eşsiz ve herşeyin üstünde görüyor.peki ağaç gibi sizin taklidiniz yapılsa.yada yavru kuşun yerinde siz olsanız.ya bizden daha güçlü bizimle alay eden bir canlı varsa...

Aylar sonra girdiğim Bu sitede yine hiç birşey değişmemiş fragman izlemiyorum 20 saniye reklam beklemek zorunda mıyız en faz üç saniye 5 saniyedir bence kimsede beklemez editörün bu konuda çalışması lazım saygılar

En en en en en en en en en en en en en en en en en en en kötü film filme bu puanı vermek için üye oldum

Çok film izleyenlerdenseniz film berbat ötesi gelecektir. Ağır işlenmiş, sıkıcı, sonu bana göre hiç bir yere bağlanmayan saçma bir film. Hayatımda ilk kez bir filme yorum yapmak için üye oldum. Bir 10 sene daha bu yorumumu tasdiklerim.

Bi film ne kadar kötü olabilir diye düşünüyorum bu gilime kötü demek kötü filmlere hakaret olur kesinlikle izlemeyin

Filmin sonunda çocuk adamın aşırı ruhsuzluğundan tedirgin hissetsem de izlemeye değer bir film olduğunu düşünüyorum. spoiler:
filmin başında guguk kuşlarının bir yuvaya sahip olmak için diğer kuşları öldürüp yuvalarını sahiplenmesi ve filmin sonunda yaşananlar. spoiler:

Hayatımdan 1.30 saat eksildi izlemenizi tavsiye etmem ha olursa filmi izlemeden önce gelip yorumlarını okumayı akıl ettiyseniz başka bi film bakın filmin konusuna bakmaya gerek yok

Film çooook kötü 2 saatimi geri istiyorum ben adam ile kız kurtulacak zanettim ama çocuk
Herkesi öldürüyor izlediğinize pişman olacaksınız