Hesabım
    Karanlıkta Dans
     Karanlıkta Dans
    1 Aralık 2000 Sinemada | 2s 19dk | Dedektif, Dram, Müzikal
    Yönetmen Lars von Trier
    |
    Senarist Lars von Trier
    Oyuncular: Björk, Catherine Deneuve, Peter Stormare
    Orijinal adı Dancer in the Dark
    Üyeler
    4,4 511 Puanlama, 83 Eleştiri
    Beyazperde
    4,5
    Puanım :
    0.5
    1
    1.5
    2
    2.5
    3
    3.5
    4
    4.5
    5
    İzlemek İstiyorum

    Özet

    Selma Jezkova, derme çatma bir karavanda 10 yaşındaki oğluyla beraber hayatını sürdürmeye çabalayan bir kadındır. Genetik ve kalıtsal bir hastalığı nedeniyle görme yetisini tamamen kaybetmek üzeredir. Bir gün kendi hastalığının kalıtsallığı nedeniyle oğlunun da bu hastalıkta muzdarip olacağını bilmektedir. Bu nedenle kazandığı tüm geliri oğlunu ameliyat ettirmek üzere kenara koymaktadır. Ancak hayatın seyri, bu ikiliyi hiç olmadık bir uçuruma doğru itmek üzeredir.

    Beyazperde Eleştirisi

    4,5
    Muhteşem
    Karanlıkta Dans

    Çiçek Öztek: Kendini Kurban Etme, Körlük ve Öldürme Üzerine Bir Film

    Yazar: Misafir Koltuğu
    Editörün notu: Aşağıdaki metin, KARANLIKTA DANS adlı film üzerine detaylı bir çözümleme içermekte ve filmin öyküsünü önemli ölçüde deşifre etmektedir. Dolayısıyla, filmi seyrettikten sonra okunmasını tavsiye ederiz...Bu film her şeyden önce bir masal; birkaç mitolojiden, masaldan beslenen bir masal, en başta da Hristiyan mitolojsnden. Böyle düşünüldüğünde, filme sosyolojik bir yaklaşım bir cinayet gibi görünebilir kimilerine, öte yandan kanımca bu hatalı bir yaklaşım da olmaz. Zira film bir masal olmanin yani sira dünya üzerinde belli bir toplumda, belli bir zamanda geçmektedir: 30lu, 40lı yılların Amerika'sında...Lars von Trier bir söyleşisinde hayatında hiç Amerika'ya gitmediğini söylüyor, uçak korkusundan dolayı. Filmdeki orta sınıf Amerikan kasabasını canlandırmak için dunyanin bu kadar farkli bir cografyasinda (Isveç'te) bu kadar uygun bir mekan secip bu kadar iyi bir canlandirma ya

    Fragmanlar

    Karanlıkta Dans Orijinal Fragman 2:32
    Karanlıkta Dans Orijinal Fragman
    11.174 gösterim
    Öneriler

    Son Haberler

    Dünya Göçmenler Günü'nde En İyi Göçmen Filmleri
    Haberler - Fotoğraf & Videolar
    18 Aralık 2018 Salı
    Lars Von Trier Taciz İddialarını Reddetti!
    Haberler - Sanatçılar
    Ünlü yönetmen Björk'ün iddialarını yalanladı.
    17 Ekim 2017 Salı

    Oyuncular

     Björk
    Rolü : Selma Jezkova
    Catherine Deneuve
    Rolü : Kathy
    Peter Stormare
    Rolü : Jeff
    David Morse
    Rolü : Bill

    İzleyici eleştirisi: sevdiler

    En iyi ve en faydalı yorumlar
    l-i-l-a-H
    l-i-l-a-H

    Takipçi 2.129 değerlendirmeler Takip Et!

    5,0
    19 Aralık 2010 tarihinde eklendi
    Mendillik bir müzikal...
    Ugur Tazegül
    Ugur Tazegül

    Takipçi 672 değerlendirmeler Takip Et!

    5,0
    6 Ocak 2017 tarihinde eklendi
    TEK KELİME İLE BİR BAŞYAPIT 10 ÜZERİNDEN 10 Film Çekoslavakya' dan Amerikaya gelmiş fabrika işçisi Selma'nın öyküsü. Selma ırsi bir hastalık yüzünden çok kısa bir zaman sonra kör olacaktır. İşin daha da kötü tarafı aynı hastalık küçük oğlunda da vardır. Bu yüzden tüm kazandığı parasını oğlunu ameliyat ettirebilmek için biriktirmektedir. Bu şekilde başlayan film, daha sonraları farklı sulara yelken ...
    Devamını oku
    naked-soul
    naked-soul

    Takipçi 561 değerlendirmeler Takip Et!

    5,0
    25 Ağustos 2006 tarihinde eklendi
    harika bir film!!!müzikalle dram ancak bu kadar güzel harmanlanabilir.insanın içini acıtan ve björkün tüyleri diken diken ettiği bir lars von trier başyapıtı...kolay kolay hafızalardan silinemeyecek bir film.10/10’luk ve herkese izletebileceğiniz bir şaheser.
    atakanozruh
    atakanozruh

    Takipçi 331 değerlendirmeler Takip Et!

    4,5
    13 Temmuz 2008 tarihinde eklendi
    Uzun zamandır izlediğim en müthiş filmdi. Beni oldukça etkiledi. Björkün oyunculuğu harikuladeydi. O masum bakışları her sahnede yüreğimi burktu. Hayal dünyasındaki çocukça müzikaller, el kamerasıyla sağlanan üstün gerçekçilik, çarpıcı senaryo ve enfes ve son derece etkili bir son sahne. Mükemmel bir sinema başyapıtı.

    Fotoğraflar

    Bunları Biliyor musunuz?

    Ölmeden Önce İzlemeniz Gereken 1001 Film - 2000'ler

    Yapım, "Ölmeden Önce İzlemeniz Gereken 1001 Film" listesinin son versiyonunda yer alıyor.

    Teknik bilgiler

    Ülke Hollanda, İsveç, Danimarka, Finlandiya, İzlanda, Almanya, Fransa, ABD, İngiltere, Norveç
    Dağıtımcı -
    Yapım yılı 2000
    Metraj uzun metrajlı film
    İlginç Detaylar 1 başlık
    Bütçe 12 800 000 $
    Dil İngilizce
    Görüntü formatı -
    Renk Renkli
    Ses formatı -
    Yapım formatı -
    Viza numarası -

    Bu Filmi Beğendiysen, Şunlara da Göz At:

    Yorumlar

    • UGUR-TAZEG?L
      TEK KELİME İLE BİR BAŞYAPIT 10 ÜZERİNDEN 10Film Çekoslavakya' dan Amerikaya gelmiş fabrika işçisi Selma'nın öyküsü. Selma ırsi bir hastalık yüzünden çok kısa bir zaman sonra kör olacaktır. İşin daha da kötü tarafı aynı hastalık küçük oğlunda da vardır. Bu yüzden tüm kazandığı parasını oğlunu ameliyat ettirebilmek için biriktirmektedir. Bu şekilde başlayan film, daha sonraları farklı sulara yelken açıyor ve hayat üzerine bir bildiriye dönüşüyor. Van Trier, filmin ilk birkaç dakikasını karanlık perde üzerine müzik ile açıyor. Belli ki seyirciyi Selam'nın ileride tamamen kararacak dünyası ile tanıştırmak istiyor. Film ilerledikçe ve tabii buna paralel olarak Selma'nın körlüğü artıkça, filmin o karamsar havası daha da yoğunlaşmaya başlıyor. Selma'nın bir diğer özelliğiyse müzikallere olan düşkünlüğü... Öyle ki, gerçek hayattan soyutlandığı ve gerçek anlamda mutlu olduğu zamanlar da, filmde müzikal olarak anlatılmış. Ancak Van Trier'in anlatımından, yönetmenin müzikalleri pek de anlamlı bulmadığı hatta saçma bulduğu sonucunu çıkarmak sanırım pek de yanlış olmaz. Klasik Van Trier üslubu olan hareketli el kamerları, doğal ışıklar; müzikal sahnelerde yerlerini daha klasik ve daha sinemasal anlatımlara bırakıyorlar. Yani müzikallerin asla gerçek yaşam gibi olamayacağını sanki birer düş olduklarını anlatmak ister gibi yönetmen... Zaten tüm müzikal sahneler aslında gerçekleşmiyor, sadece Selma'nın gündüz düşlerini, onun gerçek hayattan koptuğu anları bunşekilde izliyoruz. Filmin gerçek hayatla koşut olarak müzikalleştiği tek sahne ise o etkileyici final sahnesi. Yönetmenin politik görüşünün de içten içe filme sızdığı bu sahne sanırım idam karşıtı filmler arasında kendine özel bir yer bulacak. Oyunculuğa gelince söylenebilecek ilk şey, Björk'ün inanılmaz performansı. Öyle iyi bir kompozisyon çiziyor ki, Björk'ün neden daha önce film çevirmediğine şaşıyor insan. Tüm oyuncular harika olsa da bir başka parlayan yıldızsa Peter Stormare. Zaten her filminde ayrıksı ve sapkın karakterleri başarı ile oynayan Stormare bu kez ayrıksı ama iyi bir karakterle karşımızda. Uzun lafı kısası, bir Lars Van Trier hayranı olarak beni hiç de şaşırtmayan, yönetmenin 'Breaking The Waves'den sonra bekleni verdiği ancak söz konusu filmin ötesine geçemediği modern bir başyapıt var önümüzde. Her ne kadar hazmı biraz zor olsa da...Dogville (2003), Manderlay (2005), Antichrist (2009) ve Melancholia (2011) gibi adından söz ettiren filmlere imza atan Lars von Trier, son dönem sinema tarihinin en saygın yönetmenlerinden birisi diyebiliriz. “Nymphomaniac” ile beklentileri karşılayamasa da yönettiği bir çok film özgün çizgisi ile günlerce tartışılmıştı. “Dancer in the Dark” yönetmenin en çok akılda kalan filmi dersek yanılmış olmayız. Uçak korkusundan dolayı Amerika’ya gitmeyen yönetmen filmi İsveç’te çekti. Minimalist ve Doğma sinemanın temellerinin atılmasında büyük payı olan Trier, Karanlıkda Dans filmin deaynı yapıyı sürdürüyor. Görüntüler oldukça gerçekçi. Oyuncular tamamen kendisini oynuyor ve film yapmacık sahneler içermiyor. 1940’ların Amerikasında geçen hikaye salt cinayet ve idam üzerine oturulması kanımca yanlış olacaktır. Film başlı başına “insanın suçlarını” ele alıyor. Doğville filmi ile de anti-hümanistlikle suçlanan Trier, aslıda insanın doğasında varolan her türlü pisliği ortaya çıkartıyor. Yalan, iftira, şiddet, acizlik, eziklik ve yoksunluk gibi insana ait olan fakat çoğu kişi tarafından hali altına süpürülen duygular tokat gibi yüzümüze çarpılıyor. Filmin masalsı bir anlatımı var çünkü Trier hikayeleri bu şekilde analtmayı seviyor. Doğville ve Manderlay filmlerinde bunu açıkça ortaya koymuştu. Selma’nın karanlık bir ortamda kurduğu “gündüz düşleri” muhteşem şarkı ve dans eşliğinde izleyiciye aktarılmış. Bu şekilde bir nevi masal kahramanı yaratılmış. Pamuk Prenses ya da Kül Kedisi gibi Selma’da Karanlıkda Dans’ın prensesi olarak karşımıza çıkıyor. Selma’ya o kadar alışıyoruz ki; kimseler dokunmasın istiyoruz. İnsanlığın her türlü pisliğinden arınmış henüz masumiyetini kaybetmemiş birisi olarak onu korumak istiyoruz. Trier işte bu noktada araya giriyor ve insanin doğasında varolan küstahliği ortaya çıkartıyor ve bir prensesi işlemediği suçtan dolayı mahkum ettiriyor. Film oldukça rahatsız edici çünkü Trier’in dünyasında iyilik sadece ilizyondan ibarettir. Kötülük ve gerçeklik ise sabit kalan kavramlardır. Filmin amacı da zaten seyirciyi rahatsız etmektir. Haneke’nin Benny's Video (1992) adli filminde de benzer konuya değinilmişti. Bu tür filmlerde insanlığın acizliği ve çaresizliği açık bir şekilde ortaya koyulurken, elden bir şey gelinmemesi ve kötülüğün ortamın geneline hakim olması bilerek gözler önüne seriliyor. Hayatın pembe masallardan ibaret olmadığını, acının, şiddetin, kötülüğün ve isdirabin insanın doğasında bulunduğunu ve bu duygulardan hiçbir şekilde arındırılamayacağımızı artık anlamamız gerektiği savunuluyor. İnsanlık, bir nevi kendisi ile ıslah edilmeye çalışılıyor. Selma’nın idamını, insanlığın ölümüne benzetebiliriz. Karranlıkta Dans, hazmı zor ve izlemesi kolay olmayan filmlerdendir. Kan ve şiddet olmadığı halde manevi açıdan bir insanı oldukça rahatsız edecek görüntüler içeriyor. Dişlerimizi sıkmamıza sebebiyet veren bazı sahneler o kadar acı verici ki; insanlığın iyilik meleği olmadığını görmemizi sağlıyor. Lars von Trier karakter olarak da hayata pek olumlu bakmayan birisi. Hem nihilist hem de psikoljik sorunlar yaşayan birisi olarak bu tarz filmleri çekmesini doğal karşılıyorum. Filmlerinde insanlığa ve hayata dair pek olumlu mesajlar bulamazssiniz çünkü, kendi savunduğu düşüncede aynı bu şekildedir. Filmlerinde, hayatın sevimli bir top yumağı olmadığını bizlere gösteriyor.
    Back to Top