Hesabım
    Anons
    BEYAZPERDE ELEŞTİRİSİ
    4,0
    Çok İyi
    Anons

    “Bir Talat Aydemir Vakası”

    Yazar: Başak Bıçak

    Uzak İhtimal ve Yozgat Blues gibi başarılı iki projeden sonra üçüncü uzun metrajına imza atan Mahmut Fazıl Coşkun, nihayet hak ettiği başarıyı Venedik Film Festivali’nde, Anons ile yakaladı. Türkiye’nin, darbelerle dolu geçmişinin çok bilinmeyen bir kısmına ışık tutan Coşkun, beyaz perdeye henüz değinilmemiş bir meseleyi, Talat Aydemir vakasını yansıtıyor…

    Türkiye’nin kuruluşuna giden süreçte, İlhan Tekeli-Selim İlkin tarafından “utangaç modernleşme” olarak tanımlanan dönemi de kapsayan reform çabalarından, Cumhuriyet’in ilanından sonraki “köktenci modernleşmeye”  değin öne çıkan yürütücü ekibin ekseriyetle askeri ve sivil bürokrasi olduğu gerçeği yadsınamaz… Bir burjuva sınıfının olmayışı sebebiyle bürokratların önce “devleti kurtarma” çabasıyla başlayan bu modernleşme hareketleri (III. Selim ve diğer reformcu padişahları saymazsak), Yeni Osmanlılar, Jön Türkler ve daha sonra İttihat ve Terakki ile Cumhuriyet kadrolarına uzanan gruplar tarafından teşvik edildi/yönetildi. Ve İttihat ve Terakki’nin Paris kongresi sonrası, partide Ahmet Rıza Bey fraksiyonunun hâkim hale gelmesiyle uzun yıllar ordunun kendisini devrimin yürütücü ve koruyucusu olarak tanımlamasına giden sürecin ilk adımı atılmış oldu… Cumhuriyet kadrolarının gerçekleştirdiği ve Ellen Kay Trimberger tarafından, “tepeden inmeci” ismiyle sınıflanan bu model, hem eski rejimin askeri ve sivil bürokrasinin devrimci rolünü, hem ordunun devrimin koruyucuna dönüşmesi sebebiyle Türkiye’nin uzun yıllar neden darbelerle çalkalandığını açıklayan yegane unsur oluyor. 1960’tan, 71’e, 80’e ve birkaç yıl önce deneyimlediğimiz 15 Temmuz kalkışmasına kadar… Türkiye köktenci modernleşme hareketlerinin bitiminden sonra, hemen her on yılda bir darbelerle karşılaştı. Pek çoğumuz, yukarıda saydığım tarihlerden haberdar ancak Türkiye tarihi, çok anılmayan iki kalkışmaya daha sahip: Talat Aydemir’in 1961 ve 63 yıllarında denediği ihtilal girişimleri…

    Mahmut Fazıl Coşkun’un Anons’u, işte bu iki kalkışmadan ikincisini kendisine referans alarak hikâyesini kurguluyor ve Talat Aydemir’in önderliğinde, 1963 yılının 20 Mayıs’ında, Harp Okulu öğrencilerinin radyoyu ele geçirip ihtilal bildirisini okuması olayını büyük ölçüde değiştirerek beyazperdeye uyarlıyor. 1960 darbesi sonrası, ihtilalin amacına ulaşmadığı ve milli birliği sağlamadığı gerekçesiyle ki asıl sebep, Milli Birlik Komitesi’nden tasfiye edilen ve 14’ler Olayı olarak bilinen 14 kişiydi; tam da yukarıda uzun uzadıya bahsettiğim ruhun getirisiyle hareket eden Aydemir, 1962 yılının Şubat ayındaki girişimi başarısızlıkla sonuçlanıp emekli edilince bir yıl sonra yeniden harekete geçiyor. Film, tıpkı söz konusu kalkışmanın yaşandığı tarihte olduğu gibi Mayıs ayında geçiyor ancak gerçekte Ankara Radyosu’nun ele geçirilmesiyle sonuçlanan olay filmde, İstanbul radyosunu ele geçiren bir grup askerin ihtilal bildirisini anons etme çabasına dönüşüyor.

    Asıl vaka, Ankara’daki kalkışmanın Talat Aydemir’le anlaşamayan Alparslan Türkeş’in, girişimi haber vermesi ve bastırılmasıyla sonuçlanıyor. Ancak film İstanbul’da geçtiği için, askerlerin Ankara’dan haber bekleme çaresizliğine dönüştürülüyor ve başlangıçta kara film havasında açılan hikâye, giderek bir tür talihsiz serüvenler dizisine evrilerek, kara mizahın bir örneği haline geliyor. Anons etme gayreti, gecenin ilerleyen saatlerinde giderek daha absürt bir hal alırken, aynı zamanda müthiş bir hicvi de beraberinde getiriyor. Bu noktada ihtilalci asker rolleriyle Ali Seçkiner Alıcı ve Murat Kılıç’ın katkıları büyük… Senaryodaki karakterleri, oyuncuların öne çıkmasına müsaade eden bir yapıya sahip değilse de, rollerinin hakkını veriyorlar.

    Bilhassa Uzak İhtimal ile yergi yeteneğini kanıtlayan Coşkun’un, pek cesaret edilemeyen ve aslında çok da bilinmeyen bir olayı masaya, bu “yöntemle” yatırması takdire şayan… Türk ve Osmanlı tarihi ve siyasası bunca hikâyeye ve olaya sahipken, hiç durmadan modern insanın problemlerini farklı yönetmenlerden, aynı sinema diliyle izlemekten yorulmuş bir izleyici ve sinema yazarı olarak Anons’un bu cesaretini çok kıymetli buluyor ve meraklısına şiddetle tavsiye ediyorum…

    Başak Bıçak – basakbicak@gmail.com

    https://twitter.com/BasakBicak

    Daha Fazlasını Göster

    Yorumlar

    Back to Top