Hesabım
    Kazablanka
    Ortalama puan
    4,3
    420 Puanlama
    Kazablanka hakkında görüşlerin ?

    67 Kullanıcı yorumları

    5
    22 Eleştiri
    4
    35 Eleştiri
    3
    3 Eleştiri
    2
    3 Eleştiri
    1
    3 Eleştiri
    0
    1 Eleştiri
    Sırala
    En yararlı eleştiriler En yeniler En çok eleştiri yazmış üyeler En çok takip edilen üyeler
    Turgay Buğdacigil
    Turgay Buğdacigil

    Takipçi 1.884 değerlendirmeler Takip Et!

    4,0
    6 Haziran 2022 tarihinde eklendi
    Senaryosunu, Murray Burnett ile Joan Alison'ın sahneye koyulamamış ve The Warner Bros.'un (2020'deki karşılığı yaklaşık 280 bin dolar eden) 20 bin dolar ödeyerek satın aldığı "Everybody Comes to Rick's" isimli tiyatro oyunundan uyarlayarak Julius J. Epstein, Philip G. Epstein ile Howard Koch'un kaleme aldıkları ve yönetmen koltuğunda da Michael Curtiz'in oturduğu "Casablanca"; yılların eskitemediği ve o yüzden de benzeri bugüne kadar henüz kotarılamamış olan romantik bir Amerikan draması olarak geliyor karşımıza...

    Gelin isterseniz:

    "En İyi Film", "En İyi Yönetmen" ve "En İyi Senaryo" kategorilerindeki üç Academy Ödülünü birden kazanç hanesine yazdıran; "Rebecca"nın (1940), Ben Wheatley'in başarıyla ortaya koyduğu (2020) benzeri bir yeniden bir çevriminin (remake), ("Umarız yine Netflix ve Amazon Prime ile Hulu platformları el atar ve buna da, yeni nesil bir yönetmen ve senarist yazım ekibiyle değişik bir bakış açısı kazandırır" diyerek) halen niçin yapılamadığını bir türlü anlayamadığımız bu "sinema klasiğine" biraz daha yakından bakalım...

    ***

    İkinci Dünya Savaşının yaklaşmasıyla tutsak Avrupa'daki gözler; umut veya umutsuzlukla Amerika'daki özgürlüğe çevrilmiş ve tarafsızlığını korumaya devam eden Portekiz'in başkenti Lizbon neredeyse, gemi kaynayan bir liman halini almıştı...

    Ama Lizbon'a doğrudan ulaşmak o kadar da kolay değildi...

    Istırap içindeki mülteci kafileleri, dolambaçlı yollardan ilerliyorlardı...

    Paris'ten Marsilya'ya...

    Akdeniz'den Oran'a...

    Oradan da tren veya arabayla yahut da yaya olarak Afrika kıyılarından, Fransız Fas'ındaki Kazablanka şehrine...

    Talihli olanlar burada; para, ısrar ya da yaver gidecek şansları sayesinde, gerekli vizeleri alarak kapağı Lizbon'a atabiliyorlardı...

    Lizbon'dan da, Kristof Kolomb misali ver elini Yeni Dünya'ya...

    Kalanlar ise, Kazablanka'da bekliyor veya bekletiliyorlardı...

    ***

    Tarihler Aralık 1941'i gösterirken...

    Polisin eline; önemli nitelikteki resmi evrağı taşıyan iki Alman kuryenin, Oran'dan gelen trende öldürüldükleri ve katil ile olası suç ortaklarının Kazablanka'ya gitmekte olduklarına dair bilgiyi içeren bir telgraf mesajı ulaşmıştır...

    O nedenle de Kazablanka'da, Nazi işbirlikçisi Vichy hükümeti adına hareket etmekte olan Yüzbaşı Louis Renault (Claude Rains) yönetimindeki Fransız polisi; şüpheli gördüğü bütün şahısları tutuklayarak üst araması yapacak ve böylelikle de, kuryelerden çalınan o kıymetli evraklara tekrardan ulaşılacaktır...

    ***

    Derken...

    Almanya'dan gelen bir askeri uçaktan çıkan Binbaşı Heinrich Strasser (Conrad Veidt) iner inmez Yüzbaşı Renault ile tanıştırılır...

    O da kendisine, yardımcısı Teğmen Caselle (George Dee) ile faşist İtalyan misyonundan Yüzbaşı Tonelli'yi (Charles La Torre) takdim eder...

    Ancak Strasser'in asıl ilgilendiği husus, kuryeleri öldüren katilin kimliği ve yakalanıp yakalanmadığıdır...

    Ki, Renault ile Gestapo Albayı Heinz (Richard Ryen) Strasser'e; tespitini yaptıkları şüphelinin akşama, namı Almanya'da da duyulmuş olan Rick'in mekanına ("Rick's Café Américain") geleceğini söyleyerek içine su serperler...

    ***

    Kapısındaki korumalığını Faslı Abdül'ün (Abdullah Abbas) baş garsonluğunu da Alman asıllı Carl'ın (S.Z. Sakall) yaptıkları gazino - kumarhaneye gelen ilk tanınmış sima, mültecilere çıkış vizesi ayarlayan ve şimdi bizzat kendisi de, elindeki General De Gaulle imzalı transit geçiş belgelerini satar satmaz Kazablanka'dan ayrılmaya hazırlanan Ugarte (Peter Lorre) olup; o son derece değerli belgeleri, saklaması için kısa süreliğine Richard "Rick" Blaine'e (Humphrey Bogart) teslim eder...

    Ve...

    Rick bunların, öldürülen Alman kuryelerden çalınan evraklar olduğunu fark etmekte çok da gecikmez...

    O sebeple de, tedbiri elden bırakmak istemeyen Rick cebinde taşımak yerine onları; müziği ile her akşam, konukların kulaklarının pasını silen Sam'in (Dooley Wilson), piyanosunun üst kapağının içine yerleştirir...

    ***

    Çok geçmez...

    Aynı kentteki rakip "Mavi Papağan" (Blue Parrot)" barın sahibi Bay Ferrari'de (Sydney Greenstreet) gazinoya damlar...

    Onun derdi, Rick'in asla satmayı düşünmediği mekanını satın almaktır...

    Olmadı...

    En azından Rick'in kadim dostu da olan Sam'i kendi barına trasfer etmektir...

    Fakat bunların hiçbiri, bırak mümkün olmayı ihtimaller dahilinde dahi değildir...

    ***

    Bu arada dışarıda bir başına içkisini yudumlamakta olan Renault'nun gözleri önünde, Rick'in alkolü biraz abartarak hır çıkartmaya hazırlanan kadın hayranlarından Yvonne (Madeleine Lebeau); Rick'in talimatıyla, Rus barmen Sascha (Leonid Kinskey) tarafından evine götürülür...

    Yalnız Renault, bunu gözlemlemek için değil de Rick'e, işletmesinde bir tutuklama yapılacak olmasının yanı sıra ne pahasına olursa olsun Çekoslovakyalı direniş lideri Victor Laszlo'ya (Paul Henreid), Amerika vizesinin temin edilmemesi gerektiğini belirtmek amacıyla gelmiştir...

    Zira Renault Nick'in, duygusal davranmakta olduğu fikrinde olup buna; 1935'de işgalci İtalya ile arasındaki savaşta Habeşistan'a (Etiyopya) silah taşıması ve 1936'da Cumhuriyetçilerin yanında faşistlere karşı savaşmasını örnek göstermektedir...

    ***

    Neyse...

    Strasser'in de geldiği kafe de Ugarte'ye ilişkin beklenen tutuklama gerçekleştirilir...

    Ama asıl önemli gelişme, Ugarte'nin elindeki transit geçiş vizelerinden iki tanesini almak gayesindeki Victor Laszlo ile yanına çağıracağı piyanist Sam'den, Herman Hupfeld'in "As Time Goes By" (1931) isimli efsanevi caz parçasını çalmasını isteyecek olan Rick'in eski göz ağrısı Ilsa Lund'un (Ingrid Bergman) kafeye giriş yapmış olmalarıdır...

    Elbette kendilerini, polis şefi Yüzbaşı Renault ile Gestapo Binbaşısı Strasser anında ziyaret ederlerken; Ugarte'nin tutuklandığına dair haber de, Lazslo'yu görür görmez tanıyan direnişçi Berger'den (John Qualen) gelmekte gecikmez...

    Yani başları, fena halde derttedir...

    Dakika 32...

    Yıllar öncesinde de defalarca izlediğimiz bu şahane filmin geride kalanında sizleri, 70 dakikalık bir bölüm daha bekliyor olacak...

    Keyifli seyirler,
    l-i-l-a-H
    l-i-l-a-H

    Takipçi 2.129 değerlendirmeler Takip Et!

    5,0
    14 Ekim 2010 tarihinde eklendi
    Pamela Anderson lı, 96 yapımı, bir de serbest çizgi roman uyarlaması bile var. Rick Blaine ise Pam :)
    Engin Yüksel
    Engin Yüksel

    Takipçi 1.438 değerlendirmeler Takip Et!

    3,5
    27 Kasım 2014 tarihinde eklendi
    bu kadar eski olmasına rağmen ayakta kalabilmiş nadir filmlerden biri belki de dünyada bu kadar sevilmesinin nedeni 2.Dünya Savaşı'nın dünyaya yansıyan duygusal yansımalarıdır 7/10
    jamesbond-2
    jamesbond-2

    Takipçi 1.684 değerlendirmeler Takip Et!

    4,0
    24 Nisan 2013 tarihinde eklendi
    Etkileyici diyaloglar,karşılıksız bir aşk hikayesi,muhteşem oyunculuklar,1942 yılının atmosferi,izleyin...
    Meet-in
    Meet-in

    Takipçi 253 değerlendirmeler Takip Et!

    4,5
    12 Mart 2011 tarihinde eklendi
    Şuana kadar çekilen aşk filmlerinin öncüsü bu filmdir ve çekildiği tarih baz alınarak bir başyapıt haline gelmiştir.Ingrid Bergmanın güzelliği büyüleyici düzeyde.:)9/10
    hookers
    hookers

    Takipçi 274 değerlendirmeler Takip Et!

    4,5
    19 Temmuz 2008 tarihinde eklendi
    Çok fazla konuşmaya, ağdalı yorumlar yapmaya gerek yok. Çok etkileyici bir filmdi. Ününü gerçekten hak etmiş...
    kalpsiz
    kalpsiz

    Takipçi 252 değerlendirmeler Takip Et!

    4,0
    5 Haziran 2009 tarihinde eklendi
    Tam savaş zamanı çekilmiş olması filmi anlamlı kılıyor. O yılların en iyi yapımı ve arşivlerde her zaman yer bulabilecek sağlam bir yapım.
    rudeonerudeone
    rudeonerudeone

    Takipçi 1.698 değerlendirmeler Takip Et!

    5,0
    9 Haziran 2010 tarihinde eklendi
    sinema tarihi klasiklerinden.böyle eserler için diyecek şey bulmak da güç oluyor çoğu zaman.gone with the wind olsun,casablanca olsun,citizen kane olsun,böyle klasikler kolay çıkmıyor.ha eğer karşılaştır derseniz mesela gone with the wind apayrı bir şeydi.ama zaten karşılaştırmak da doğru olmaz.bogartıyla,bergmanıyla,henreidiyle,rainsiyle efsane karakterler var.hele ki victor laszlo karakteri sinema tarihinin en karizmatik karakterlerinden biri bana göre.bogart da feci tabii ki.ve tüm güzelliğiyle bergman.mekan olarak casablanca kesinlikle çok şey katıyor filme.belki sürekli şehirden görüntüler veya dış çekimler izlemiyoruz ama sırf barın içi bile o havayı o kadar iyi yansıtıyor ki,sanki kendinizin de ara sıra uğradığı bir mekan rickin yeri.bu arada yan karakterlerden sami ve diğer çalışanları da unutmayalım.aşk filmi olarak geçse de genelde,eserin aslında tarihi bir gerçekliği ve belli siyasi bir dokusu da mevcut.kısacası eksiksiz bir film işte fazla söze gerek yok.gerçek sinemseverler için,yani sinemanın 1990larda hatta 2000lerde icat edildiğini düşünmeyenler için,bulunmaz bir başyapıt.göz açıp kapayana kadar bitiveriyor.izlemek lazım.
    MojoRising
    MojoRising

    Takipçi 380 değerlendirmeler Takip Et!

    4,0
    30 Aralık 2011 tarihinde eklendi
    ''Casablanca'', 2.Dünya Savasi sirasinda çekilmis ve seyircilere sunulmus bir film. Filmi 1942 yilinda oldugunuzu düsünerek izlerseniz, kendinizi o zamanki sinema izleyicisinin yerine koyarsaniz filmi daha çok seversiniz diye düsünmekteyim. Filmin bu kadar begenilmesinde Bogart'in ''cool'' Rick karakteri, siyah-beyaz'in büyüsü, bar'in fetisligi, ''As Time Goes By'' sarkisi elbette çok önemlidir. Ama bunlardan daha da önemli olani bence cesur ve zeka dolu finalidir. Günümüzdeki ask filmlerinde bile, böyle cesur bir finale izleyiciyi kaybetme, salona çekememe endisesiyle kolay kolay cesaret edemiyor yönetmenler. Sinema tarihinin klasiklerinden bu filmi izlemeyen kalmamali. Duygusal, melankolik bir gününüzde izlemenizi tavsiye ederim son olarak.
    Ismail S
    Ismail S

    Takipçi 133 değerlendirmeler Takip Et!

    4,5
    18 Eylül 2010 tarihinde eklendi
    Muhteşem bir film..En iyi aşk filmlerinin başında geliyor.Replikleri ayrı bir güzel.Uzun yorum yazmak haddime düşmez.Kesinlikle izlenmeli bu başyapıt. :))
    electronica
    electronica

    Takipçi 228 değerlendirmeler Takip Et!

    4,0
    19 Haziran 2011 tarihinde eklendi
    Rick, elinde bulunan paha biçilmez transfer mektuplarını İlsa ve kendi için mi kullanacak yoksa kocası Victor Laszloya mı verecektir?
    Rick, kararını vermiştir, kararını havaalanında aşkına söyler: -Victorla uçağa bineceksin, sen ona aitsin ... Rick, ben asıl olmayı beceremem dediğinde Üçüncü şahsın şiirini mi layık gördü kendine? Rick havaalanında aşkı İlsayı sevmesine rağmen İlsanın kocasıyla gitmesini istedi. Bir masal uydurdu kendince. İlsa da Ricki çok seviyordu şüphesiz. Giderken aşkı için döktüğü gözyaşları unutulmaz.. İlsa kocasıyla gitti ama Rickin yalan söylediğini biliyordu. Belki de bu ikisi için doğru bir seçimdi ...

    Aşk, aile, sadakat kavramlarının sorgulandığını görmekteyiz ...
    Aşk erdeme üstün mü geldi? Yoksa aile ve sadakat mi ağır bastı?

    - Sevmek bazen yenik düşmektir, bazen vedalaşmak ...

    - Bir daha çal Sam ... Eski günlerin anısına ...
    delicewatt
    delicewatt

    Takipçi 244 değerlendirmeler Takip Et!

    4,5
    6 Ocak 2007 tarihinde eklendi
    2. dünya savaşının karanlık yıllarında, müthiş bir aşk hikayesi. onur, erdem ve idealizmle süslenen son derece iyi işlenen bir hikaye. film içerisindeki bağlantılar, tek tek sahneler, diyaloglar ve oyunculuklar birbirinden harika. mümkünse ingrid bergman’ın sahnelerini tekrar tekrar izleyin ve de bugün o ayarda kaç aktris var bir düşünün.
    khaleesi
    khaleesi

    Takipçi 136 değerlendirmeler Takip Et!

    4,0
    28 Ekim 2009 tarihinde eklendi
    siyah beyaz filmlere oldum olası hayranlık duymuşumdur.bu filmden tat alabilmeniz için diyaloglara epey kulak vermeniz gerek çünkü böyle filmlerde yapılan konuşmalar oldukça tatlı bi kıvamda oluyo nedense (= bilmem bnm gibii düşünen kaç kişi vardır :DD çok iyi bi film ayrıca ...
    cudiferat
    cudiferat

    Takipçi 177 değerlendirmeler Takip Et!

    3,5
    26 Nisan 2009 tarihinde eklendi
    Naçizane görüşüm sinema tarihin en iyi aşk filmi diyemeyeceğim.
    Konu güzel ama sanki biraz basit işlenmiş gibi geldi bana tabii çekildiği dönemi de göz önüne almak gerek yoksa; Oyunculuklara, İnce imalı repliklere, Dönemin havasının yansıtılmasına kesinlikle lafım yok.

    Tabi sonuçta sinema tarihinin bir köşetaşı bir dönem filmi olduğundan izlenmeli yine de; ama çok büyük bir beklentiniz olmasın zira benim en büyük hayal kırıklığına uğradığım 2-3 filmden biridir
    7,4/10
    züleyha s.
    züleyha s.

    Takipçi 61 değerlendirmeler Takip Et!

    4,0
    29 Ekim 2013 tarihinde eklendi
    filmin yapım tarihi ilgi çekici zaten bu sebepten ötürü başyapıt olsa gerek, o dönemin atmosferi çok duru bir senaryoyla yansıtılmış.Klasik bir eser ama iyi oyunculuk ve nokta atışı yapılmış, klasikliği bu kez bir kenara bırakmış bir son.
    Daha Fazlasını Göster
    • En son Beyazperde eleştirileri
    • En İyi Filmler
    • Basın Puanlarına Göre En İyi Filmler
    Back to Top