Hesabım
    On The Rocks
    Ortalama puan
    3,0
    1 Puanlama
    On The Rocks hakkında görüşlerin ?

    1 Kullanıcı eleştirisi

    5
    0 Eleştiri
    4
    0 Eleştiri
    3
    1 Eleştiri
    2
    0 Eleştiri
    1
    0 Eleştiri
    0
    0 Eleştiri
    Sırala
    En yararlı eleştiriler En yeniler En çok eleştiri yazmış üyeler En çok takip edilen üyeler
    Turgay Buğdacigil
    Turgay Buğdacigil

    Takipçi 1.888 değerlendirmeler Takip Et!

    3,5
    3 Mayıs 2021 tarihinde eklendi
    “On the Rocks”, senaryosunu da yazan Sofia Coppola’nın yönetmen koltuğunda oturduğu insanı "dinlendiren", dinlendirirken de eğlendiren harika bir komedi…

    Eğer yönetmeninin ve senaristinin kimliği gibi teknik bilgilere sahip olmadan oturarak ekran başına geçecek olursanız:

    Tartışmasız bir biçimde, New York aşığı olduğu da aşikâr olan usta yönetmen Woody Allen’ın en son filminde olduğunuzu zannedeceğiniz “On the Rocks”, Felix’in (Bill Murray) sevgili “roman yazarı” kızı Laura’nın (Rashida Jones) yetenekli “girişimci” Dean (Marlon Wayans) ile evlenmesi sahnesi ile ani bir start alır…

    Derken SoHo apartmanlarından birisinde yaşayan bu çiftin, ilkokul çağındaki kızları Maya (Liyanna Muscat) ve yürümeye yeni başlayan (Alexandra Mary ve Anna Chanel Reimer isimli ikizlerce canlandırılan) kızları Theo ile de tanışırız…

    Maya’nın okula götürülüp getirilmesi ile Theo’nun gezdirilmesi işi, yazmakta olduğu son romanda pek fazla bir ilerleme kaydedememiş olan Laura’nın görevleri arasındadır…

    Aynen her seferinde, bir başka ufaklığın velisi olan Vanessa’nın (Jenny Slate) kendisini hiç ilgilendirmeyen “boş konuşmalarına” katlanmak zorunda kaldığı gibi…

    Bu arada işlerini büyütmek için fazlasıyla yoğun bir çalışma temposu içinde olan Dean, Londra’daki iş gezisi dönüşünde uçakta (Türkiye’de yeşil reçeteye tabi olan) “Xanax” kullanmış olması nedeniyle (açık bir yan etki olarak) evde Laura’ya karşı garip davranışlar sergilemiştir…

    Ancak en önemlisi, Dean’nın bavulunda bir makyaj çantasının bulunmasıdır…

    Gerçi Dean bunun birlikte çalıştığı ekipten “Fifi” Fiona’naya (Jessica Henwick) ait olduğunu ve gümrükte sorun yaşamamak için kendi valizine koyduğunu söyleyerek geçiştirecek ama Laura’nın “içine kurt düşmüştür” artık…

    Hele de "genç ve alımlı" Fiona’yı kocasının şirketindeki kutlama partisinde daha yakından görüp tanıyınca…

    Tam da bu esnada, Paris’ten dönmüş olan sanat galerisi sahibi “eski kulağı kesiklerden iflah olmaz zengin zampara” Felix, Laura’yı öğlen yemeğine davet etmiştir…

    Kızını endişeli gören baba, ondan açılmasını ister ve Dean’ın Londra seyahati sonrasındaki davranışları ile Fiona’nın makyaj çantasına ilişkin anlattığı hikâyeyi ilgiyle dinler…

    Ancak Dean ve Fiona’nın Londra’da, gözlerden uzak bir yerde bulunan Blakes Hotel’de konakladıklarını duyduğu an, yemek için gittikleri restorandaki garson kızdan içkilerini tazelemesini rica eder…

    Zira Felix Dean’ın, kızını Fiona ile aldattığını düşünmeye başlamıştır…

    Bu konudaki ilk önerisi de Dean’nın telefonundaki “mesajları” muhakkak kontrol etmesi olur…

    İş temposunun düşmesine izin vermeyen Dean, Laura’nın doğum gününde yine iş gezintisi için bu kez de Los Angeles’a gider…

    Bu seyahatin akşamında Laura’yı, kızlarında haberdar oldukları ve “doğum günü”, “anneler günü”, “evlenme yıldönümü” vs. gibi çok özel günlerde kadınlara kesinlikle yapılmaması gereken bir sürpriz beklemektedir…

    Ne mi?

    Sanki evin ve mutfağın çalışanıymışçasına Dean, hediye olarak Laura’ya Thermomix marka oldukça marifetli bir küçük ev aleti almıştır…

    Ki, bize göre Coppola, kadın bakışı ile şekillendirdiği filmin senaryosuna bu bölümü, “Yapmayın beyler!” demek için özellikle ekledi…

    Peki, Dean bu büyük hatanın farkında mıdır ve bu durumu telafi edecek midir?

    Yorum yok…

    İzleyip kendiniz öğreneceksiniz…

    Los Angeles dönüşü Dean, Fiona’nın da bulunduğu bir grupla akşam yemeğine gidecektir…

    O güne kadar yaşananlardan tamamen “işkillenen” baba – kız, olan biteni daha yakından görmek için gizlice yakın takibe başlarlar…

    Yemeğe, Dean ve Fiona’nın da aralarında olduğu dört kişi gelmiştir…

    O da ne?

    Yemek sonrası çıkan dört kişiden ikisi bir başka taksiye, Dean ile Fiona’da kendilerini götürecek aynı taksiye atlayarak uzaklaşmaktadırlar ortamdan…

    Tabii gördükleri karşısında tepesi iyice atan Felix’de aracını topuklar ve trafik kurallarına aldırmadan takibe devam eder…

    Fakat çok gecikmez ve polis onları durduruverir…

    Emin olun an itibarıyla Felix ve memur O'Callaghan (Mike Keller) arasındaki “belden aşağı” konularla dolu sohbete “bayılacak”, Felix’in otomobilini polislere ittirmesi sahnesinde de kesin “yarılacaksınız” …

    Yalnız Dean ve Fiona ikilisinin takibi başarısızlıkla sonuçlandığı için gerçekte ne olup bittiğini o akşamda çözememiştir bizim “baba – kız” kafadarlar…

    Yani “muamma” halen devam etmektedir…

    Üstelik bunun bir de Meksika faslı var ki, artık gerisi sizlerde…

    Bitirmeden yorumumuza ilave edeceğimiz son iki husus, “baba – kızı” canlandıran Bill Murray ve Rashida Jones arasındaki “kimyasal uyum” ile Sofia Coppola’nın sinemasındaki abartıya kaçmayan “rafineliğin” göz kamaştırmaya devam ettiği biçiminde olacak…

    Keyifli seyirler,
    Daha Fazlasını Göster
    • En son Beyazperde eleştirileri
    • En İyi Filmler
    • Basın Puanlarına Göre En İyi Filmler
    Back to Top