Hesabım
    The Other Lamb
    Ortalama puan
    3,0
    1 Puanlama
    The Other Lamb hakkında görüşlerin ?

    1 Kullanıcı eleştirisi

    5
    0 Eleştiri
    4
    0 Eleştiri
    3
    1 Eleştiri
    2
    0 Eleştiri
    1
    0 Eleştiri
    0
    0 Eleştiri
    Sırala
    En yararlı eleştiriler En yeniler En çok eleştiri yazmış üyeler En çok takip edilen üyeler
    Turgay Buğdacigil
    Turgay Buğdacigil

    Takipçi 1.891 değerlendirmeler Takip Et!

    3,5
    3 Mayıs 2021 tarihinde eklendi
    Dünya prömiyeri, 6 Eylül 2019’da Toronto Uluslararası Film Festivalinde (TIFF) yapılan ve 3 Nisan 2020 tarihinde Amerika’da, Covid – 19’un boşalttığı salonlarda vizyona sokulan filmin, “metafor” ve “alegorik” göndermelerle süslenilmiş hikâyesini Catherine S. McMullen yazarken, yönetmen koltuğunda da Polonya’nın “vizyoner” sinemacılarından Malgorzata Szumowska oturuyor…

    Burada Szumowska için kullandığımız “vizyoner” tanımını, abartılı bulanlar için hemen kendisinin de sinemada birer ekol olan yurttaşları Andrzej Wajda, Roman Polański ve Krzysztof Kieślowski gibi ünlü Łódź Film Okulundan mezun olmasının yanı sıra Avrupa Film Akademisinin üyelerinden biri olduğu hususunu da hatırlatmış olalım…

    Ki, aralarında Berlin ve Venedik gibi prestijli pek çok uluslararası film festivalinin de bulunduğu etkinliklerde yaptığı jüri üyeliklerini hiç saymıyoruz bile…

    Yani buraya kadar sıraladıklarımızı toparlayarak kısaca özetleyecek olursak, bu filmi anlayarak doğru dürüst değerlendirebilmek için yine kendisinin “Twarz / Mug” (2018) filmine yazdığımız yorumda da vurguladığımız gibi karşımızda, “armut piş, ağzıma düş” tarzı filmler çeken bir sinemacının bulunmadığını biliyor olmamız gerekiyor…

    Yoksa “yandı gülüm keten helva” vaziyeti yahut da:

    “Demek yine bana hüsran
    Bana yine hasret var
    Yine bana esmer günler düştü eyvah”

    Diye devam eden, Kayahan’ın “kahır mektubu” modundaki “Esmer Günler”den alıntıladığımız bu satırlar kaçınılmaz olacak…

    Gelelim filmin kendisine…

    Ancak başlamadan, önce filmin şu doğrudan İsa peygamber (“Jesus”) işaret edilerek isimlendirilen başkarakteri Shepherd’ın (Michiel Huisman) Türkçe karşılığını yerli yerine, bir doğru koyalım…

    Bizce zorlamaya hiç gerek yok…

    O, “rehber” değil bizatihi koyun sürüsü güden bildiğimiz bir “çoban”dır…

    Zaten filmin adı da (bir kez daha “çok ince ayarlı” bir İsa peygamber göndermesi yapılan) diğer “Kuzu” dur…

    Elbette niyetimiz yorumu, teolojik bir ders veya tartışmaya dönüştürüp lafı daha fazla uzatmak değil fakat filme damgasını vuran bu çok özel ve önemli ayrıntılar da bilinsin istedik…

    Zira böylelikle, bir anlamda, kendileri anlayamadıkları için henüz izlememiş olanları da yanlış yönlendirerek filmden uzaklaşmalarına neden olan mesajlara da “düzeltici” bir yanıt vermiş olacağımızı düşündük…

    Yeniden filme dönecek olursak…

    En ince ayrıntısına kadar zekice kurgulanmış olan “The Other Lamb”i başka filmlere benzetenler de mevcut ama biz tercihimizi, yazdığımız yorumda:

    “Muhtemelen faşizmi iliklerinize kadar hissedeceğiniz bu dizide anlatılanlar, kafalarını kuma gömerek ‘Godot'yu bekler’ gibi bir ‘öbür dünya’ bekleyen pek çok kişiyi ciddi bir biçimde rahatsız etmeye devam edecektir de…

    Zira olan bitenin, İran’da Mollaların, Suudi Arabistan’da Vahhabilerin, Afganistan’da Taliban’ın, Irak ve Suriye’de de Işid’in yaptığı uygulamalardan çok da büyük bir farkı yok…

    Aynen Rönesans ve Reform yani ‘Aydınlanma’ öncesindeki karanlık orta çağ Avrupa’sının engizisyon mahkemelerinde yapılan insanlık dışı uygulamalar gibi “The Handmaid's Tale” (2017 – 2021) dizisine benzettik…

    Neden mi?

    Tabii ki de öncelikle, “baskıcı kurallar dayatan” erkek egemen bir yapı ve kadınların, kıyafetleriyle kategorize edildiği görüntüler dikkat çekmeye devam ettiği için…

    Üstelik karın tokluğuna “celladına âşık” olan kadınların da bulunduğu bu filmde, “tek (erkek) lider” vaziyeti de söz konusu…

    Yalnız işin asıl ilginç olan kısmı, Batı dünyasında, sözünü ettiğimiz “Aydınlanma” sayesinde bu sorunların büyük oranda aşılmış, hatta neredeyse unutularak acılarla dolu orta çağ tarihin karanlığına gömülmüş olması…

    Peki, o zaman filmdeki mesajlar kime veya kimlere?

    İsterseniz, onu bulma işini de “Selah’ın otomobil içinde flashback geçişleri ile bir tür zaman yolculuğu yaptığı sahneleri de” göz önünde bulundurmanız suretiyle sizlere bırakalım ve yer aldıkları her yeni projede hep üstüne koyarak ilerleyen Michiel Huisman ile (“maviş” bakışlı) Raffey Cassidy’nin, performansları ile ışıl ışıl parladıkları filme ilişkin yorumumuzu burada noktalayalım…

    Belki, yine klasik bir laf olacak ama diğer yorumlarımızda olduğu gibi “spoiler vermeden” yazılmayanları yazmaya, anlatılmayanları anlatmaya, söylenilmeyenleri söylemeye çalıştığımız bu son derece özgün satırlar, favori yönetmenlerimizden Malgorzata Szumowska’nın filmine dair aydınlatıcı tespitler toplamımız olsun…

    Sonuç olarak, kendi değerlendirme sistemimiz içinde puan olarak 3,5 verdiğimiz bu film için önerimiz de olumsuz yorum ve puanları dikkate almadan, “izleyerek kendinize bir iyilik yapın” şeklinde olacak…

    Keyifli seyirler,
    Daha Fazlasını Göster
    • En son Beyazperde eleştirileri
    • En İyi Filmler
    • Basın Puanlarına Göre En İyi Filmler
    Back to Top