Rüzgar Gibi Geçti: en yeniler yorumlar - Sayfa 2

3,5 saatlik film az değil, bir öğleden sonra vaktimin hepsiydi. Garip ama bittiğinde ben bile şaşırdım, neye mi? Sıkılmamış olmama; hem de o dönemde çekilmesine rağmen.

Gelin görün ki muhteşem doğa manzaraları, eşsiz müzikler, Bir ulusun kaderinin değişimi ustaca işlenmiş ama romantizm konusuna gelince... Bir çok konuya anlam veremedim; şimdi bir çok arkadaş bana kızacak ama; filmin sonunu görünce "bu filme bu son yakışmadı" diye geçirdim içimden, yapmacık geldi bana, biraz da arabesk açıkçası...

Bence eğer vaktiniz varsa izleyin diyeceğim güzel bir film; başyapıt mı bence çok da göklere çıkarmaya gerek yok ama izlenilesi olduğu kesin. 8,3/10

Dipnot: Tren İstasyonunda yaralıların yattığı sahneyi görünce gözlerime inanamadım, ayakta alkışlamak gerek. . .

3.5 saat boyunca hiç sıkılmadım aynen bir dizi tadındaydı görkemli ve bir o kadar da ihtişamlıydı...

Gerçekten çok iyi film. Zaten aldığı ödüllerde ortada

kitapta konusu geçen bazı şeyleri çıkarmışlar.. ayrıca, ufak tefek, önemsiz şeyler değil bunlar... mesela Scarlettin, Charlesden bir oğlu vardı Wade adında. ve bunu gibi hiçte önemsiz olmayan birçok detayı silmişler.. yazık etmişler

bu filmden tam 3 harika film çıkar bence

herşey çok iyi ama çok uzun insan biraz kasılıyor ama izlemeye kesinlikle değer

Ah bir bulabilsek izleyeceğizde bulunmuyor artık.Aramadığım yer kalmadı ama yok, satıldığı bir yeri gören olursa hayrına banada bildirsin.o_rh_pozitif@mynet.com

Bence bir klasik olarak ve zaman olarak çok güzel bir film.Herkesin izlemesini tavsiye ederim
Melanie çok hoşuma gitti bence başroldeki scarlett tan daha hoştu ashley de o kdar yakışıklı değildi ama oyunculuklar çok güzeldi.

Bundan 18 sene önce küçük bir kız iken ailecek gittiğimiz bir kurban bayramı tatilinde misafirliğe gittiğimiz evin kitaplığında bulmuştum "Rüzgar Gibi Geçti" kitabını o an okumaya başlamıştım ve aynı gün bitirmiştim .Annem "bunun bir de filmi var" demişti ama ne yazık ki senelerce o film televizyonda hiç yayınlanmadı ben kitabın yeni 2 ciltlik baskısını alıp defalarca okudum daha sonra, o kadar çok okudum ki neredeyse tüm diyologları ezbere biliyordum Sonra ki yılarda kitabın devamı yazıldı onuda aldım bu kitap mutlu sonla bitirilmiş ve sevgililer kavuşturulmuştu .Sonra filmini buldum ve satın aldım hemen tabi, izledim ve 2. devam kitabının da dvd sini aradım ve onu da uzun uğraşlardan sonra yurt dışından getirttim izledim kabul etmeliyim ki tam bir "Rüzgar Gibi Geçti"delisiyim .izlemeyenlere mutlaka izlemenlerini ancak kitabını da kesinlikle okumalarını tavsiye ederim şu kesinki kitap edebi olarak çok güzel bir eser ve filmde sinema sanatı açısında,sadece çekildiği yılar açısından değil günümüz içinde tam anlamıyla bir baş yapıttır.

dünyanın tamamı renkli ilk filmi. Üzerinde tartışmaya, yorum yapmaya, şöyle böyle demeye hiç gerek yok. ?Sinema? denince dünyada ilk akla gelen 4-5 filmden bir tanesi. İzlemeden ölmeyin...

bu film için daha önce de yorum yazdığımı biliyorum. fakat ifade edildiği gibi tüm yorumlar yetersiz ve ben bunu okuyunca gerçektende daha fazla yazmam gerektiğini düşündüm. yinede yetersiz kalacağımı bilsem de, bu film sayfalar dolusu yorumu hakeden bir başyapıt ne de olsa :)
film başlarken herkesin ortak fikri, "sanırım şimdi biz scarlett'in ashley'sine nasıl kavuştuğunu izleyeceğiz. gerçi ashley de pek yakışıklı deil ama..." oluyor. yine başlangıçta, rhett'in ilk göründüğü o trabzana yaslanma sahnesinde herkes "bu adam çok saçma durmuş, ne bu, sevmedim. aynı ayhan ışık'a benziyor" şeklinde bir tepki veriyor. ama süre ilerledikçe, film eteğindeki mücevherleri dökmeye başladıkça birbirlerine "bu ne şimdi" gibi bir ifadeyle bakan gözler, ekrandan ayrılmaz oluyor, o ifadenin yerini ise heyecan ve memnuniyet alıyor.
nihayet film bittiğinde ise, hala ekrana bakan gözlerin hayranlıkla parıldadığını, sonraki saatler boyunca filmin sahnelerinin doymaz bir biçimde tekrar tekrar anlatıldığını, rhett isminin ise hafızalarda büyük bir yer ettiğini görüyorum. böyle bir durumda, hele de film sizin arşivinizden izleniyorsa, yani tavsiyeyi siz vermişseniz, insanları izlemek ayrı bir güzel oluyor doğrusu...
film başta da söylediğim gibi bir başyapıt. oyuncuları, zamanına göre oldukça iyi olan çekim kalitesi, senaryosu (her ne kadar kitabının kısa bir özeti olsa da), müzikleri, mekanları ve elbette unutulmaz sahneleri harikayı oluşturan bir bütünün parçaları.
oyuncuların yüzlerinin (özellikle clark gable ve vivien leigh'in) kitaptaki asıl karakterlerle mükemmel bir uyum içinde olduğunu tekrar etmekten kendimi alamayacağım. ama ashley hariç. belki de scarlett onu dünyanın en mükemmel erkeği sandığı için, kitabı okuyan biri ashley wilkes'ı çok daha yakışıklı olarak hayal ediyor.
amerika da ayrılık savaşları başlar, biter ve güney tamamen değişirken, scarlett o'hara'nın nasıl büyüdüğünü, nelerle karşılaştığını görüyoruz. olaylara nasıl basit bir mantıkla ve cesaretle yaklaştığına tanık oluyoruz. hatta ne kadar çok risk aldığını, ani kararlarını şaşkınlıkla izliyoruz. kendi içinde sürekli bir savaş halinde olması, her an kavgaya hazır duruşu bazen bizi etkiliyor, bazen de çileden çıkarıyor. hiçbirşeye fazla takılmayan, sadece yapması gerektiğini düşündüğü şeyi yapan scarlett film boyunca bir kez geri adım atıyor. ve hasta yatağında rhett'i isterken bunu dile getirmekten çekiniyor ve melaine'ye sarılıyor. filmin bu kısmı bir başlangıç aslında. ama bir aşkın değil, bir terkedişin.
film boyunca scarlett'i izliyoruz ama bizi esas heyecanlandıran rhett'in attığı adımlar oluyor. karakterinin derinliklerini keşfettikçe, aşka, onura, toplum kurallarına ve paraya nasıl yaklaştığını gördükçe filmin sonuna olan merakımız da artıyor. hiçkimse sonu tahmin edemiyor, çünkü rhett butler öyle bir karakterki en büyük süprizini en sona saklıyor ve en büyük hayranlığı da bununla uyandırıyor.
diğer önemli karakter ashley aydın kesimden biri. film boyunca uyum sağlama çabalarına tanık oluyoruz. ama bunu bile kesinlikle ruhsuz yapıyor. melaine ise güçlü fakat kırılgan bir karakter. bazen içinizden "fazla saf" demek gelse de zor anlardaki kendine özgü soğukkanlılığıyla saygınızı kazanıyor.
herbir karakter belirli bir kesimi temsil ediyor aslında. herbiri güneyi oluşturan halkın bir parçası. karakterlerin kişiliğinde tarihi okuyabiliyoruz.
aşk nasıl başlar ve nasıl biter? savaş neleri götürür? bir toplum nasıl değişir ve bir tarih nasıl yok olur? rüzgar gibi geçti tüm bunların cevabını veriyor. izledikten sonra asla pişman olmayacağınız bir film. eğer kitabını okursanız, senaryodaki eksikliklere rağmen filmin kitabı utandırm

hiç unutmuyorum hangi yıldı hatırlamıyorum ablam bu filmi hayal meyal hatırladığını ama çok güzel bir film olduğunu söylemişti hangi sene hatırlamıyorum ama 31.aralıkta 00.30 ya da 01.00 başlamıştı gece 04.00-04.30 gibi bitmişti TRT yayınlanmıştı çok güzel bir yılbaşı filmiydi..o zaman TRT ye içimden çok teşekkür etmiştim ve clark gable hayran kalmıştım tabii vivien leigh unutmamak gerek. 10/10

bu filmi tam beş kez izledim.yapılan yorumları okudum. Bence hepside Rüzgar Gibi Geçti'yi anlatmakta yetersiz kalmış.Üç ciltlik romanın herbirini neredeyse bir günde bitirdim.vE BU Film.TAM Dört Saat.fakat doyumsuz bir serüven.Clark Gable ve Vivien Leight bize oyunculuğun doruk noktasını sunuyor adeta.o sahneleri yaşatıyor ikiside.Film bitiminde adeta kalakalıyorsunuz.bitti mi Yani.Dedirtiyor.Tek söyleyeceğim bu filmi ğer izlemediyseniz sinema ve oyunculuğu hiç görmemişsinizdi derim.'nasılsa bugün yeni bir gün'(scarlet o'hara):)))

kesinlike izlenmesi gereken bir film.4 saat süren bir yolculuğa çıkartıyor sizi ve her karesindeki inanılmaz görselliği ile büyülüyor.. Clark Gable ve Vivien Leigh muhteşem performansları ile göz dolduruyorlar.Ne yapıp edip izleyin..

Filmi 2 kere izledim,neredeyse her karesini ezbere biliyorum. Yapıldığı döneme göre çok çok kaliteli ve başarılı bir yapım. Herşeyiyle mükemmel..