Kan ve Altın eleştirileri

Senaryosunu, Stefan Barth'ın kaleme aldığı ve yönetmen koltuğunda da Peter Thorwarth'ın oturmakta olduğu "Blood & Gold"...

Tarantino'nun "Inglourious Basterds"ından (2009), ciddi esintiler taşımasına ilaveten; yer yer "kara mizah (dark comedy)" unsurlar ile de süslenmiş olan, bir savaş draması olarak geliyor karşımıza...

Gelin isterseniz, yeşil perde ve görsel efekt teknolojileriyle başarılı makyaj uygulamalarının yanı sıra zorluk derecesi yüksek sahnelerindeki koordinatörlüklerini; Josef Jelínek, Jan Loukota ve Vi-Dan Tran'ın üstlendikleri dublör oyuncuların performanslarına yaslanılmak yoluyla çekilerek, Netflix platformunda seyircisiyle buluşturulan bu filme biraz daha yakından bakalım...

***

- Almanya, Bahar 1945 -

Savaşın son günlerinde...

Firar ederek ordudan kaçan Alman askeri Heinrich (Robert Maaser); peşine düşen, suratının sol tarafının parçalanmış olması sebebiyle deri bir maske kullanmakta olan Yarbay von Starnfeld (Alexander Scheer) liderliğindeki...

Aralarında Çavuş (Roy McCrerey) ve sağlık memuru Koehler (Juri Senft) ile Rogge (Andreas Bichler), Niemann (Jan Cajzl), Krause ve Dörfler (Florian Schmidtke) gibi askerlerin de bulunduğu bir Nazi SS takımı tarafından yakalanır...

***

von Starnfeld'e göre...

Gönülsüz de olsa, altı yıl boyunca Polonya, Fransa, İtalya ve Rusya cephelerinde savaşıp, Demir Haç, Tank İmha Rozeti ve Bronz Yakın Muharebe Nişanı da bulunan Heinrich'in bu yaptığı bu korkaklık; Führer'e ve vatana ihanet olup cezası da ölümdür...

Bunun üzerine...

Boynuna ilmeği Çavuş'un geçireceği Heinrich, bir ağaca asılarak sallandırılır...

***

Neyse ki...

Henüz boynu kırılmadan, Sonnenberg köyünün ahalisinden Elsa (Marie Hacke); Heinrich'in imdadına yetişerek, onu ağaçtan indirir...

Ve...

Zihinsel engelli erkek kardeşi Paule (Simon Rupp) ile birlikte yaşamakta olduğu, çiftlik evine götürür...

***

Ancak...

von Starnfeld ve askerleri de, aynı köyün merkezine yerleşmektedirler...

Ki...

Herkesi korkutarak ürperten bu haberi, Belediye ve Nazi Partisi Bölge Başkanı da olan Kronprinz Rudolf restoranının işletmecisi Robert Schlick (Stephan Grossmann) ile karısı Brigitte (Gisela Aderhold); telaşla yanlarına gelen oğulları Micha'dan (Oliver Najman) öğrenirler...

***

Öğrenir öğrenmez de...

"Hizmetinizdeyim..." diyecek olan Robert, köyün meydanında kendisini beklemekte olan Yarbay von Starnfeld'in yanına koşturur...

von Starnfeld'in, Robert'a yönelttiği ilk soru; Johannes Löwenstein isminin, kendisine bir şey ifade edip etmediği biçimindedir...

***

Evet...

Gerçekten de, bir Yahudi olup...

Vakti zamanında kendisi, Essen'de yaşayan Johannes Löwenstein'ın annesi ile babası bu köyde ikamet etmekteyken; Johannes'te, düzenli olarak ebeveynlerini ziyaret etmekteymiş...

Ta ki, köyden kovulacakları 1938 yılına kadar...

***

Şimdi von Starnfeld, onların evini görmek istemektedir...

Zira...

Löwenstein'ların altınlarının peşindedir...

***

Ama...

Yakılmış olan Löwenstein'ların evi harabe halindedir ve Robert ile, karısını terk edip kendisiyle birlikte kaçarak, başka bir yerde yeni bir başlangıç yapmayı öneren Sonja (Jördis Triebel); von Starnfeld'in, el koymak üzere altınları aramakta olduğunun farkındadırlar...

***

Neyse...

Günün akşamında, Robert'ın mekanına damlayarak yemeklerini yiyip biralarını da içen von Starnfeld ve adamları; kendilerine ikram edilen yiyeceklerden memnun kalmadıkları için...

Erzak temini amacıyla, tüm çiftliklere bir tedarik seferi düzenlenmesi talimatını verir von Starnfeld...

Ardından da...

Robert'ın restoranını, karargahı olarak ilan ederek; sivillerin girmesini yasaklar...

***

Ertesi sabah...

von Starnfeld'in, Führer'e teslim edeceğini söylediği altınları bulmakla görevlendirilen Çavuş...

Eli kürek tutabilen bütün köylüleri toplayarak, Löwenstein'ların evinde çalıştırmaktadır...

Hem de...

Fransızlar Ren nehrini geçmiş, Amerikalılar da güneyden ve batıdan yaklaşmaktayken...

Daha da doğrusu...

Kaçış yollarının tümü, neredeyse kesilerek bir kapana sıkıştırılmışlarken...

***

Bütün bunların ayırdına varmış olması nedeniyle, endişesini von Starnfeld'e hissettiren Çavuş; Löwenstein'ların evinin önündeki vazifesinden alınarak, erzak bulmak gayesiyle çiftliklere yönlendirilir...

***

Aynı esnada...

Uykudan uyanmış olan Heinrich, Elsa ve Paule kardeşlerin evinden ayrılmaya hazırlanmaktadır...

Çiftlikte bir yardımcıya daha ihtiyacı bulunan Elsa, kendisine kalmasını teklif ettiği anda; cebinden çıkardığı fotoğraftaki, dört yaşındaki kızı Lottchen (Veronica Dobesova) ile Hagen bombardımanında hayatını kaybeden yedi aylık hamile karısı Elisabeth'ten (Nele Kiper) söz edip...

Lottchen'in, kendisini evlerine almış olan komşularınca sahiplenildiğini belirtir...

Yani...

Heinrich'in bir an önce memleketine dönüp, kızını komşularından alması gerekmektedir...

***

Tam Elsa Heinrich'e evdeki sivil kıyafetlerden birini verecekken, kapıyı açarak heyecanla içeriye dalan Paule; kendilerine doğru yaklaşmakta olan bir kamyondan söz eder...

Aynen...

Tahmin ettiğiniz gibi, gelmekte olan Çavuş'un komutasındaki SS kamyonudur...

***

Evin önüne park eden kamyondan inen Çavuş, Niemann ile Krause'ye; hayvanları alıp getirmelerini emreder...

Kümese giren iki asker, tavukları birer birer vurarak öldürmeye başladıklarında; elindeki silahıyla kapının önüne çıkan Elsa Çavuş'tan, tavuklarının hepsini almaması talebinde bulunup...

Yeniden evine, kardeşinin yanına çekilir...

***

Fakat...

Çok geçmez...

Başta Çavuş olmak üzere, Elsa'ya tecavüz etmek amacıyla SS'ler içeriye girdiklerinde; saklandığı yerden fırlayan Heinrich, Elsa'nın da yardımıyla...

Hepsini teker teker avlamaya başlar...

Aralarından bir tek, geldikleri kamyona atlayan Çavuş kaçmayı başarır...

***

Böyle olunca da...

Elsa'nın nişanlısı Hans'ın sivil kıyafetlerini giyinen Heinrich, Elsa ve Paule; öldürdükleri Nazi'lerin, taşıyabilecekleri miktardaki silahlarını da sırtlanarak, yola koyuluverirler...

Çünkü...

Aynı evde oturup kalmaları...

İntihardan, farklı bir durum arz etmeyecektir kendileri açısından...

***

Zaten...

Köye varmış olan Çavuş'ta durumu, von Starnfeld'e bildirmiştir bile...

Dakika 32...

İkili dövüş ve silahlı çatışma sahneleri dahil aksiyon filmlerinden hoşlananları da yeterince tatmin edeceğini umduğumuz filmin geride kalanında, siz değerli sinemasever dostlarımızı; herkesin göz koymuş olduğu Löwenstein altınlarının kaderinin de belirleneceği, 68 dakikalık bir bölüm daha bekliyor olacak...

Emek verilerek ve benzeri bir örneğine rastlamanızın asla mümkün olamayacağı; alışılmış "nesir" tarzı dışındaki ezberleri bozan "şiirsel" bir anlatım dili de benimsenmek suretiyle yazılmış, bir başka yorumda yeniden buluşmak dileğiyle...

Keyifli seyirler,