Hesabım
    Karanlıktan Önce
    BEYAZPERDE ELEŞTİRİSİ
    3,5
    İyi
    Karanlıktan Önce

    Devrimin Arkasındakiler

    Yazar: Ertan Tunç

    Sinemaseverlerin kalbinde taht kuran Basquiat filiminin yönetmeni Julian Schnabel'in, eşcinsel şair ve yazar Reynaldo(Reinaldo) Arenas'ın hayatını anlatan 2000 yılı yapımı Karanlıktan Önce'si nihayet gösterime giriyor. Filmin çekildiği tarihten 5 yıl sonra gösterime girmesinin altında yatan en önemli neden oyuncu kadrosundaki isimlerin bugün çok tanınan/bilinen isimler olması.

    Son yıllarda başta Avrupa'da olmak üzere oldukça popüler isimler haline gelen Javier Bardem (İçimdeki Deniz, Güneşli Pazartesiler, Collateral) ve Olivier Martinez'e (Sadakatsiz,Özel Tim ve Hayatın Benim), bugün ustalığını tüm dünyaya ispatlamış iki büyük oyuncu yardımcı rollerde eşlik ediyorlar: Johnny Depp ve Sean Penn. Son 5 yılda bu dört oyuncunun nerelerden nereye geldikleri düşünüldüğünde (hem izleyiciler hem de eleştirmenler bazında); Karanlıktan Önce'nin muazzam bir gecikme ile beyazperdede gözükmesini sadece ticari amaçlar güdülerek gerçekleştirildiğini söylemek mümkün.

    Öte yandan, bu ticari amacın/kaygının bize çok güzel bir deneyim vaat ettiğini de itiraf etmek gerekir. Çünkü, Karanlıktan Önce gerçekten iyi bir film. Her şeyden önce oyunculukları dört dörtlük. Bardem'in ve Depp'in performansları dudak uçuklatacak kadar güzel, unutulmayacak kadar çarpıcı. Tabii Pepe rolündeki Di Stefano'yu da atlamamak gerekir.

    Fulgencio Batista'yı yıkmak için devrimcilere katılan, devrimin başarıya ulaşmasında az da olsa katkısı bulunan Arenas'ın yine aynı devrimin çarkı içinde heder olması, büyük baskılar ve zorluklar altında yaşam mücadelesi vermesi ve inandıklarını sorgulamaya başlaması son derece ironik. Bu yönüyle Schnabel'in Karanlıktan Önce'si; handiyse, Corbucci'nin Companeros'unun açılışındaki devrim aldatmacası alaycılığını yakalamış.

    Özgürlükler uğruna yapıldığı söylenen bir devrimin bir takım özgürlükleri hazmedememesi ve neredeyse değişen hiçbir şeyin olmadığı gerçeği iki saati aşan filmin gelmek istediği asıl nokta. Resmi dinin ateizm olduğu bir ülkede, kaba kuvvetle kurulmaya çalışılan -kısmi- ahlaki düzen; ne herhangi bir bireyi ne de bir devrimciyi kandırmaya yetmiyor tabii. Küba devrimi gibi öncü bir devrimin, sanatı ve sanatçılığı yasaklaması kabul edilebilir bir şey olmaktan da çıkıyor doğal olarak.

    Senaryo büyük ölçüde Arenas'ın anılarından yola çıktığı için, gerçek-kurmaca ayrımı çokça hissediliyor. Yine de sanatçının yaratma sürecine, kişilik bulma sürecine dair saptamaları son derece başarılı. Çocukluğu, kötü anıları, eşcinsel eğilimleri ve mühim arkadaşları, sevgilileri olanca gerçekliğiyle kameraya yansımış gözüküyor. Özellikle hapishane anıları fevkalade çarpıcı hatta dehşet verici. Yazılarını dışarıya nasıl çıkarttığından tutun da, hapishanedeki özel hayatına kadar hemen her şey yapaylıktan uzak bir anlatımla seyirciyle buluşuyor. Müzikleri açısından değerlendirmek gerekirse; Trio Matamoros'un dönemi yansıtan parçalarına, Lou Reed'in Baton Rouge'una ve Morricone'nin muhteşem Surrounding The Casbah'ına baskın çıkan tek parça ise -hem çalındığı sahne hem de yorumu itibariyle- Mahler'in 5. Senfoni'si.

    Karanlıktan Önce'nin uzunluğu dışındaki tek eksiği içerdiği şiddetin ve cinselliğin dozu. Açıkça söylemek gerekirse, film ne çocuklara ne de homofobisi olanlara göre. Çünkü aslında tüm film, kurumsal devrimin cinsel ve sanatsal devrimi ıskalamasını anlatıyor. Bu yüzden sere serpe bir cinsellik filme yayılmış durumda. Küba Devrimi son 50 yıl içindeki en önemli devrim olmasına rağmen bazı noktaları atlamıştır. Küba Devrimi'nden feyiz alan, umutlanan diğer devrimciler, ülkelerinde kurumsal devrim yapamadılar ama sanatsal ve cinsel devrim yaptılar.

    Halbuki Castro yönetimi sanatı ve cinsel özgürlükleri bastırmaya, yıldırmaya çalıştı. Gerçekleşen tek yönetsel/kurumsal sosyalist devrim, özgürlükleri yok etti. Ya Miami sahiline ulaşmak için köpekbalıklarına yem olan, ya da ülkesinde kalıp akşama kadar puro içen ve dans edip, şarkı söyleyen bir yığın yarattı. Anlaşılan devrimcilik bir sonuç değil bir süreçti. Devrimci iktidar olmadığı, olamadığı ortaya çıktı. Che bu yüzden Castro'yu terketti. Kübalı sanatçılar bu yüzden ülkelerinden kaçtı. Kübalı devrimciler bu yüzden ülkelerini terk etti. O yüzden Arenas'ın Amerika'ya kaçışını -halâ- vatan hainliği olarak görenlerin Karanlıktan Önce'yi izlemeleri tavsiye olunur.

    Daha Fazlasını Göster

    Yorumlar

    Back to Top