Hesabım
    Trees Of Peace
    Ortalama puan
    3,1
    3 Puanlama
    Trees Of Peace hakkında görüşlerin ?

    2 Kullanıcı yorumları

    5
    0 Eleştiri
    4
    1 Eleştiri
    3
    0 Eleştiri
    2
    1 Eleştiri
    1
    0 Eleştiri
    0
    0 Eleştiri
    Sırala
    En yararlı eleştiriler En yeniler En çok eleştiri yazmış üyeler En çok takip edilen üyeler
    Ahmet Büke
    Ahmet Büke

    Takipçi 935 değerlendirmeler Takip Et!

    2,5
    23 Haziran 2022 tarihinde eklendi
    ruandada iki kabile arasındaki savaşta ufak yerde saklanan 4 kadın ve onlara yardım eden bir adam. Tek mekanda geçiyor.. Çok fazla sıkıcı dolayısıyla. Hep bir şey olacak beklentisi içinde film geçti ama olmadı sürükleyicilik sıfır dolayısıyla fazla sıkıcı. filmin bence tek olumlu yani gerçek olaylara dayanıyor olması..
    Turgay Buğdacigil
    Turgay Buğdacigil

    Takipçi 1.896 değerlendirmeler Takip Et!

    4,0
    8 Aralık 2023 tarihinde eklendi
    Ruanda'da vuku bulmuş olan gerçek olaylardan uyarladığı senaryosunu da kaleme almasının yanı sıra, ilk uzun metrajlı (debut) sinema filmini de çekmekte olan Alanna Brown'ın yönetmen koltuğunda oturmakta olduğu "Trees of Peace"; insanlık tarihinin en önemli trajedilerinden birine tanıklık edilen...

    Bir hayat da kalabilme mücadelesinin anlatıldığı, etkileyici bir drama olarak geliyor karşımıza...

    ***

    Gelin isterseniz, oldukça düşük bir bütçeyle...

    Dar alandaki, kapalı tek bir mekanda çekilirken...

    Görüntü yönetmeni Michael Rizzi'nin kamerasından yansıyan, dehşete düşürücü karelere eşlik eden...

    David Buckley'in müziklerinin, bayağı bir derinlik kazandırdığı...

    Ve kendine...

    Netflix platformunda yer bulabilme başarısına da erişmiş olan, bu bağımsız (indie) Amerikan filmine biraz daha yakından bakalım...

    ***

    Film...


    "1994 yılının Nisan ayında Ruanda'da, Tutsilere Karşı bir Soykırım başladı ve 3 ayda 1 milyondan fazla insan öldürüldü...

    Bu, 1900'lerin başında Belçikalı sömürgecilerin kışkırttığı Hutular ve Tutsiler arasındaki şiddet dolu tarihin zirvesiydi...

    Nisan ayında Hutu orijinli başkan öldürüldüğünde, Hutular'da Tutsileri topluca öldürmeye başladı... Ilımlı Hutular'da, cinayete katılmaya zorlandı yahut da öldürüldü...


    Şeklindeki, kısa bir tarihi bilgilendirmeyle başlar...

    ***


    Evet...

    Sahiden de...

    6 Nisan 1994'te, tarihin gördüğü en kanlı katliamlardan birisi...

    Radyoda yapılan anonslarla başlamıştı...

    ***

    Zira...

    O gün, bir Hutu olan devlet başkanı Juvénal Habyarimana'nın uçağı düşürülmüştü...

    Ülkede yaşanan kaostan faydalanan Interahamwe (Hutu) üyeleri ellerindeki listelere bakarak, eğitimli Tutsi ve ılımlı Hutular başta olmak üzere kıyıma başladılar...

    ***

    Somali başarısızlığının etkisiyle bölgeden uzak durmak isteyen ABD; baskı yaparak ve bölgede öldürülen 10 Birleşmiş Milletler askerini sebep göstererek, BM Barış Gücü askerlerinin çekilmesini sağladı....

    Bunun üzerine katliam daha da şiddetlendi....

    ***

    Hutu milisleri, neredeyse ellerine geçen; balta, bıçak, satır, taş türü aletlerle Tutsileri öldürmeye...

    Elbette öncesinde de...

    Kadınlara tecavüz etmeye başladılar....

    Parası olan Tutsiler kurşun parası vererek, acısız ölümü satın alıyorlardı... Olmayanlar ise, en acımasız şekilde öldürülüyordu...

    ***

    Öldürmekten yorulan Hutular; Tutsilerin kaçmasını önlemek maksadıyla aşil tendonlarını kesiyor, dinlendikten sonra katliamlarına devam ediyorlardı...

    Kilisede rahipler, hastanede de doktorlar; ellerindeki Tutsileri, cellatlarına teslim ediyorlardı...


    ***

    İşte bu genel çerçeve içerisinde...

    Filmin ana karakteri, dört kadından biri olan Annick Irakoze (Eliane Umuhire)...

    Ki kendisi, ılımlı bir Hutu olup...

    Aklı halen başında olan insanların, içine düşürülmüş oldukları bu karabasan halini...


    "Artık hiç birimiz adet görmüyoruz... Hiç birimiz tuvalete gitmiyoruz... Hissediyorum, ruhum; o uzun uyku için can atıyor... Hayat, bedenimi terk ediyor... Kemiklerim eriyip bitiyor...

    Burada bu kadar kalacağımız, hiç aklımıza gelmezdi...

    Ama kaçınılmazı erteliyoruz...

    Bunları yazıyorum ki, cesetlerimizi bulduklarında; burada ne kadar kaldığımızı bilsinler..."


    Olarak özetlemektedir...

    ***

    1. Gün:

    Annick'in, bir okulda öğretmenlik yapmakta olan kocası Francois (Tongayi Chirisa)...

    Evlerinin mutfağının altındaki, kiler amaçlı olarak inşa edilmiş olan gizli bölmede...

    Hamile karısı ve diğer iki kadın ile beraber saklanabilmesi için yanında; bir kuyunun içinde gizlenirken bulduğu, bir kadını daha getirir...

    ***

    2. Gün:

    Francois'nın getirdiği, aslen bir Tutsi olan Mutesi (Bola Koleosho)...

    Yaşadığı çiftliğe yapılan Hutu baskını ve yakınlarına karşı girişilen katliamı anımsayıp, evin dışından gelen silah seslerini de duydukça...

    Dayanamayıp, çığlığı basmaktadır...

    ***

    Bölmedeki diğer iki kadına gelince...

    Onlardan birisi, Rahibe Jeannette (Charmaine Bingwa)...

    Ötekisi de, Saint Joseph gönüllüsü ve diğer üçünün tersine bir beyaz da olan Amerikalı Peyton'dur (Ella Cannon)...

    ***

    Ve...

    An itibarıyla da...

    Güvenlik gerekçesiyle...

    Kapağı, yukarıdan kilitlenmiş...

    Üstelik...

    Sokağa bakmasına ilaveten, sokaktan dikkatle bakıldığında...

    İçerisinin de görülebildiği, bir penceresinin de bulunduğu bu kilerde...

    ***

    Şimdilik...

    Tuvalet ihtiyaçlarını dahi gideremeden...

    Çok az bir ışık ve Francois'nın bulabildiği yiyecek ve su ile yetinmek suretiyle...

    Öylece oturup bekleyeceklerdir...

    ***

    Zaten...

    Annick'in verdiği, rahatlatıcı malumata göre...


    Başta ABD ve çoğu Avrupa ülkesinin...

    Ortadoğu ve Afrika coğrafyasında meydana gelen, bu türden zulümlere karşı kayıtsızlıklarından bihaber olan Francois da...

    ***

    Her ne kadar hakikat de bu kanlı süreç, 100 güne yakın bir süre boyunca devam etmiş olsa da...


    Bu karmaşanın, bir kaç gün içinde biteceğini iddia ettiği gibi...

    Ülkeye gelecek Birleşmiş Milletler birliklerinin de...

    En kısa süre içerisinde...

    Söz konusu bu soykırıma müdahale edeceğini söylemektedir...

    Dakika 10...

    ***

    Dört kadının...

    Toplamda 81 gün boyunca...

    Bulunmak mecburiyetinde kaldıkları dört duvar arasında, hem birbirleriyle hem de mevcut küçük pencerelerinden...

    Görüp işittikleri kadarıyla da olsa...

    Önceden komşu olan kendi hallerindeki sıradan insanların, gözleri dönmüş birer vahşiye dönüşme durumlarına tanıklık ederek yüzleşmek zorunda kalacakları...

    Filmin geride kalanında siz değerli sinemasever dostlarımızı; sıra dışı bir oyunculuk performansına da tanıklık edecekleri, 87 dakikalık bir bölüm daha bekliyor olacak...

    ***

    Emek verilerek ve benzeri bir örneğine rastlamanızın da asla mümkün olamayacağı; alışılmış "nesir" tarzının dışındaki, yüzyıllar içinde güzel Türkçemize yavaş yavaş sızarak eklemlenmiş Arapça, Farsça ve Avrupa kökenli sözcükler bütününe entelektüel taklaların attırıldığı...

    "Irkçılık", "faşizm", "homofobi" ve doğruluğunun bilimsel olarak kanıtlanması imkansız bir metafizikten ibaret olan "inanç övücülük" yahut da "yericilik" içermediği için...

    Ezberleri bozan "lirik" bir anlatım dili de benimsenmek yoluyla...

    25 - 30 kelimelik Türkçe bilgi haznesinin ötesine geçilerek yazılmış, bir başka "özgün" yorumda yeniden buluşmak dileğiyle...

    Keyifli seyirler,
    Daha Fazlasını Göster
    • En son Beyazperde eleştirileri
    • En İyi Filmler
    • Basın Puanlarına Göre En İyi Filmler
    Back to Top