Hesabım
    Kötü Adamın 10 Günü
    BEYAZPERDE ELEŞTİRİSİ
    3,5
    İyi
    Kötü Adamın 10 Günü

    Bir Ben Var Bende, Benden İçeri

    Yazar: Onur Kırşavoğlu

    Mehmet Eroğlu’nun çok satan ve övgüler toplayan roman üçlemesi “İyi Adamın 10 Günü”, “Kötü Adamın 10 Günü” ve “Meraklı Adamın 10 Günü”, Netflix tarafından evlerimize konuk olmaya devam ediyor. Birkaç ay önce ilk roman aynı adla karşımıza çıkmış ve devam filminin fragmanı da jenerik sonunda yayınlanmıştı. O fragmanda işaret edilen tarih geldi çattı ve ikinci roman “Kötü Adamın 10 Günü” yine aynı adla Netflix ekranlarına geldi. İlk filmde olduğu gibi Uluç Bayraktar’ın yönetmen koltuğunda oturduğu filmin başrolünde yeniden Nejat İşler yer alıyor. İlk filmde İşler’e eşlik eden İlayda Akdoğan bu hikayede daha ön plana çıkarken, ilk filmde ufak rollerle karşımıza çıkan Rıza Kocaoğlu ve Kadir Çermik ise ikinci filmde başrol kadrosunu tamamlıyor. Film, Sadık karakterinin ölümden dönüşü ve adını Adil olarak değiştirmesiyle start veriyor.

    Her şeyden evvel ilk filmde hissedilen duygunun (her ne olursa olsun) bu filmde de izleyiciyi karşılayacağını söylemek gerekiyor. Büyük ihtimalle peş peşe ya da yakın zamanda çekilen iki film, her açıdan aynı havayla çekilmiş ve fabrikasyon ürün olarak kotarılmış. İzlerken, bu durum kendini fazlasıyla hissettiriyor. İki ayrı filmden ziyade 4 saatlik tek bir film izlemiş gibi kalkıyoruz ekran başından. Elbette bunun avantajları da var. Filmin eğlenceli yanı ve sıkmayan temposu aynı şekilde devam ediyor. Oyuncuların performansları açısından da devamlılık konusu üzerinden düşünecek olursak bu durum büyük bir avantaja dönüşüyor. Biçimsel anlamda da başka bir bakış açısı yok ve yine ilk filmin izinden gidildiği söylenebilir. İlk filmi ilk defa izleyip arkasından ikinci filmi izleyecek olanlar için 4 saatlik bir eğlencelik var ortada, ama üç farklı romandan üç farklı uyarlama bekleyen varsa da beklentisini çok karşılayabileceğini söylemek güç. O açıdan bir dezavantaj söz konusu. Yine de eğlenceli bir polisiye izlemek isteyenler için sonuç tatmin edici demek sanırım yanlış olmaz.

    İkinci film, ilk filme nazaran olay örgüsünü, psikolojik anlatıdan daha belirgin bir biçimde kullanmış. Zira, karakterimizin bu kez ilgilendiği iki ayrı vaka var. Biri, ilk filmdeki mafya babasının ödeşmek için istekte bulunduğu bir kayıp vakası, diğeri ise zengin bir ailenin başına gelen ve çözümlenmesini gerektiren bir hırsız/cinayet vakası… Adil, iki vakayı aynı anda çözmeye çalışırken, biri kendisinin geleceğini de ilgilendirdiğinden olaylara daha akılcı ve sert yaklaşıyor. İlk filmde karakterin özel hayatının yansımaları senaryoda daha belirginken, bu bölümde halüsinasyon şeklinde zuhur ediyor. İlk film, senaryo anlamında daha başarılıyken, bu film tempo ve polisiye anlatısı bakımından daha önde yer alıyor. Bu filmde, gerek zengin aile için çözülmesi gereken olayı, gerekse kendi geleceğini ilgilendiren mafyöz vaka biraz basit işleniyor, daha sonra finalize ederken ağırlığını yitiriyor. Romanda detaylandırılan ve ince ince işlenen final çözülmeleri, filmde biraz hızlı ve basit işlenmiş vaziyette karşımıza çıkıyor. Haliyle inandırıcılık konusunda da biraz sekteye uğruyor.

    Üçlemeye bir karakter anlatısı olarak bakıp, Adil’in iyi adamlıktan kötü adamlığa geçişine gelecek olursak; ilk filmde eski karısına yardımı, komşusuyla olan ilişkisi, olaylara bakış açısı ve ilişkilerdeki duruşu iyiliğe yorulabilecek ve bu anlamda fazla bile bulunabilecek düzeydeydi. Bu kez kötü adamı oynayamaya çalışan Adil, mafyayla hesaplaşmalara girmekte, cinayet içeren çözümler sunmakta ve herkesten bir karşılık beklemekte. Bu tavrıyla kötülüğe meydan okusa da iyi adam olmaktan kurtulabildiğini pek söylemek mümkün değil ama film, bu yönden başarılı bir anlatı kurmayı başarıyor. Sadık ve Adil farkını fazlasıyla hissedebiliyor, tanıdığımızın bir kişinin tam olarak dönüşümüne olmasa da dönüşüm isteğine tanık olabiliyoruz. Bu da zaten filmden önce Mehmet Eroğlu’nun kaleminin bir sonucu.

    Son tahlilde, eğlenceli bir polisiye izlediğimizi söylemek gerekir. İlk filmin tutan kimyası da bu filmde kaldığı yerden devam ediyor ki başta belirttiğim gibi 4 saatlik tek bir film hissiyatı almamız ve bunu avantaja çevirmemiz mümkün. Roman uyarlaması olarak çok başarılı bulunmayabilir ama Netflix yerlileri arasında eğlence sosu ve temposuyla fark yaratmayı başarıyor. Elbette, beklendiği eğlence seviyesinde tutmakta ve polisiye türü açısından fazla yaratıcı anlar beklememekte fayda var. Serinin üçüncü filmi olan Meraklı Adamın 10 Günü, 2024’ün ilk aylarında karşımıza çıkabilir. Çekimleri yakın zamanda tamamlanan filmde yine çözülmesi gereken bir vakayla karşı karşıya kalacağız. İyiliği ve kötülüğü kendi içinde tartan Sadık (Adil), bakalım hikayesini nasıl sonlandıracak…

    Daha Fazlasını Göster

    Yorumlar

    Back to Top