Hesabım
    Neandria
    BEYAZPERDE ELEŞTİRİSİ
    4,0
    Çok İyi
    Neandria

    Gençler Yurdunda Özgürlük Adımları…

    Yazar:

    Reha Erdem’in son filmi Neandria, Başka Sinema dağıtımı ile bu hafta vizyonda! Pandemi döneminde Mubi’de izleme şansı bulduğumuz Seni Buldum Ya!’dan sonra vizyonda yerini alan film, Reha Erdem evreninin bütünsel bir parçası olarak karşımıza çıkıyor. Çanakkale’nin Ezine ilçesi çevresinde bulunan antik kent Neandria’nın yakınlarındaki bir köyün hikayesinin anlatıldığı filmin yaşantısında atletizmle uğraşan 18 yaşındaki Suna, genç annesi ve arkadaşları merkezde.

    Hiçbir şeyin olmadığı bu küçük köy, Reha Erdem’in auteur kurmasından alışkın olduğumuz gerçeklikte yeniden yapılandırılan bir dünya örneklemesine dönüşüyor ve ataerkil düzende açgözlülük, avlanma, dövüş, zarar verme, yangın gibi olaylarla insan hallerini sergiliyor. Reha Erdem’in asıl odaklandığı ise gençlik. ‘Genç Erkeklerin Yurdu’ anlamına gelen Neandria, Suna’nın gözünde antik kentin yapılışındaki taşların kadınlar tarafından yerleştirildiği, erkeklerin dans ettiği bir dünyaya evriliyor. Zaten yönetmenin anlatıları genellikle insanın iç dünyasına, rüyalarına, hayal gücüne ve sembolizme yoğunlaşıyor.

    Neandria’daki karakterler hayatın içinden olduğu kadar evrensel. Bu film sadece bir köyde geçen bir taşra öyküsü de değil. Neandria, aynı zamanda insanın doğayla olan ilişkisini ve insan doğasının derinliklerindeki karanlığı ve aydınlığı keşfetmek için bir yol açıyor. Kadının kendi seçimleriyle varoluşu, Suna ile özgürleşirken erkek hikayesi temelli taşra filmlerinden bu noktada ayrılıyor ve Erdem’in büyüme hikayelerinden biri olarak, izleyiciyi gençlik ve ayrıca kadın varlığının üzerine kafa yormaya davet ediyor. Üstelik Erdem bu sefer İzzy’nin rap’leri, “kanalıma hoş geldiniz” diye köyden çekimler yapan 12 yaşındaki Filiz’in enerjisi ve müziklerle canlanan ve ara ara hızlıca değişen sahnelerle ritmi yüksek bir dünya sunuyor.

    Yönetmenin filmlerinde gördüğümüz çevresel motifler bu filmde de ön planda. Doğanın kadim fakat kırılgan varlığı ve insanlığın doğaya olan etkisi filmde işleniyor ve izleyicilerin çevresel sorunlar üzerine düşünmelerini sağlıyor. Nitekim film de Türkiye’nin ilk uzun metrajlı sürdürülebilir filmi. Örneğin, çekimler esnasında tek kullanımlık plastik malzemeler kullanılmamış, senaryo ve belgeler dijital ortamda saklanmış, mazotla çalışan jeneratörler tercih edilmemiş, geri dönüştürülebilir malzemelerin geri dönüşüme kazandırılması gibi uygulamalar da hayata geçirilmiş…

    Reha Erdem evreninde doğayla uyum, insan, doğa ve hayvan etkileşiminde de devam ediyor. Ses-müzik, karakterlerin hayvanlarla bütünleşmesi filmde mevcudiyet gösterirken Kosmos filmindeki Kosmos ve Neptün’ün kuşmuşçasına birbirlerine şakıması tadında, Nihal Yalçın’ın oynadığı Gökçe, taşlarla çevrili bir mekanda hayvani sesler çıkararak doğa ve kendisiyle iletişim kuruyor.

    Filmdeki başka bir doğallık unsuru oyunculuk. Suna rolündeki Deniz İlhan, anne rolündeki İncinur Daşdemir ve Muhtar rolündeki Bülent Emin Yarar başta olmak üzere tüm oyuncular seyirciyi filmin içine çekiyor.

    Sonuç olarak, Reha Erdem filmlerine dalıp ortak temalar üzerinden dahi sayfalarca yazı yazılabilir, saatlerce konuşulabilir. Kendine has sinematik dünyasını seven zaten kaçırmayacaktır bu filmi. Aslında bence sinema sevenler kaçırmamalı. Tabii seçiminde herkes özgür, tıpkı Suna gibi. :)

    Funda Sularöz

    Daha Fazlasını Göster

    Yorumlar

    Back to Top