Hesabım
    Yüzüklerin Efendisi: Kralın Dönüşü
    BEYAZPERDE ELEŞTİRİSİ
    5,0
    Kusursuz!
    Yüzüklerin Efendisi: Kralın Dönüşü

    <b>Kralın Dönüşü</b>: Bu Filmlerin Hepsi 1 Sayılır!

    Yazar: Serdar Kökçeoğlu

    Matrix’in görevini tamamlayıp çekilmesinin ardından, Yüzüklerin Efendisi de son halkasıyla huzurlarımıza çıkıyor ve üçlemeler döneminin en ilginç iki örneği sinema tarihindeki yerini almaya hazırlanıyor. Bundan sonra hayatın daha sıkıcı olacağına hiç şüphe yok!

    Peter Jackson, henüz İki Kule’nin sinemalarda yerini aldığı dönemde, en çok sevdiği LOTR filminin Kral’ın Dönüşü olduğunu söylüyordu. Artık izleyicilerin yakından tanıdığı karakterlerin yolculuklarının sona erip amaçlarını gerçekleştirmek üzere büyük bir mücadeleye girecekleri son film yani. Halbuki filmin fanları henüz son filmi bile izlemeden, sinema sanatının Yüzüklerin Efendisi için yaratıldığını söyleyerek, bağlılıklarını çoktan ortaya koymuşlardı. Şüphesiz böyle bir tez, sinema tarihinden pek çok film için söylenebilir. Fakat bir konu gayet açık, Yüzüklerin Efendisi serisi, Kralın Dönüşü için çekildi. Bu, ilk iki filmdeki gelişmelerin nihayet üçüncü filmde sonuçlanmasıyla ilgili olduğu kadar, yönetmenin neredeyse üç buçuk saat boyunca öncüllerini bile aşan bir sinema deneyimi ortaya koymasıyla da ilgili.

    Yönetmen seriyi takip edenlerin artık gayet yakından tanıdığı karakterlerini üçüncü filmde derinleştirmeye devam ediyor. Yüzüğün etkisi, Gollum üzerinden Frodo ile Sam’in de arasının açılmasına neden olurken, Smeagol’un da geçmişine uzanarak, yüzükle ilişkisinin nasıl başladığını öğreniyoruz. Karaktere hayat veren Andy Serkis’in yüzünü çok fazla göremesek de, Gollum’un yaratılması için gösterdiği çaba gerçekten son derece önemli. Çünkü beklenildiği üzere, Frodo ve Sam’in gelgitli yol arkadaşı bu filmde gerçekten rol çalıyor ve fazlasıyla ön plana çıkıyor. Yüzüğü ele geçirmek için sahibine karşı çıkıp çıkmama konusunda kendi içinde son derece etkileyici bir çatışmaya giren bu karakter, diğerlerinin kolayca iyi ve kötü içinde tanımlanabilen durumlarının aksine kişisel psikolojik bir savaşın kurbanına dönüşüyor. Üstelik onu unutulmaz kılan sadece psikolojik boyutu değil. Her ne kadar artık alışmış olsak da, mimikleri de bir kez daha büyülüyor. Ve gerçekliğini unutturmayı fazlasıyla başarıyor.

    Kralın Dönüşü estetik olarak da, özellikle ikinci filmde kendisini belli eden şiirsel anlatımı neredeyse tüm filme yayıyor. Olağanüstü mekanları müzik eşliğinde uzun uzun gösterdiği ara sahnelerin dışında, slow motion tekniğine de sık sık başvuruyor yönetmen. Fakat yönetmenin savaşları görselleştirme konusundaki becerisinden bahsetmemek de olmaz. Sauron’un uçsuz bucaksız ordularına karşı, orta dünya halklarının verdiği büyük savaş, İki Kule’nin unutulmaz Miğfer Dibi savaşını bile gölgede bırakıyor. Peter Jackson’ın savaşı ürkütücü veya vahşi kılmak gibi bir kaygısı yok. Düşmanın ardı arkası kesilmeyen ordularına karşı, içlerinde bir Kral barındıran direnişçi güçlerin kahramanlığını ön plana çıkarıyor. Fakat bu noktada bile abartıya ya da duygu sömürüsüne başvurmaması ise, filmin en büyük sevabı belki de.

    Hayranlarının dünyayı okuyanlar ve okumayanlar diye ikiye ayırmayı çok sevdiği Yüzüklerin Efendisi, küçük bir yüzük etrafındaki iktidar oyunları, gücü elde etmek isteyenler ile onu topyekün ortadan kaldırmak isteyenler arasındaki savaşı konu etmesi nedeniyle, özellikle 68’lerde muhalif hareketlerin başucu kitaplarından birine dönüşmüştü. Peter Jackson’ın çocukken okuyup etkilendiği ve henüz Hollywood’da ağırlığı olan bir yönetmen bile değilken gerekli desteği alarak çektiği üçlemenin beyazperdedeki doğumu da ilginç bir çağa denk düştü. Dünyanın farklı bölgelerine dağılan kaynakların, tıpkı bir güç yüzüğü gibi bazı ülkelerin ilgisini fazlasıyla çektiği, dünyanın her zamankinden daha fazla karıştığı bir dönemde çekilmiş olması da, kuşkusuz gelecekte sinema tarihçilerinin ilgisini fazlasıyla çekecektir.

    Yarattığı büyülü atmosfer nedeniyle yıllar geçtikçe değerine değer katacağına da şüphe yok. Çekim aşamalarını duyduğumuz, okuduğumuz bu seriyi, hafızalarımızdaki tazeliğini yitirir yitirmez, dokuz saat boyunca baştan sonra aralıksız izlemek için şimdiden heyecanlanıyoruz ne de olsa. Kuşkusuz bizi baştan çıkararak, birkaç saatliğine de olsa gündelik hayatımızdan koparıp, bir başka-orta-dünyada olduğumuza inandırmayı başaran Yüzüklerin Efendisi, eskidikçe, yıllandıkça daha da güçlenecek.

    Daha Fazlasını Göster

    Yorumlar

    Back to Top