Hesabım
    Sil Baştan
    BEYAZPERDE ELEŞTİRİSİ
    5,0
    Kusursuz!
    Sil Baştan

    <b>Sil Baştan</b> ile İstemediğiniz Anılara Son

    Yazar: Ayşegül Kesirli

    Vizyona girmeden aylar önce çeşitli özel gösterimlerde sayısız izleyiciyle buluşmuş, hakkında onca yazı yazılmış, farklı tartışmaların odak noktası olmuş bir film hakkında daha önce anlatılanları tekrar etmeden yeni şeyler söylemeye çalışmak gerçekten de zor bir iş. Hele birde söz konusu film, adı yüksek sesle söylendiğinde dahi buruk bir gülümsemeye yol açan Sil Baştan olunca iş başlı başına zorlaşıyor.

    Sabahları her birimizi uzman birer yorumcuya çeviren "Dün gece bir rüya gördüm" sohbetleri, günümüzde mutlaka Sil Baştan'a referans yapan bir cümle de içeriyor artık. Filmin bu saman altından su yürüten popülaritesi de bizi hangi taraflarını, niçin beğendiğimizden çok, bu hikayeyi genel anlamda neden bu kadar sevdiğimizi sorgulamaya sürüklüyor.

    Charlie Kaufman tarafından kaleme alınan hikayede, hepimizin zaman zaman hayalini kurduğu bir deneyim gerçek oluyor. Mutlu anlardan çok, acı veren zamanları hatırlamaya programlanmış beyinlerimizden istemediğimiz bütün parçalar kendi rızamızla teker teker ayıklanabiliyor. Filmde de dendiği gibi bu deneyim bizlere tertemiz bir sayfa açmayı vaat ediyor. Sil Baştan'da herkesi gönüllü denekler haline getiren bu vaat, aslında gerçek hayatta rahatlıkla herhangi bir reklam kampanyasının ana damarı olabilirdi.

    Bizleri en hassas noktamızdan vurup, bu sözü veren firmanın önünde uzun kuyruklar oluşturmaya itebilirdi. Filmi daha izlemeden bu kadar çok sevmemizin esas sebebi de unutma hayallerini gerçekleştiremeyen bizlere, onu gerçek yapan insanların dünyasını hayran hayran izleme fırsatını sunması. Reklamlarda gördüğümüz erişilmez pürüzsüzlükteki kadınlara, yakışıklı erkeklere ve onların kusursuz ilişkilerine gizli bir hayranlıkla baktığımızda doğan, aynı imrenme duygusunu ilk bakışta Sil Baştan da yaratıyor. İzlemeye başladığımızda ise işlerin hiç de tahmin ettiğimiz gibi olmadığını anlıyoruz.

    Bir reklam olmaktan çok, tüketim toplumunu eleştiren bir film aslında Sil Baştan. Birbirlerini, beraber tükettikleri eşyalarla, birbirlerine aldıkları hediyelerle hatırlayan bir çift var karşımızda. Beyin haritaları dahi bu tüketim eşyalarının odak noktası haline getirildiği bir dizi işlem sonucunda çizilebiliyor. Ardından da bu eşyalar birer birer yok ediliyor. Yeni bir ilişkide yeni eşyalar, yeni hayatlar tüketmek üzere hem evinizde hem de beyninizde tertemiz bir yer açılmış oluyor böylece.

    Eşyaların yanı sıra kişiler, özel günler de tüketiliyor filmde. Sevgililer Günü'nde, aynı hediyelik eşya dükkanları, çiçekçiler gibi, bellek silme operasyonunu gerçekleştiren Lacuna şirketi de dolup taşıyor, dönemin en yüksek karını elde ediyor. Yeterince ilginç bir hayatı olmadığını savunan ve genelde susmayı, koyu renk kıyafetleriyle görünmez olmayı tercih eden Joel da kendi kendine soruyor bir an: "Bizler restoranlarda yemek yiyen ölüler miyiz?". Hareketli şehir hayatında, ne yaptıklarını bilmeden yaşayan, bir an bile durup düşünemeden önlerine gelen ister bir eşya, ister bir yemek, ister bir insan olsun tüketip bitirenler miyiz? Belliğimizi bu kadar mı doldurduk, her şeyi bu kadar mı tükettik de artık sildirmenin zamanı geldi?

    Sil Baştan, bütün bu sert söylemlerin yanı sıra çok insani bir film aslında. Charlie Kaufman'ın bolca iç ses kullanımı sayesinde baş kahramanı Joel kadar sessizleşen, söylemek istediklerini hikayenin içine muhteşem bir sakinlikle yayan ve yorumu hep izleyene bırakan bir kurgusu var. Birbirlerini veya çevrelerini tükettikleri için asla karakterlerini eleştirmeyecek, onları kötü duruma düşürmeyecek, sadece varolanı gösterecek kadar iyi niyetli. Sanki Kaufman karakterlerini, öylesine sevmiş ki onları iki arada bir derede bırakmaya kıyamamış bir türlü.

    Hem Joel'ın hem de Clementine'in yanlışları bir bir sıralanmış filmde, onları bu yanlışlara götüren nedenler de eksik bırakılmamış ki ikisi de eşit sevilsin, hiçbiri haklı çıkmasın. Böylesine bir sevgiyle yazılan Sil Baştan, doğal olarak son derece içten ve sıcak bir anlatıma kavuşmuş. İçgüdü'nün ardından ikinci defa beraber çalışan Michel Gondry ve Charlie Kaufman ikilisi aralarındaki sıkı dostluğun da getirisiyle neredeyse bir aile ortamı yaratmışlar filmde. Bu birlik Jim Carrey ve Kate Winslet'e de yansımış olacak ki, aralarındaki muhteşem uyum özellikle birebir kaldıkları sahnelerde performanslarını doruğa çıkarmış. Böylece film daha da doğallaşmış.

    Neden sevdiğimizi, neresini sevdiğimizi fazla düşünme vakti bulamadan kendimizi akışına kaptırdığımız bir film Sil Baştan. Ah keşkeler ile izlemeye başladığımız filmi, kendimize ait özel anlamlar eşliğinde bitiriyoruz. Unutma ve hafıza kaybı özlemi içinde hayran hayran seyretmeyi umduğumuz hikaye, bize hayatın anlamını sunuyor belki de kim bilir?

    Daha Fazlasını Göster

    Yorumlar

    Back to Top