Hesabım
    Geçmişi Olmayan Adam
    BEYAZPERDE ELEŞTİRİSİ
    4,5
    Muhteşem
    Geçmişi Olmayan Adam

    Petrol Değil, Hümanizm Sondajı

    Yazar: Oğuzhan Ersümer

    Aki Kaurismaki'nin, kendisi gibi yönetmen olan ağabeyi Mika ile beraber kurmuş olduğu film şirketi Villealfa, Jean-Luc Godard'ın Alphaville'ine gönderme yapar. Sadece bu bilgiyi edinmekle bile, A. Kaurismaki'nin 'sanat' filmlerine ilgi duyan biri olduğu fikrine ulaşabiliriz. Bir de buna, yönetmenin film çekme nedeni olarak Hollywood'a duyduğu nefreti öne sürüşünü eklersek, sözü edilen fikir büsbütün güçlenir. Kaurismakiyle yapılan bir röportajda, yönetmenin, son zamanlarda izleyip de aklında kalan filmlere örnek olarak on iki yıl öncesinin Riff-Raff (Ken Loach-1991)'ını göstermesi ve bir Londra ziyaretinde sinemaya gitmek yerine Laurel Hardy DVD'si alıp onu izlediğine vurgu yapması ise, onun nevi şahsına münhasır bir adam olduğunu gösteren işaretlerden birkaçı. Siyah beyaz filmlerini kendisi, renklilerini izleyici için çektiğini söyleyen yönetmen, Cannes (2002)'da Jüri Büyük Ödülü'nü de kazanan filmi Geçmişi Olmayan Adam'ı, renkli olarak çekmiş.

    Film, henüz daha ilk dakikalarında, kimliğini açığa vurmayan eşyaları ve fizik görünümü dışında, hakkında herhangi bir bilgi verilmeyen bir adamın feci bir şekilde dövüldüğünü gösterir. Doktorlar onun öldüğüne kanaat getirmiştir. Fakat o, etrafında kimsenin olmadığı bir sırada, sargılar içinde yattığı yataktan kalkar ve başına yediği darbeler sonucunda hafızasını kaybetmiş bir halde dışarıya çıkar. Ona yardım edenler yoksul ve evsiz insanlar olacak, sıfır noktasından başlayan kahramanımız, yeni bir hayat kurmak için uğraş verecektir...

    Kaurismaki, sözü geçen adamın filmin başında gerçekten ölmüş olduğunu ve bir fantezi olarak bir tür yeniden doğuşla evsizler arasına karıştığını düşünebilmemiz için yeterince esneklik bırakmış. Hikayeye böyle bakacak olursak, onun bu yeni hayatı bir bakıma 'öteki dünya' olarak resmediliyor. Buna paralel, yönetmenin, filmi izlerken hafızamızı silmemizi talep ettiğini ve bizi 'öteki dünya'ya bu şekilde yaklaştırmaya çalıştığını söyleyebiliriz. Böylesi bir yöntemle de, izleyicinin ilgisi bu yoksul dünyaya odaklanır ve başlangıçta hiçbir şeye sahip olmayan bir adamın, filmin sonunda dayanışma, sevgi ve dostlukla kazanabileceklerine dikkat çekilmiş olur.

    Adını dahi hatırlayamayan bir insanın devlet kurallarıyla, polisle, toplumsal hayatın genel işleyişiyle ne tür zorluklar yaşabildiğini gündeme getiren bu film, bir amnezi (hafıza kaybı) filmi görünümünde olsa da, burada hafıza kaybı temasının, yönetmenin asli niyetleri bakımından, bir araç olarak kullanıldığı kesin. Bu nedenle, Şeytan Çıkmazı, Kırmızı Sincap veya Akıl Defteri gibi gizem ve macerayı baş köşeye koyan filmlerden biri değil bu. Kaurismaki'nin duyumsamamızı istediği şey, ülkesi Finlandiya'nın işçi sınıfının halleri ve onlar aracığıyla yansıttığı yaralı bir hümanizma.

    Filmde, son derece düşük yaşam standartlarına sahip insanların çektiği sıkıntılar, tıpkı Frank Capra ve Vittoria De Sica filmlerinde olduğu gibi, acı gerçeğin iyimser tarafından kalkmış yanlarıyla sergileniyor. Cebinde parası, arkasında adamı ve eğitimi olmayana karşı işletilen, giderek de komikleşen bürokratik kurallar, 'Tanrı'nın izin verdiği kadar' sağlanabilen sosyal yardımlar ve parayı kanunlaştıran insanın, paranın kanunu altında ezilir hale gelmesi...Bu ve benzeri olgular, filmi sosyal bir kara mizah türü içine sokuyor. Temposu, herhangi bir Hollywood filmiyle karşılaştırıldığında ağır olmakla birlikte, izleyiciye kendini zamanla ve ustaca kabul ettiriyor. Toplumsal gerçeklik tabanındaki olumsuzlukların ciddiyetinden hiç kopmadan, dengeli bir biçimde filme dağıtılmış gerçeküstü durumlar ve absürd komiklikler ise, söz konusu ağır akışın kasvetini oldukça hafifletiyor.

    Dramatik yapısı, heyecana ve meraka tutunarak gerilimi filmin sonuna doğru tırmandıran, ana temasını sıkı sıkı ören ve bir 'kahraman' etrafında dönen klasik tarzda değil. Karakterlerin neredeyse tümü ilginç ve keyifli özellikler taşıyor. Bu paylaşımcılıktan filmin köpeği 'Hanibal' da nasibini almış. Jeneriği takip edenler onun ismini de görebilecekler. Beklenmedik bir anda bir çöp kutusundan çıkıveren adamların varlığı ve dört tarafının dışa kapalı olmasıyla ev sıfatına bürünen bir barınağın içine yerleştirilmiş, çalışır durumdaki bir müzik kutusu (jukebox) gibi 'gerçeküstü' unsurlar, filmin doğrusal akan zamanının rasyonelliğini de, onun çevresinde toplanan anlamları da kırıyor. Yönetmen bu anlamsızlık, bu 'saçma' içinden, verili toplum düzenine insancıl bir direnç ve eleştiri çıkartıyor.

    Filmin, güneşin doğuşu ve batışı sırasında çekilmiş birçok sahnesi var. Çekimler için ışığın farklı renklere dağılışının açıkça gözlenebildiği günün bu saatlerinin seçilmesi ve buna paralel şekilde görüntü yönetiminde canlı ve parlak renklere ağırlık verilişi, yoksulluğun bildik duygu durumuna kontrast bir biçim oluşturmuş. Kamera oldukça durağan. Harekete tek tük rastlanabiliyor. Çekimlerin büyük bölümü genel çekimlerden oluşuyor ve cepheden alınmışlar. Mizansen olarak da, çerçevenin içinin pek hareketli olduğu söylenemez. Kurgu, kesmelerle ilerliyor. Oyuncular, kendilerinden öyle beklendiği anlaşılacak biçimde donuk ve olabilecek en az mimik ve jestle oynatılmışlar. Kaurismaki'nin kapıları yine minimalizme açılıyor. Böylece, onun idollerinden birinin Robert Bresson oluşu anlamsız bir hal almıyor. Film komik, çarpıcı, kimi zaman da düşünmeye sevkeden birçok diyaloga sahip. Örneğin, evsizlere moral vermek amacıyla, dini bir yardım kuruluşunun orkestrasında rock'n roll çalınabilmesi için izin kopartılmasının ardından, iki yaşlı görevlinin 'Bu şarkılarda İsa yok ama, onu Tanrı bilir. Bırakalım dans etsinler' deyişi söz konusu diyaloglar içinde sayılabilir.

    Geçmişi Olmayan Adam, eğlenceli ama eğlencelik olmayan bir film. Sağlam bir toplumsal eleştirisi var ve bunu bağırmadan, ancak olabildiğince sert yapıyor. Filmin konusu doğrudan politik değilse de, bir çok sahnenin ardında yönetmenin politik bilinci hissediliyor. Aki Kaurismaki bu filminde kendi kişisel dünyasını izleyiciyle başarıyla buluşturuyor ve onun film için harcadığı emeğin karşılığı olarak bizler, kahramanlarının trajedilerine fazla zorlanmadan katılabiliyoruz.

    Yönetmen, bir ara Abbas Kiarostami'ye ABD vizesi verilmemesi üzerine, adaylığı olan Oscar törenine gitmeyi reddetmiş ve "ABD'nin İranlı bir yönetmene ihtiyacı yoksa, Finlandiyalı'ya hiç olmaz" şeklinde bir tavır koymuştu. Buradan hareketle, Geçmişi Olmayan Adam adlı bu filmin, dünya kültürünün 'beş milyonluk Finlandiya'ya ihtiyacı olup olmadığı konusunda verilecek bir karar karşısında, kendi özgün duruşunu elde etmesi açısından izleyiciye tanınan fırsatlardan biri olarak da değerlendirilebilir.

    Daha Fazlasını Göster

    Yorumlar

    Back to Top