Hesabım
    Kayıp Nişanlı
    BEYAZPERDE ELEŞTİRİSİ
    4,5
    Muhteşem
    Kayıp Nişanlı

    Jeunet Tatou’yu Seviyor

    Yazar: Bige Akdeniz

    Jean Jeunet’nin son filmi Kayıp Nişanlı, bir aktris ile yönetmen arasında doğabilecek ve bir filmden diğerine en saf doğallığında taşınabilecek kimyanın varlığının oldukça hoş bir ispatı. Audrey Tatou, günümüz Paris’inin insanlar için umut dolu, minimalist ama zengin bir dünyanın bakışları ile izleyiciyi sarmalayan Amelié karakterini bu film için adeta bir zaman yolculuğundan geçirterek, I.Dünya Savaşında bir sahil kasabasında yaşayan, aşkını tekrar bulmak için bildiğini okuyan Mathilde’sine dönüştürmüş. Jeunet ise Amélie’de kartonlaştırdığı Paris’i ve Paris’lileri, bu sefer o kadar geniş bir spektruma yaymışki, kendinizi büyük bir dünyanın ve hatta filmde anlatılan tarihin bir parçası gibi hissediyorsunuz.

    Bu filmde gözlerinizin kamaşmaması imkansız. Filmde adı geçen her karakterin dünyasına ufak bir dalış yapmadan bırakmıyor sizi Jeunet. Belki de bir roman uyarlaması olduğu için tüm karakterlerin iki boyutlu kağıt sayfalardan gözlerimizin önünde canlanışını sağlamak istemiş. Ya da epik bir filmin şahane bir görselliğe dayanabileceğini düşünerek Hollywood yönetmenlerine parmak ısıttıracak bir şölen hazırlamış.

    Ne olursa olsun, Jeunet Tim Burton’a büyük bir benzerlikte, gerek 1.Dünya Savaşı gerçeklerini, gerekse iki genç arasında yaşanacak saf bir aşkın boyutlarını, bizim gördüklerimizin ötesinde bir dünyanın resmini yapmak için masallaştırmaktan korkmayan bir yönetmen. Masalsı anlatının potansiyelini Amelié’de hoş bir pozitivizm etrafında döndüren Jeunet, bu filmde bu anlatıyı o derece coşturuyor ki yorulmamak elde değil.

    Ama... Masal anlatmak, gerçekleri göstermemek değil Jeunet’nin filmlerinde, masallar insan doğasının karanlık sokaklarından geçerek boyut buluyor bu filmde de. Beş karakter, beşi de 1. Dünya Savaşı’nın en kötü anlarını yaşadıktan sonra eve dönmek için ellerini vuran askerler. Savaşın acısı o kadar keskin veriliyor ki bu filmde, ümidin tükendiği bir ortam olduğunu anlayabilmek zor değil. Verilen ceza bu askerleri iki savaş hattının arasına atıyor. İşte bu noktada beş karakterin hayatı değişik kaynaklar aracılığı ile anlatılan eski ama bir o kadarda efsanevi bir masala dönüşüyor.

    Bir varmış bir yokmuş, iki savaş hattı arasında beş asker varmış, başlarına gelenleri kimse çözememiş. Askerlerden birisinin Mathilde’nin nişanlısı Manech olması masalın sonunu öğrenmemiz için filmin kovaladığı motivasyon. Mathilde masallarda prenslerini beklemekten vazgeçmeyen, etrafı denizle çevrili bir sarayın kulesindeki prenses gibi Manech’in yaşadığına dair umudunu kaybetmiyor. Her ikiside masalsı saflıklarında, onlara hem yardımcı olan iyi karakterler, hem de buluşmalarını engelleyen kötülükler boyu, bu traji-komik masalın en güzel yönünü temsil ediyorlar: aşk.

    Jeunet filmde adı geçen karakterleri bu masala dahil edebilmek için her birini normal olarak görülmenin dışına iten bir tuhaflık katmış. Masalsı dünyanın mükemmel olmayan bu karakterleri, kendilerine has farklılıkları ile fazla boyut kazandırılmadan bile hikaye üzerinde iz bırakabiliyorlar.

    Dijital teknolojiye bu filmde bolca başvurması ile eleştirilen Jeunet, yapay bir yoldan filmini geçirtiyor olabilir. Ancak dijital teknolojiyi hikayenin görsel gücü için bu kadar usta bir şekilde kullanan ve sinemanın görsel potansiyelinin teknoloji ile iç içe olabilirken doğal olabileceğini de gösteren bir yönetmen için her yol mübah olmalı. Hikayeyi anlatmanın kendisinin ön plana çıktığı bir film ile karşı karşıyayız. Bu Jeunet’nin bizlerle beraber oynadığı görsel bir oyun, oyuna dahil olabilmek için kendi kurallarınızı evde bırakmanız gerekiyor.

    Daha Fazlasını Göster

    Yorumlar

    Back to Top