Hesabım
    Yürüyen Şato
    BEYAZPERDE ELEŞTİRİSİ
    4,5
    Muhteşem
    Yürüyen Şato

    Miyazaki’nin Şatosu Yürüyor

    Yazar: Ali Ercivan

    Hayao Miyazaki, animasyon sinemasının en önemli ustalarından biri. Prenses Mononoke ve kendisine Animasyon Film dalında Oscar getiren Ruhların Kaçışı'nın (Spirited Away) ardından gerçekleştirdiği son filmi Howl's Moving Castle'ı tekrar vizyonda...

    Üvey ailesinin şapka dükkanında çalışan Sophie, büyücü Howl ile yaşadığı tesadüfi bir yakınlaşmanın ardından bir cadı tarafından yaşlı bir kadının bedenine hapsediliyor. Büyüyü bozmanın yolunu bulmak için bir yolculuğa çıkan Sophie, Howl'un yürüyen şatosuna rastgeliyor ve gerçek kimliği bilinmeden burada temizlikçi olarak çalışmaya başlıyor. Howl'un şatosunu ayakta tutan ateş cini Calcifer ve çocuk yaştaki asistanı ile birlikte içine girdikleri macera, filmin iskeletini oluşturuyor.

    Howl'un Yürüyen Şatosu, Miyazaki'den beklediğimiz her şeye sahip. Yönetmenin olağanüstü hayal gücünün eseri fantastik bir dünya, zengin bir görsellik ve mizansen duygusu, birbirinden ilginç ve inanılmaz sevimli karakterler, yüreğinize dokunacak bir öykü... Ama bu kez belki biraz fazla beklediğimiz gibi bir film olmuş bu. Kimi görsel unsurlar ve karakterler, yönetmenin önceki filmlerini fazlaca hatırlatıyor. Sonuçta ortada yine son derece kendine özgü bir dünya var tabii ve içine katılan bazı unsurların tanıdıklığı seyir zevkini etkileyen bir unsur kesinlikle değil. Fakat karşımızdaki Miyazaki'nin en iyi filmlerinden biri de hiç değil.

    Karakterlerimiz sadece kendi üzerlerindeki büyüyü kaldırmaya değil, bir savaşı da engellemeye çalışıyor. Mekan ve dönemin adını koymayan Howl'un Yürüyen Şatosu, İngiliz yazar Diana Wynne Jones'un romanından uyarlandığı da hesaba katılırsa, pekala II. Dünya Savaşı Avrupa'sı fonunda geçen bir öykü olarak da görülebilirdi. Ama Hiyazaki'nin elinde daha ziyade Japonya'nın aynı savaş sırasında maruz kaldığı Amerikan hava saldırılarını çağrıştıran detaylar hakim olmuş. Dediğim gibi, bütün bunların isimleri hiç konmuyor. Bunun yerine, genel anlamda savaş olgusu filmin fonuna yerleşiyor. Filmi, Miyazaki'nin önceki işlerinden biraz olsun ayıran en önemli unsur da bu.

    Howl'un Yürüyen Şatosu, özellikle ilk yarısında son derece keyifli bir seyirlik. Hatta o kadar zevkli ki insanın ağzı kulaklarına varıyor. Filmin eksik gediklerinin göze batmaya başlamasının en önemli sebebiyse sanırım ikinci yarısı. Film belli bir noktadan sonra şaşılacak ölçüde dağınıklaşıyor, odağını kaybediyor ve sarkmaya başlıyor. Bu noktada da seyircisini kaybetmeye başlıyor. Oldukça uzayan ve kendini tekrarlayan ikinci saatin sonunda ise her şey o kadar çabuk çözüme ulaşıyor ve apar topar bitiyor ki, insanın hevesi ister istemez kursağında kalıyor. Filmi ufak çapta da olsa bir hayal kırıklığına dönüştüren, ilk yarısındaki tempoyu ve keyfi belli bir noktadan sonra kaybetmesi.

    Şüphesiz, Miyazaki'nin ustalığının yine birçok yerine sindiği ve gerek yönetmenin gerekse Japon animasyon sinemasının hayranları için gayet keyifli bir film Howl'un Yürüyen Şatosu. Miyazaki'nin en iyileri arasında anmayacağız belki adını veya onun önceki iki filmi kadar popüler de olmayacak. Ama usta bir yaratıcının nüvesi yine de orada...

    Daha Fazlasını Göster

    Yorumlar

    • orc s
      öyle olduğunu düşünmüyorum, ilk yarıda karakterlerin üçüncü bakış açısıyla tanıtımı yapılmış ve karakterlerin başlayan yeni iletişimlerini izleyiciler de yavaşça kavrıyor karakterler birbirlerini tanıdıkça asıl kişilikleri ortaya çıkıyor. howl, sophie calcifer ı bilmeden öldürmek üzere olduğunu gördüğünde hiç kızmamışken saç boyaları karıştığı için delirmişti ve son kısımda howl diğer kanatlı şekliyle eve gelip sophie howl'un odasındaki tünelde onu bulduğunda karanlık tünel tamamen renkli şeylerle doluydu. yürüyen şatonun diğer odaları kasvetliyken howl'un odası da çok renkliydi. çoğu şeyin anlamını hala anlamadım ama ikinci yarıda karakterlerin -gerçek hayattaki gibi- ilk baştaki çağrışımı gibi olmadığını olay akışını kasvetlendirerek aktarıyor. bir bölümde howl'un kalbinin bir canavar tarafından alındığı söyleniyordu ama sophie onun çocukluğuna gittiğinde howl'un kayan bir yıldıza benzeyen parlak şeyi yuttuğunu ve onun göğüs kafesinden çıkıp mavi bir ateşe dönüştüğünü görüyor.
    Back to Top