Hesabım
    Matador
    BEYAZPERDE ELEŞTİRİSİ
    3,0
    Ortalama
    Matador

    Bu Sefer İngiltere’yi Değil <br>Filmi Kurtarıyor

    Yazar: Orkan Şancı

    Artık İngiltere kraliçesi için tetik çekmekten yorulduğunu açıklamasından beri dikkatle incelediğimiz bir oyuncu Pierce Brosnan. 1995 tarihli Goldeneye ile başlayan 007 serisi boyunca tam dört kez karşımıza James Bond olarak çıktı. Kanımca, fizik olarak tüm zamanların en iyi Bond'uydu ve Roger Moore'dan sonra en inandırıcı olan da oydu.

    Ama o ne yaptı, arada çektiği Grey Owl (1999) için şirketi yeterince tanıtım yapmayınca ortalığı ayağa kaldırdı. Vizyona girecek yeni Bond filmleri için, emek verdiği diğer yapımların görmezden gelineceğini anlamış, fena halde bozulmuştu. Farklı rollerin de altından kalkabileceğini göstermesi gerekiyordu. Bond serisine noktayı koyduktan sonra Panama Terzisi ve Gün Batarken gibi filmlerde oynadı, ama canlandırdığı karakterler onun "soğukkanlı ve tehlikeli" imajını değiştirebileceği türden değildi.

    Aradığı senaryoyu genç bir bağımsız yönetmen gönderdi ona. Matador'da adından anlaşılacağı gibi bir "killer"ı ama bu sefer Bond'un tam tersi bir katili oynadı. Brosnan, Julian Noble adında, mesleğinden bıkmış, depresif tetikçi rolünde öyle bir portre çiziyor, beyinlerden kazınması imkansız Bond imajıyla öyle bir çelişki yaratıyor ki, mutlaka görmeniz lazım. Brosnan'ın kariyer değişikliği için biçilmiş kaftan bir rol. Onu içki göbeği yapmış, kontrolünü -parkta gördüğü çocukla ağız dalaşı yapacak kadar- kaybetmiş bir halde görmek çok şaşırtıcı.

    Brosnan için sevindik, evet. Peki ya film derseniz, sorunlar yumağı.. Sorunlar yine her zaman olduğu gibi senaryodan başlıyor. Farklı olayım, klişelere düşmeyeyim diye hayli zorlama anlatım sıçramaları var. Yönetmen Richard Shepard, "sürprizli senaryo" diyor, doğru ama kötü sürprizlerle dolu bir senaryo. Sanki yan öykülerle bezenmiş çok sağlam bir anlatım yapısı varmış gibi gereksiz kurgu tercihleriyle hem tempoyu hem oyuncuları bozmuş. Filmin tempometresine bakıldığında, geriye dönüş sahnelerinin filme yerleştirildiği bölümlerin zamanlaması ve bazı sahnelerin gereğinden fazla uzun tutulması rahatlıkla görülebiliyor.

    Yönetmen, eline geçen 10 milyon dolarlık bütçe sayesinde Oscar adayı Greg Kinnear ve Hope Davis gibi kalburüstü oyuncuları da kadrosuna eklemiş, ancak onlardan da yeterince faydalandığını söylemek zor. Özellikle Kinnear'ın verdiği es'lerin hiçbirini yakalayamadığı gibi gereksiz kamera es'leriyle de oyuncuyu zor durumda bırakmış (bakınız Denver'daki evde şömine başında geçen içki muhabbeti sahnesinin kurgusu).

    Miramax'ın sahipleri geçen yılki Sundance Festivali'nde gördükleri an vurulmuşlar bu filme. Denilebilir ki aslında vuruldukları, Julian Noble. Böyle kötü kalpli olup da bir türlü kızamadığımız karakterlerin filmi alıp götürdüğü aralarda oluyor. Mesela inanılmaz patavatsızlığıyla Benden bu Kadar'daki Melvin (Jack Nicholson) gibi. Ancak o filmin bir bütün olarak başarılı olduğunu söylemek gayet mümkünken bu kez durum farklı.

    The Matador çok başarılı bir ana karaktere sahip olmasına karşın hem senaryo, hem bu senaryonun yönetimi hem de yönetmenin ta kendisi yüzünden zayıf kalıyor. Akıllarda sadece Brosnan'ın gerçekten çarpıcı performansı kalıyor. Ancak yazımızın sonunda eğri oturup doğru konuşalım; tüm övgülerimize karşın onun da, kendisinin parodisini yapma konusunda Robert De Niro'nun bileğini bükmesi zor...

    Daha Fazlasını Göster

    Yorumlar

    Back to Top