Hesabım
    Şrek: Sonsuza Dek Mutlu
    BEYAZPERDE ELEŞTİRİSİ
    3,5
    İyi
    Şrek: Sonsuza Dek Mutlu

    Şrek Sonsuza Dek Mutlu

    Yazar: Melis Zararsız

    Harika bir başlangıç, ilkini destekleyebilecek kadar iyi bir ikinci film, hayal kırıklığı ve muz kabuğu bir üçüncü filmden sonra 3 boyutlu Şrek Sonsuza Dek Mutlu/Shrek Forever After, sadece para kazanmak amaçlı bir gayret, çok belli bir strateji... diye düşüne düşüne salona girip, uzun zamandır bu kadar dolu dolu gülüp eğlenmemiştim diyerek aynı salondan çıkmak, her filme ve izleyicisine nasip olmaz herhalde.

    Titanların Savaşı gibi bir filmde dahi, "iyi ki 3D teknolojisi gelişiyor, her filmi de buna uydurmak zorunda değilsiniz ki, olmamış işte" derken, "bu hikaye başından beri 3D için yaratılmış" diye düşünmeme sebep oldu dördüncü Şrek. Hani çocukken okuduğumuz hikaye kitapları vardı, kapağını açtığımızda kabartmalı bir şekilde büyürdü hikayenin içindeki kişiler, evler, nesneler - sahi hala var mıdır onlardan?.. İşte Şrek Sonsuza Dek Mutlu, sizi başladığı andan itibaren öyle bir kitabın içine alıveriyor. Artık o hikayenin içindesiniz, Şrek'in evine, Rumpelstiltskin'in şatosuna davetlisiniz.

    2001 yılında girdi hayatımıza bu yeşil canavar. O yıllarda olay yaratmıştı, Amerikan animasyon sinemasına yeni bir boyut getirmişti, hem çizimlerin, görselliğin kalitesi hem de hikayenin farkıyla. Evet, karşımızda, animasyon diye anılan diğer çizgi filmlerin arasından sıyrılan, sadece çocuklara hitap etmeyen esprilere sahip, hem popüler kültürün öğelerini hem de çocukluğumuza ait masal karakterlerini (pinokyo, kurbağa prens gibi) hikayesine katarak oluşmuş değişik bir dünya vardı. Devamı güzel gelse de üçüncüde genel kanı, "kötüye gidiyor"ken, bu son bölüm, yarattığı grotesk havayla, elle tutulur güzel hikayesiyle yüreklere su serpiyor.

    Sinemada konu olarak işlenmesi belki de 46 yapımı klasik "It's a Wonderful Life" ile başlayan ve biraz klişeleşmişse de her zaman geçerliliğini koruyan "sen olmasaydın bu hayatta neler değişirdi, hayatının kıymetini bil" bakış açısını Şrek'in varolan hikayesine oturtmak oldukça iyi bir fikir kanımca. Şrek, prenses Fiona'yla evlidir, çocukları, mutlu bir yuvası vardır, kasabalılar da onu çok sevmektedir, hayat şahanedir ama şahane hayat insanda her zaman bir sıkıntı yaratır. Allahım her şey bu kadar güzel olmamalıdır, mutlaka bir sıkıntı olmalıdır. Bu mükemmelliği bozmakta bize yardımcı olan duygu da monotonluktur genelde. Devleri bilmezdim ama insanlar kaşınır. Şrek de eskiden insanları korkutan bir dev olduğu, özgür olduğu zamanları özler ve evet o da kaşınır. Rumpelstiltskin'in oyununa gelerek elinde ne var ne yok kaybeder, Fiona'yı kurtarmamış, bir aile kurmamıştır, hatta Şrek aslında hiç doğmamıştır! Önünde bir günden bile az bir süre vardır herşeyi düzeltmek için ve bu esnada, eğer gerçekten hiç doğmamış olsaydı işler nasıl değişecekti, bunu görme fırsatı bulur.

    Rumpelstiltskin'in, moduna göre değişen perukları, süpürgeli cadıları, fareli köyün kavalcısının herkesi zorla dansettiren kavalı, pisinin şişmanlamış halleri, eşeğin o kendine has tavırları ve daha bir çok yeni espri mevcut filmde. Bu kez Tim Burton'vari bir şenlik havası var adeta. Gerçekten yetişkinlere sanki daha çok hitap ediyor Şrek. Popüler kültür öğeleri, Şrek'in münasebetsizliği ve her zaman masallarda anlatılan süslü yalanlardansa daha net, kaba ama gerçek hali, bu filmi çok farklı kılıyor. Ama elbette çocuklar da seve seve izleyecektir.

    Daha Fazlasını Göster

    Yorumlar

    Back to Top