Hesabım
    Awakenings
    Ortalama puan
    4,4
    268 Puanlama
    Awakenings hakkında görüşlerin ?

    43 Kullanıcı yorumları

    5
    21 Eleştiri
    4
    16 Eleştiri
    3
    6 Eleştiri
    2
    0 Eleştiri
    1
    0 Eleştiri
    0
    0 Eleştiri
    Sırala
    En yararlı eleştiriler En yeniler En çok eleştiri yazmış üyeler En çok takip edilen üyeler
    cudiferat
    cudiferat

    Takipçi 177 değerlendirmeler Takip Et!

    4,5
    20 Mayıs 2009 tarihinde eklendi
    Bu iki ustanın çok az bilinen, ama belki de en iyi performanslarını sergiledikleri, en dokunaklı filmi.

    Gerçek hayattan uyarlanması elbetteki gözlerimizin dolmasının başlıca sebebi; Ama adeta rollerini yaşayan bu iki usta oyuncuya ne demeli ?

    De Niro nun istenmeyen reflexleri/tikleri yaparken oyunculuğu, Williamsın o canla başla çabası... Herşeyin ötesinde bir doktorun statükoyu "kendisine yapılan onca alaycı-küçük düşürücü eleştiriye rağmen" yıkmaya çalışması...

    Bence bu güne kadar izlemediyseniz Mutlaka izleyin, pişman olmayacaksınız. Williams ı benzer rollerde gördük ama De Niro nun bu halini ve ustaca karakter oyunculuğunu mutlaka görmelisiniz. 8,6/10
    ilkerekleme
    ilkerekleme

    Takipçi 413 değerlendirmeler Takip Et!

    5,0
    8 Ocak 2007 tarihinde eklendi
    Oliver sacks'ın aynı isimli romanından uyarlama bu film belki de ''hasta'' ve de, ''hastane'' temalı filmlerin en iyilerinden. Türün içerisinde bulunan, ''the elephant man'', ''one flew over the cuckoo's nest'' gibi örneklerinden sıyrılarak, özellikle bir hastanın ve de doktorunun gözünden, hasta-doktor dünyasını, dünyaya bakış açılarını anlatan bir film. Filmin gidişatı her ne kadar, yavaş ve de, türün severleri için aksiyon içermeyen yapıda olsa da, özellikle birbirlerine nazire yaparcasına döktüren iki usta aktörün karşılıklı döktürmesiyle, gidişatı farklı bir boyut kazanan film oluyor; awakenings.
    Dendiği gibi, öncelikle diğerine göre küçük olarak sayılabilecek lokmadan başlamak lazım; Robin williams. Hayatında bir kez de, ''patch adams'' filminde doktoru canlandıran, hollywood'un uzun dilli, haşarı, komik çocuğu bu filmde, diğer rollerde de, ne kadar başarılı olabileceğini göstermiş. İçine kapanık nörolog karakterini kendisinden belki de beklenmeyecek derecede gerçekleştiren, Robin williams, normalde bilinmese, ''gel beni muayene et'', ''incele'' dedirtecek derecede kusursuz ki; hastalara seçim aşamasındaki, davranışları, onlara yaklaşımı benzersiz. Steve zaillian tarafından senaryolaştırılmış kitaba ne kadar sadık kalınmıştır bilinmez ama yine de doğaçlama konusunda da, etkileyici.
    Filmin belki de en büyük artısı ise, yine ''en iyi erkek oyuncu dalı''nda ''oscar''a aday olmasına rağmen, 1991 senesinde, jeremy irons'un kazanmasına mahal vermeyecek derecedeki oyunculuğu ile nelere kadir olabileceğini gösteren tabii ki, Robert De Niro.
    Leonard karakteri altında ona özgü olan hastalığı, Robin williams'ın himayesine girdikten sonra, uyanışlarını, yaşadıklarını, bakış açılarını, aşık oluş sürecini, annesi ile ilişkisini, yine doktorunun yardımı altında, yapabildikleri, yapmak istedikleri, diğer insanlarla olan ilişkileri yine onlarla daha çok iletişim içerisinde bulunmak istemesi. bunların tamamı, ve de diğer beyinler tarafından eklentisi olacak filmde geçen bir sürü özelliği, Robert De Niro'nun günümüzde, neden kulvarında bir numara olduğunu gösteren meziyetleri. emektar bir hırsızdan, mafya babasına, saksafoncudan, kırık bir Vietnam gazisine, geyik avcısından, avukatından intikam almak isteyen cani bir psikopatına, yine, 30 saniye içerisinde çözemediği yerden sıvışmayı kendisine bir prensip edinmiş, ve de filmdeki polis karakterini yine, oyunculuğu ve de karizmasıyla yıkıp geçen bir grup hırsızın başından, bir çantanın peşinde olan ajana, gelin babasından, yine travestiyle etkileşim içerisinde bulunan bir felçliye, rahipten, taraftarı olduğu bir takımın, aşırı derecedeki bağımlı fanına, al capone'nundan, bildiğimiz ''şeytan''ına kadar her arenada kendisini göstermiş oyuncunun, gerçekten de oyunculuk olarak gösterilebilecek, belki de gönüllerin oscar'ını almış tek filmdir belki de.
    Filmdeki gerçek hayattan uyarlanmış, leonard lowe'ın hayat hikayesine tamı tamına olmasa da; bağlılık, diğer oyuncularında aynı sirayette bulunması, kamera açılarından tutun da, ses, görüntüye kadar, her türlü sayılabilecek özelliğin dışında kalan bu filmin, belki de en uzun uzadıya söylenebilecek tek tarafı, bıkmadan, usanmadan filmi izlemek, ve de baş tacı olmasını sağlayacak olan, ''oyunculuklar''ı hafızaya almak.
    volkanick
    volkanick

    Takipçi 683 değerlendirmeler Takip Et!

    3,0
    4 Nisan 2021 tarihinde eklendi
    filmi izlerken şunu hissettim: İnsanlar birbirlerini iyileştirebilir. İyi insanlar eğer farkındalarsa ve gerçekten isterlerse birbirlerini iyileştirebilirler.
    theyurdal
    theyurdal

    Takipçi 550 değerlendirmeler Takip Et!

    3,5
    6 Ağustos 2019 tarihinde eklendi
    güzel bir filmdi
    Aamir Khan
    Aamir Khan

    Takipçi 427 değerlendirmeler Takip Et!

    4,0
    16 Kasım 2023 tarihinde eklendi
    Aman Allahım bu nasıl bi filmdi yaa. Hüngür hüngür ağladım. Doktorun çaresizliği, Leonardın umudu, çabası, diğer hastaların korkusu...
    Ziyarete gelen kızın güzelliği.
    Herşey bi yana o doktorların hemşirelerin merhameti sevgisi anlayışı o kadar güzeldi ki yazık ki gerçekte hastanelerimiz böyle merhametli personellerle dolu değil. Hem doktorun hem hastaların duygusu öyle güzel geçti ki bize o çaresizliği taa içimde hissedebildim. Tabii ki bunda De Niro'nun etkisi çok büyük. Belki de De Niro'yu ilk defa bu filmde sevdim. Bundan sonra da daha ılımlı bakabilirim kendisine. Ama doktorun da hakkını yememek lazım en çok onun yardım etmek isteyipte çaresizce izleyişi etkiledi beni. En çok onun çabası dokundu bana. Gerçekten takdire şayan bi dram filmi mutlaka izlenmeli.
    hammerusta
    hammerusta

    Takipçi 56 değerlendirmeler Takip Et!

    5,0
    11 Aralık 2009 tarihinde eklendi
    Hele bir dans sahnesi var ki...Gözyaşlarınızı tutmanız çok zor !
    kuzularynsessizli-i
    kuzularynsessizli-i

    Takipçi 804 değerlendirmeler Takip Et!

    5,0
    29 Ekim 2009 tarihinde eklendi
    Yazılacak ne kadar güzel cümle varsa hepsini hakeden, akıcı, duygusal ve oyunculuk performanslarıyla büyüleyen iki dev oyuncuya sahip nefis bir film...Robert De Niro o kadar gerçekci rol yapıyordu ki ağzım açık izlemiştim zamanında...
    enesnail
    enesnail

    Takipçi 221 değerlendirmeler Takip Et!

    4,5
    2 Mart 2010 tarihinde eklendi
    hiç sıkılmadan izleyeceğiniz robin williams filmlerinden biri. birçok dersi çıkarabileceğiniz başyapıtımsı bir film. izleyin ve görün. hafif de guguk kuşu havası var.
    f-corleone
    f-corleone

    Takipçi 227 değerlendirmeler Takip Et!

    4,5
    6 Ocak 2007 tarihinde eklendi
    gerçek bir hikayeden yola çıkarak ekrana gelmiş harika bir yapım.. robert de niro ve robin williamsı aynı karelerde görmek, hayatlarını birbirlerine bağlamaları, paslaşmaları insanı o kadar duygulandırıyor ki, yüzünüzdeki tebessümle beraber filmdeki hastalığa yakalananlara karşı duyacağınız hassasiyet birbirine karışıyor. robin williamsın filmlerindeki trajıkomik sahneler elbette ki burda da var ve beklenmedik anda insanı büyülüyor..
    cougarcop
    cougarcop

    Takipçi 171 değerlendirmeler Takip Et!

    4,5
    17 Haziran 2009 tarihinde eklendi
    göz alıcı oyunculuk ve şahane bir film.bugünlerde neden kaliteli filmler yok diyenlere harika bir alternatif. yürek burkan ama tebessümde ettirebilen 4/4 lük bir film. bu iki ustayı bir daha böyle göemeyebilirsiniz. mutlaka izleyin...
    cemol
    cemol

    Takipçi 126 değerlendirmeler Takip Et!

    4,0
    5 Ocak 2007 tarihinde eklendi
    Robert De Niro hayranlarının mutlaka izlemesi gereken bir De Niro performansı,bunun yanında hoşbir film ve hikaye
    nskmourinho
    nskmourinho

    Takipçi 998 değerlendirmeler Takip Et!

    3,5
    18 Eylül 2010 tarihinde eklendi
    Gerek anlatmak istedikleri ile gerekte harika oyuncu kadrosu ve bunların performansları ile övgüyü hakeden bir film Awakenings.Özgürlüğün insan için önemini harika bir şekilde anlatmış.7.5/10
    ozzy-badd
    ozzy-badd

    Takipçi 831 değerlendirmeler Takip Et!

    5,0
    18 Mart 2010 tarihinde eklendi
    1 sanie bile sıkılmadan keyifle ve gözü yaşlı izletior film kendini... robin willams ve rober denironun perfomansı gerçekten müthiş...robin williams zaten bu tarz karakterlerin adamı ve gerçekten olağaüstü bir perfomans sergilemiş...robert deniro ise yine muhteşem yine mhteşem...bu perfomansıyla akdemi adaylığını kapmıştı zaten...sakat rolüyle harikalar yaratmış ve bukelemun oyuncu kavramını en çok hak eden oyunculardan biri olduğunu kanıtlamış...her rölü oynuyor adam:D... yönetim de gerçekten çok iyi...oyuncuların doğaçlamalarına fazlaca yer verilmiş...ayrıca filmin açıklayıcı tarafına az ve öz yer verilmiş...genel olarak duygu ön planda... ayrıca gerçekten yaşanmış bir olay çok iyi senaryolaştırlımış...akıcı ve insanı filmden koparmıyor... genel olarak deniro ve williams ın mükemmel perfomansılarını dahi görmek için izlenmeli...keyifli,akıcı ve çok iyi bir dram...10/10
    seliria
    seliria

    Takipçi 94 değerlendirmeler Takip Et!

    5,0
    9 Aralık 2009 tarihinde eklendi
    yaşamdan zevk alın...verdiği mesaj ve iki büyük oyuncunun muhteşem performansı.tam puan verdiğim ender filmlerden biri:)
    Turgay Buğdacigil
    Turgay Buğdacigil

    Takipçi 1.872 değerlendirmeler Takip Et!

    3,5
    30 Mayıs 2022 tarihinde eklendi
    Senaryosunu, İngiliz nörolog Oliver Sacks'ın aynı isimli anılarından (1973) uyarlayarak Steven Zaillian'ın yazdığı ve yönetmen koltuğunda da Penny Marshall'ın oturduğu “Awakenings”; Leonard Lowe karakterini canlandıran Robert De Niro'nun sıra dışı performansı ile damgasını vurduğu ve "En İyi Erkek Oyuncu" kategorisindeki Academy Ödülünü, kıl payı ile Jeremy Irons'a kaptırdığı bir drama olarak geliyor karşımıza...

    Gelin isterseniz, vizyona girdiği yıl sinema salonunda da izlediğimiz ve yer yer Jack Nicholson'ın resmen döktürdüğü beş Academy Ödüllü bir "Milos Forman klasiği" olan "One Flew Over the Cuckoo's Nest / Guguk Kuşu" nu da (1975) anımsatan; 29 milyon dolarlık bir bütçe ile New York Brooklyn'deki Kingsboro Psikiyatri Merkezinde çekilerek, 108.7 milyon dolarlık bir gişe hasılatına ulaşılmış olan gerçek bir hikayenin anlatıldığı bu "şahane" filme biraz daha yakından bakalım...

    ***

    - Bronx, 1969 -

    Köpeği Buttercup ile beraber yalnız yaşadığı evinde, nadir bulunan bitkilerle ilgilenmeyi hobi haline getirmiş olan nörolog Dr. Malcolm Sayer (Robin Williams); nöroloji laboratuvarında araştırmacı olarak çalışmak amacıyla CV'sini göndermek suretiyle başvuruda bulunduğu, kronik hastalıklara sahip insanların bakımlarının yapıldığı Bainbridge Hastanesi'nde, Dr. Kaufman (John Heard) ve Dr. Tyler (Bradley Whitford) ile yaptığı kısa bir iş görüşmesinin ardından işe başlatılır...

    Ama araştırmacı değil de doğrudan hastalarla ilgilenen bir doktor şeklinde...

    ***

    Dr. Sayer'ın ilk hastası; oturduğu tekerlekli sandalyesinde, tek kelime dahi etmeden uzaklara dalgınca bakan Lucy Fishman'dır (Alice Drummond) ve hakkındaki teşhisi de, nedeni bilinmeyen (demans) bunamadır...

    Yalnız asıl önemli olan husus, hastanın yakınındaki hareketli nesnelere karşı gösterdiği ani tepkidir...

    Ki, bunu kendilerine izah etmeye çalıştığında da Dr. Sayer; Dr. Kaufman ve Dr. Sullivan (John Christopher Jones) karşısında, gülünç duruma düşmüştür...

    Kendisine tek inanan ise, hemşire Eleanor Costello'dur (Julie Kavner)...

    ***

    Çalışmaya başladığı Bainbridge'in hastalarının, neredeyse büyükçe bir çoğunluğunun benzer durumda olmaları; Dr. Sayer'ın fazlasıyla ilgisini çekmiş ve onu hastaların dosyalarında incelemeye itmiştir...

    Sonuç da bulduklarıysa:

    1917–1928 yılları arasında tüm dünyada hüküm sürmüş olan "Ensefalit Uyuşukluğu" salgını ve konu hakkında Dr. Peter Ingham'ın (Max von Sydow) yazdığı, "1920'lerin 'Unutulmuş' hastalığı, bir virüsten kaynaklanan Ensefalitik Sendrom Sonrası" isimli dikkat çekici önemdeki makalesidir...

    Bunun üzerine Dr. Sayer, bizzat Dr. Ingham'ın kendisini bularak ondan, hastalığa dair daha ayrıntılı bilgiler edinir...

    ***

    Bir sonraki gün de, hastalardan Leonard Lowe'ın geçmişi hakkında bir şeyler duymak isteyen Dr. Sayer; Leonard'ın annesi Bayan Lowe'ı (Ruth Nelson) evinde ziyaret eder...

    Öğrendiği, Leonard'ın on bir yaşındayken hastalandığı ve yirmi yaşına geldiği 14 Kasım 1939 tarihinde de Bainbridge Hastanesi'ne yatırıldığıdır...

    Yani Leonard, hastalığının ilk dokuz yılını; evindeki odasında, kitap okuyarak geçirmiştir...

    Bunu, Leonard'ın Dr. Sayer'a; bir Ouija tahtası aracılığıyla Alman şair Rainer Maria Rilke'nin Panter şiirini işaret etmesinden de anlıyoruz zaten...

    ***

    Hasta bakıcı Anthony (Keith Diamond) ve hemşire Costello'nun yakın alaka ve destekleriyle araştırmalarını sürdürmeye devam eden Dr. Sayer, bilinçli olarak katıldığı bir konferansta; Parkinson hastalığının tedavisinde kullanılan "L-Dopa" isimli ilacın tanıtımını yapan kimyagerden (Peter Stormare) beklediği yanıtı alamasa da, aynı ilacın kendi hasyalarına da iyi geleceğini düşünmektedir...

    Ama Dr. Kaufman'ı, bu ilacı hastaların tümünde kullanılmasına ikna edemez...

    Sadece hastalardan birinde deneyebilecektir...

    O da, ailesinin yazılı izniyle...

    ***

    Elbette izin Leonard'ın annesi Bayan Lowe'dan alınacaktır...

    Dakika 45...

    Geride sizleri, her bir anını ilgiyle izleyeceğinizi umduğumuz 76 dakikalık bir bölüm daha bekliyor olacak...

    Keyifli seyirler,
    Daha Fazlasını Göster
    • En son Beyazperde eleştirileri
    • En İyi Filmler
    • Basın Puanlarına Göre En İyi Filmler
    Back to Top