Hesabım
    Magarsus: Narenciye Bahçelerinin Gizli Sırları

    Duygu Kocabaylıoğlu, BluTV'nin yeni orijinal dizisi "Magarsus"u yazdı...

    Beyazperde

    Yazı diziye dair mecburi spoiler/sürprizbozanlar içerebilir.

    Yerli dijital platformumuz BluTV'nin yeni dizisi Magarsus’un adını duyduğumdan beri heyecanla karışık bir merak ile beklediğimi söylesem, herhalde abartı olmayacaktır. Çünkü Çukurova’nın kalbi Adana şehrinin hem kişisel hayatımda yeri başkadır hem de aslında 29. Uluslararası Adana Altın Koza Film Festivali kapsamında yapılan bir festival gezisinde, az bilinen Karataş’taki Magarsus antik kentini gezme fırsatı edindiğimden ötürü, bu yörenin adı yeni bir projeye dahil olduğunda merak duygum katlanır.

    Karataş sahilindeki - evet, ülke coğrafyasından bihaber olanlar için altını tekrar çizelim Adana’da deniz kıyısı var arkadaşlar - Magarsus kazılarında ortaya çıkan antik kent kalıntılarını ve tiyatroyu ilk gördüğümde şaşkınlığımı gizleyemeyip, “Neden buralar hiç bilinmiyor, müthiş bir film platosu olur, en azından Adanalı genç sinemacılar buralarda kısa film çekse ya?” diye gönlümden geçenleri gezi sorumluları ile paylaşmıştım. Onlar da aslında bazı projelerin sürdürüldüğünden, bu bölgenin daha fazla tanıtılması gerektiğine kendilerinin de inandıklarından dem vurmuşlardı. İşte “Magarsus” o günkü ayak üstü sohbetimizin 2 sene sonra ekranlara yansımış hali gibi karşımda durunca, BluTV’nin yeni dizisi için duyduğum heyecanımı da ancak bu kadar dizginleyebildim.

    BluTV

    Bu uzun ve biraz da kişisel girizgahtan sonra gelelim dizinin bizatihi kendisine. Kurak ailesi Adana’nın narenciyeleri ile ünlü Sarıbahçe bölgesinin en güçlü narenciye işletmecisidir. Ailenin ve şirketin despot babası olan Halil Kurak, 30 sene önce kurduğu aile şirketini, Kurak Tarım, bunca yıldır tabir-i caizse bir imparatorluğa dönüştürmüş ve kendisi bahçe sahibi olmasa da tüm narenciye, portakal bahçesi sahiplerinin malını tekel olarak belirlediği fiyattan toplatıp alan, yöredeki tek liman işletmesinin de sahibi olan, gübreyi, mazotu çiftçiye krediyle veren bir ‘yerel ağa’dır aslında.

    Üstelik ilk kez karşılaşmayız Halil Kurak ile. Çukurova’yı Türkçemizde en nitelikli biçimde anlatan üstat olan Yaşar Kemal romanlarında, Halil Kurak’ın benzerleri o kadar fazladır ki, çoktan resmedilmiştir bile zihnimizde bu karakter. Halil Kurak’ın, ikisi zaten şirketin mali ve idari işlerini idare eden 3 çocuğu ve bir de Kurak Tarım’ın tüm saha işlerini çekip çeviren emektar yeğeni vardır. Çocukları Turgut ve Tansu (selam olsun liberal 90’lara!) ve Beton lakaplı Salim. Ailenin üçüncü çocuğu Fatoş ise yine şirketle ilgilidir ama taht kavgasına diğerleri kadar meraklı olmayan, daha sade bir profil çizer.

    İşte Magarsus, bu yerel aile şirketinin başına geçme niyetinde olan Turgut, Tansu ve Beton’un taht mücadelesini çerçeve öykü olarak çizip, yan çeperlerde de bölgenin tarım kırsalında yaşanan toplumsal mücadeleleri, büyük balık küçük balık kavgasını, güçlü olanın paradan ve kaba kuvvetten gelen zulmünü, ataerkil düzenin orası için olağan bize göre klişe olan dinamiklerini ve coğrafyanın önümüze getirdiği illegal düzenekleri bir bir işlemeyi de ihmal etmiyor.

    BluTV

    Dizinin yönetmenliğini, aslında bölgeyi ne kadar iyi tanıdığını Benim Varoş Hikayem adlı belgesel filmden de deneyimlediğimiz Yunus Ozan Korkut üstleniyor; yukarıda alt metinlerini detaylandırmaya çalıştığımız senaryo ise yine Korkut ile Mustafa Yürüktümen’e ait.

    Yunus Ozan Korkut’un ilk uzun metrajı olan ve festivallerde övgüyle bahsedilen Benim Varoş Hikayem’in yanı sıra, Çukurdakiler ve Hayaller Bizim İki Gözüm gibi yapımlara da imza attığını düşünce bu yerel öyküyü bu kadar güçlü ve vurucu biçimde anlatabilme sanatına pek de şaşırmamak gerekiyor aslında. İlk filmi harici imza attığı yapımların hemen hemen hepsi dijital platform işi gibi görünse de ve kendi verdiği demeçlerde düşük bütçeli setlerden, mecburi reklam filmi yönetmenliğinden geldiğini ifade etse de Korkut, yıllar içerisinde kurmak istediği anlatım diline ve ihtiyaç duyduğu güçlü prodüksiyon kalitesine Magarsus dizisi ile kavuşmuş gibi görünüyor.

    Bu noktada dizinin yapımcıları Yamaç Okur ve Serkan Çakarer’e şapka çıkarıp Türk dizi sektörü açısından teşekkür etmek gerekiyor; gerçekten ortaya yeterince bütçe konunca ve bu yapı iyi idare edilince ne kadar muazzam, cesur ve pürüzsüz işler ortaya çıkabiliyor, bunu bir kez daha görüyoruz. Zira Magarsus, salt “aile içi entrika ve güç mücadelelerini” merkeze alan ve benzerleri ile defalarca karşılaştığımız bir aşiret dizisi olarak ele alınabilir, 150 dakikanın yarısından fazlasını karakterlerin birbirine boş boş bakışlar attığı bir formatta da çekilebilirdi. Bu noktadan bakınca insan geçmişte harcanan hikayelere üzülmüyor da değil. Neyse, konumuza dönelim.

    BluTV

    Bol katmanlı senaryosu, narin narenciyelerine ironi oluşturan sert atmosferi, dinamik kurgusu ve Toygar Işıklı’nın imza attığı müzikleri de dahil olmak üzere karşımızda oldukça etkileyici bir yapım var. Ve bu kalburüstü çizgi, bir de müthiş bir kast seçimi ve oyunculuk yetenekleri ile donatılmış.

    “Dizide oyuncuların performansları da göz dolduruyor” demek hafif kalır zira başta Ercan Kesal olmak üzere Berkay Ateş, Çağlar Ertuğrul ve Merve Dizdar'dan oluşan kadrosuyla Kurak ailesini sanki kurgusal bir kesit olarak değil de, yöreye gitmişiz ve Sarıbahçe bölgesinde birkaç gün geçirip Kurak Tarım’ın işleyişine şahit olmuşuz gibi seyrediyoruz. Çukurova şivesi ve ağzı hiç sırıtmadan bu kadar doğal ve bu kadar yerel oynanabilirdi. Anadolu’yu ve yerel karakterleri çok iyi bildiğini bildiğimiz usta oyuncu Ercan Kesal bir yana, yeni jönlerden Çağlar Ertuğrul kendisinden beklenmedik derecede iyi bir performans sergiliyor. Keza Berkay Ateş sanki Beton’u oynamak için kariyer olarak oyunculuğu seçmiş gibi. Dahası Merve Dizdar’ın diğer karakterlerden ayrılan Tansu performansı da müthiş. Tüm bu ‘bıyıklı ve göbekli tüccarlaré içerisinde çizdiği Demir Leydi karakteri, kurtlar sofrasında ayakta kalmak için mi yoksa kendi bizatihi karakteri nedeniyle mi, bunu sanırım ilerleyen bölümlerde daha net göreceğiz.

    Çok uzun lafın kısası Şahsiyet’ten bu yana izlediğimiz en güçlü yerli dijital yapım olan Magarsus, ilk 3 bölümü ile Blu TV’de seyircisini bekliyor. Gelecek bölümlerde Tansu ve Turgut karakterlerinin de alt metinlerinin, travmalarının peyderpey açıldığını ve dizinin Succession + Taht Oyunları benzetmelerinden çok daha öteye taşınacağını umuyoruz.

    Tüm ekibin ellerine sağlık; iyi seyirler!

    Duygu Kocabaylıoğlu

    facebook Tweet
    Öneriler
    Yorumlar
    Back to Top