Hesabım
    53. Antalya Uluslararası Film Festivali'nden İzlenimler ve Taze Film Yorumları!

    Uluslararası Antalya Film Festivali'nde sona doğru...

    Enkaz

    Bu toprakların ve bu coğrafyanın en sinir bozucu gerçeklerinden biri istesek de kaçamayacağımız deprem kuşağı. On binlerce insanın canına mal olan 1999 depreminden bu yana 17 yıl geçti, deprem dede Ahmet Mete  Işıkara vefat etti ama beklenen büyük İstanbul depremine halen zerre kadar hazır değiliz. İlk aylar beraber uyuduğumuz deprem çantaları çoktan kilerlere kaldırıldı, tüm deprem sonrası toplanma alanları AVM oldu, doyumsuz biçimde 30-40 katlı kuleler ve toplu konutlar İstanbul’un canına okudu, okumaya devam ediyor. Ta ki o çok uzak gibi görünen İstanbul depremi hepimizin canına okuyana kadar!

    Alpgiray M. Uğurlu’nun ikinci uzun metraj filmi Enkaz bu anlamda kıymetli ve benim bildiğim kadarıyla olası İstanbul depremini beyazperdeye taşıyan ilk yerli yapım. Sırf girişim adına bile takdiri hak eden proje, kabul etmek gerekir ki ince elenip sık dokunması gereken bir hazırlık sürecine ihtiyaç duyuyor. Zaten senarist ve yönetmen Uğurlu yola çıkış noktasını ve hazırlık aşamalarını anlatırken, Akut’tan destek aldığını sonrasında filmi seyrettirdiğini de gizlemiyor.

    Hikaye depreme bir binanın en üst katındayken yakalanan Nisa karakterinin enkaz altındaki kendine gelişi ve ilk mücadele anlarıyla başlıyor.  Rodrigo Cortés imzalı Toprak Altında Buried filmini anımsatan bu ilk sekans, yaklaşık 10 dakika sonra doğa içerisinde kamp yapan ama her halinden bir derdi olduğu belli olan bir adamın video kayıtları ile kesiliyor, daha doğrusu paralel kurgu ile Nisa ve adamın öyküsü geçişlerle aktarılıyor. Biri gerçekten betonların arasında diğeri doğa ile baş başa ama enkaz altında olan iki karakterin mücadelesini yansıtmaya çalışan film, doğal olarak enkaz altındaki Nisa’da heyecan dozunu artıyor. Bu noktada Akasya Asiltürkmen’in travmatik bir oyunculuk ortaya koyduğunu belirtmek lazım; “daha fazlasını yapabilir miydi?” sorusunun cevabı ise aslında yer yer senaryoda saklı.

    Filmin gerisi seyretmemiş seyirci için tamamen sürpriz bozan olacağından Nisa ve adı geçmeyen erkek karakterin arasındaki bağı kurmayı filmin meraklı seyircisine bırakalım. Doğada terapi bulmaya çalışırken daha da deliren kişi olarak Berke Üzrek’in canlandırdığı karakter ise çeşitli zorluklardan sonra hayatta kalmayı başaran ama post travma etkileri ile başa çıkamayan, kendisine bile yalan söyleyen herkesi temsil ediyor aslında. Bu anlamda karakterin filmden bağımsız kendi içinde iyi kurgulandığını söyleyebiliriz.

    Klostrofobisi olmayanlara ve büyük İstanbul depremine karşın uyanık olması gereken herkese Enkaz’ı seyretmelerini salık veririm. Dramaturjusi p1tartışılır ama konu mühim.

    facebook Tweet
    Öneriler
    Yorumlar
    Back to Top