Hesabım
    Yönetmen Alper Çağlar, Dağ 2'yi Anlattı!

    4 Kasım'da vizyona giren yeni hikayesiyle Dağ II filmini, yönetmeni ve senaristi Alper Çağlar tüm detaylarıyla Beyazperde.com'a anlattı!

    Merhaba Alper Bey. Daha önce çekmiş olduğunuz filmler Türk sineması için çok da fazla örneğine rast gelinmedik işlerdi. Örneğin Panzehir ton ve anlayış açısından bir bakıma bir ilkti diyebiliriz. Keza Bahadır Boysal birlikteliği ile hayata geçen Büşra projesi de benzerlerine göre farklı bir çizgide, her iki açıdan da bakmaya gayret eden bir işti. Dağ 2'nin geliştirilme sürecinde yine benzer bir anlayış benimsenmiş gibi. Temel aldığınız bir denge unsuru var mı? Üretim aşamasında karşıt taraflara eşit yaklaşmak adına ne gibi araştırmalar yapıyorsunuz?

    Alper Çağlar: Ben genelde bir filmi düşünürken, ‘Bu fikir ne kadar beni heyecanlandırıyor?’ diye kendime soruyorum.  Aklımda hep 14 yaşındaki Alper var. Bir Spielberg veya Lucas filmi fragmanı gördüğünde, patlamış mısırı heyecandan hafif döken biri o. Ona sadık kalmaya çalışıyorum. O veya onun biraz büyümüş hali filme bilet almak istemiyorsa, benim de pek hevesim olmuyor o fikre.  Denge konusunda ise çiğ geliyorsa bir sahne, kaşıkla seyirciye mesaj yediriyorsanız, zaten hemen düzeltilmesi lazım. Bizim evrenimizde dengeden çok, öykünün evreninde denge ve bir gerçeklik düzeni lazım. İster fantastik film, ister savaş filmi, ister bilim-kurgu olsun. Benim filmlerimde genelde ana karakterler hep hata yaparlar, toparlamaya çalışırlar, kararlarının bedellerini o evrenin kurallarına göre öderler. Arada o evrenin kurallarına ufak dokundurmalar yaparım, kendimle dalga geçercesine. Panzehir’deki ‘Okuduğu çizgi romanlardaki gibi--” repliği veya DAĞ II’deki “Bu bir Amerikan filmi değil” ufak tefek referanslardır. Tutarlılık o öyküde esas olmalı.

    Ancak bu denge illa bir belgesel kadar tarafsız olmanızı gerektirmiyor. Ben kendi doğrularımı ve benliğimi tabii ki filme aktarırım. Propagandadan hazzetmediğiniz kadar tamamen  nesnel yaklaşımlardan da uzak durmanız gerekiyor, ama sonuçta filmim benim fikir DNA’m. Toz olduğumuzda, 1000 sene sonra biri bakınca filme, yazarını ve yönetmeninden parçalar görecek.Çok mu kişiselleştirdim diye korkmak da lazım. Genelde buna engel olmak için basit bir formülüm var. Önce ben kendim ne düşünüyorum diyorum. Sonra babam ne düşünür diyorum (daha pragmatik biridir o benden). En son olarak da tamamen sinir olduğum biri ne düşünür diyorum. Eğer üçünün de merakını uyandıracak bir sahne, bir diyalog, bir an yakalamışsam o zaman aklıma yatıyor. Tabii sonuçta hepsi deneme yanılma. Mükemmel film de yok, senaryo da. Maya bazen tutuyor bazen tutmuyor. Hayattaki her yaratıcı uğraş gibi.

     

    facebook Tweet
    Öneriler
    Yorumlar
    Back to Top