Hesabım
    Festivaldeyiz! Beyazperde #ifteizledi 2017!

    Beyazperde.com yazarları ve editörleri !f İstanbul Bağımsız Filmler Festivali'nde izlediklerini yazıyorlar!

    Seni Ne Kadar Sevdiğimi Bir Bilsen

    "Bu konuda konuşmak istemiyorum!"

    Pawel Lozinski imzalı "Seni Ne Kadar Sevdiğimi Bir Bilsen" bir terapi filmi. Sorunlu bir ilişkiye sahip genç bir kadınla annesini ele alan filmde 3 kişi var; anne, genç kız ve uzman psikoterapist. Genç kadın evden ayrılıp kendi ayaklarının üzerinde durmaya başlayan, hayatla yüzleşen ve cesur bir kadın. Anne çocuğunun mutluluğunu ve iyiliğini isterken onu sınırlandırıp yaraladuğının farkında değil. Uzman psikoterapist Bogdan de Barbaro ise ikisinin de bilinçaltına açılan bir kapı adeta. İki kadınla da iletişim kurabilen psikoterapist seans seans onların geride bıraktıkları ekmek kırıntılarını toplayarak ikisi arasındaki bağı güçlendirmeye ve onları seneler öncesinden kurdukları ve geliştiremedikleri o bağdan kurtararak yeniden tanıştırmaya çalışıyor. 

    Genç kadın ve anne arasındaki duygusal bağ hissedilmiyor, zira ikili gerçek birer anne-kız değil. Psikoterapi seansı gizliliği sebebiyle ilginç bir yöntem denenmiş ve Barbaro'nun birbirinden bağımsız iki hastası ile anlaşılmış. İkili kendi bireysel sorunlarından bahsederek ortak bir nokta yakalamış ve psikoterapistin üstün yeteneği sayesinde ortaya bu terapi seansları çıkmış. Bu yapıma uzun metraj bir film demek doğru olmayacaktır, ancak bir belgesel de denemez. Hayatın bir kesiti demek sanırım en doğru tanım. Hislerini ayrı ayrı hissettiğimiz hastaların birbirleriyle kuramadıkları bu anne-kız ilişkisi bir yandan bir eksiklik gibi gelirken, bir yandan da filmin ne kadar doğal ve yalın olduğunu gösteriyor.

    Çözülmeler biraz fazla kolay oluyor, zira gerçek hayatta annesine bu kadar kızgın ve çocuğuna karşı bu kadar mahçup iki kadının bu derece kısa bir sürede barışabilmesi elbette ki beklenemez. Ancak birbirlerini anlamaya karar verdiklerini görüyoruz.

    Filmin en ilgi çekici yanlarından biri çekim teknikleri ve kadrajları. Ne psikoterapistin odasını, ne de hastaların kıyafetlerini görüyoruz. Hatta ikisini aynı karede bile görmüyoruz. Her plan tek bir kişinin omuz planına göre ayarlanmış. Böylece birbiriyle çakışamayan, birleşemeyen o dünyaları daha iyi anlıyoruz. Sadece yüzlerini gördüğümüz 3 kişi, aslında 3 ayrı dünya oluveriyor.

    Bu film, !f festivalinin en güçlülerinden biri olmasa da kesinlikle deneysel ve bağımsız sinemanın ilginç örneklerinden biri.

    Su BAHADIR

    facebook Tweet
    Öneriler
    Yorumlar
    Back to Top