Yine her zaman vuku bulduğunu bildiğimiz, alışageldiğimiz bir şekilde...
Sıra dışı Stephen King öykülerini de esas alan...
Senaryosunu da kaleme alan Alper Mestçi'nin yönetmen koltuğunda oturmakta olduğu "Siccin 7"; Los Angeles Sinema Okulu standartları çerçevesinde değerlendirdiğimizde...
Korkunun, "Paranormal" alt kategorisindeki...
Gizemini uzunca bir süre koruyan...
Şahane vasıflardaki , "bir korku gerilim" olarak geliyor karşımıza...
***
Gelin isterseniz...
Oldukça düşük bir bütçe ile kapalı tek bir mekanda çekilmesinin yanı sıra...
Tamamını, yine bu mecrada yorumlayarak sizlerle de paylaştığımız...
***
Ve kendisiyle...
2014 senesinde tanıştığımız...
"Siccin" serisinin, geçen 10 yıllık süresi boyunca...
Ziyadesiyle sevindirici bir biçimde...
"Türk korku sinemasının" yüz aklarından birisi olarak tanımlayarak...
***
Gurur da duyduğumuz bu hususunu...
Herkese de, neredeyse alenen duyurduğumuz Mestçi'nin...
Açık ara kendini aşmayı becerdiğini, kolaylıkla fark ederek...
Cümle aleme de işittirdiğimiz bu filmine, biraz daha yakından bakalım...
***
Film...
"Bir takvim ayında, dolunay olmaması durumunda, bu aya 'Kara Ay' denir...
Bu sadece Şubat aylarında gerçekleşir ve yaklaşık her 19 yıl da bir olur...
En son Kara Ay, 2018'in Şubat ayıydı...
Bir sonraki dolun aysız ay (Kara Ay), 2037'de olacak...
Bu film, 2018'in Kara Ay'ın da yapılan bir Zulmat Ayini'ni konu almaktadır..."
Şeklindeki bir bilgilendirmeyle başlar...
***
Ve ardından da ilk önce...
16 Şubat 2018 Cuma...
Saatler 00:06'yı gösterirken...
Silahla vurularak öldürülen oğlu ile kocasının intikamını almak arzusundaki Meral'in (Funda Eskioğlu) isteği üzerine...
Büyücü Hira'nın (Mana Alkoy) yönettiği "Zulmat Gecesi"ne...
***
O da tamamlanır tamamlanmaz...
Şimdi de sıra...
Meral'in, ayinin kendi üstüne düşen kısmını...
***
Yani...
Ayinin kurbanı küçük Mehmet'i (Yusuf Kaan Arpacık)...
Canlı canlı gömerek yerine getirmesi işine gelinirken...
***
- 21 Mart 2018 Çarşamba günü de -
Aynı Meral'i, bu kez biz...
Evin hanımı Arzu'nun (Tuğba Begde)...
İçinde Alzheimer hastası kayınvalidesi Lale (Gönül Ürer) ile kızları, 18 yaşındaki Serap (Ceyda Ceren Edis) ve onun küçüğü Rüya (Duru Irmak Apaydın) ile beraber...
Yeni taşındıkları konağa...
***
Özellikle de...
Aklı sıklıkla gidip gidip gelen yaşlı Lale...
Ve...
Hastalığı sebebiyle...
Mütemadiyen ilaç kullanmak zorunda olan kızı Rüya ile yakından alakadar olması koşuluyla...
Yatılı yardımcı kadın olarak...
İşe aldığını görürüz...
***
Ki...
Evin babası da...
Mesleğine, ilerleyen sahnelerde açıklanacak mecburiyetler dolayısıyla bir süreliğine ara vermiş durumdaki...
Doktor Kemal (Serkan Atar) olup...
***
Böylelikle de...
Orhan (Adnan Koç) ve Kazım (Caner Atacan) dışındaki...
Filmdeki tüm ana karakterleri de...
Tanıtmış olduk...
***
Ancak...
Geleneksel üslubumuz gereği...
"Spoiler" vermek suretiyle, henüz seyretmemiş olanların ağızlarının tadını kaçırmak istemediğimiz için biz de kendi anlatımımızı...
Filmdeki tüm heyecanın start alacağı...
Burada noktalayacağız...
Dakika 24...
***
Beklenmedik nitelikteki...
Ters köşe sürprizleri de bünyesinde barındıran filmin geride kalanında siz değerli sinemasever dostlarımızı; türün meraklılarını, yeterince tatmin edeceğini düşündüğümüz...
70 dakikalık bir bölüm daha bekliyor olacak...
***
Emek verilerek ve benzeri bir örneğine rastlamanızın da asla mümkün olamayacağı; alışılmış "nesir" tarzının dışındaki, yüzyıllar içinde güzel Türkçemize yavaş yavaş sızarak eklemlenmiş Arapça, Farsça ve Avrupa kökenli sözcükler bütününe entelektüel taklaların attırıldığı...
"Irkçılık", "faşizm", "homofobi" ve doğruluğunun bilimsel olarak kanıtlanması imkansız bir metafizikten ibaret olan "inanç övücülük" yahut da "yericilik" içermediği için...
Ezberleri bozan "lirik" bir anlatım dili de benimsenmek yoluyla...
25 - 30 kelimelik Türkçe bilgi haznesinin ötesine geçilerek yazılmış, bir başka "özgün" yorumda yeniden buluşmak dileğiyle...
Keyifli seyirler,