Yönetmen, Senarist, Oyuncu… Eva Victor’dan Erken Dönem Gelen Bir Şaheser
Yazar: Onur KırşavoğluKatıldığı hemen her festivalden ödül ve övgülerle ayrılan, yılın en iyi filmleri listelerinde muhakkak kendine yer bulan ve bağımsız sinemanın bu yıl öne çıkan yapımlarından olan "Sorry, Baby" sinemalarımızdaki yerini aldı. Komedyen, yazar, yönetmen ve oyuncu Eva Victor’ın yazıp yönetmekle kalmayıp başrolünü de üstlendiği film, bir cinsel saldırı sonrası travmalarıyla yaşamaya çalışan ve bir yandan da akademik kariyerini oluşturmaya çalışan Agnes adında bir kadının yaşadıklarına odaklanıyor. Eva Victor’a diğer önemli rollerde Naomi Ackie, Louis Cancelmi, John Carroll Lynch, Lucas Hedges ve Kelly McCormack eşlik ediyor. Eva Victor, yakın zamanda drama kategorisinin en iyi kadın oyuncu dalında Altın Küre adaylığı elde etti ve adını Oscar için telaffuz edenler bir hayli fazla.
Bir Film
"Sorry, Baby", travma temalı dramatik filmlerde alışık olduğumuz ağır ve karanlık tonun aksine, yaşanmışlığın ağırlığını mizahi anlarla birlikte sunuyor. Ancak bu mizah, travmayı hafife alan bir ton olarak anlaşılmasın, aksine, hayatta kalma mekanizmasının bir parçası olarak işleyen, çoğu zaman acıdan beslenen, yer yer savunmacı, yer yer iyileştirici bir mizah. Victor’un yönetmenlik yaklaşımı, izleyiciyi travmanın içine değil, travmayla yaşamanın gündelik gerçekliğine yerleştiriyor. Film, “travma sonrası hayatın nasıl devam ettiği” sorusuyla ilgileniyor ve bu yaşamın yumuşak olmayan, aksine sürekli tetikleyici anlarla dolu seyrini dürüstçe gösteriyor. Cinsel saldırı meselesi filmde bir “olay” olarak değil, karakterin her hareketine nüfuz eden bir gölge gibi işlenmiş. Victor’un karakteri, hem partneriyle fiziksel yakınlık kurarken, hem kariyerinde ilerlerken hem de kendi yalnızlığında bu travmayı bir beden hafızası gibi taşıyor. Filmde travmanın tetiklenme biçimleri, bir ses, bir bakış, bir dokunuş, hatta bir kelime, oldukça gerçekçi ve incelikli işlenmiş. Film, travmayı dramatize etmek yerine onun doğal akıştaki görünmez şiddetini öne çıkarıyor.
Biçimsel açıdan da "Sorry, Baby", yukarıda belirttiğim bakışı son derece net bir şekilde peliküle aktarmaya yardımcı oluyor. Ev Victor, senarist olarak yönetmenin işini kolaylaştırırken, yönetmen olarak da anlatıyı destekliyor ve oyunculara alan açıyor, bunu da başrolü üstlenerek büyük bir avantaja çeviriyor. Bu film yaptığı verdiği her emek, bir diğerini daha iyi hale getiriyor ve ortaya başarılı bir iş çıkmasını sağlıyor. Zaman zaman belgesel hissi veren yakın planlar, izleyiciyi travmanın soyut bir kavram olmadığını, fizikselleşen bir gerçeklik olduğunu fark ettirmeye yöneltiyor. Ev içi sahnelerdeki dar açılar, karakterin bedeninde sıkışmışlığı temsil ederken, dış mekanlardaki geniş planlar bile tam anlamıyla özgürlük öneremiyor. Travma, kadraj ne kadar genişlese de karakterle birlikte taşınan bir yük olarak karşımıza çıkıyor ve kendimizle de yüzleşmemizi sağlıyor. Birçok açıdan film "Fleabag"e de göz kırpıyor. Hayran kitlesi bu filmi ve Eva Victor mizah/dram dengesini de seveceklerdir.
Victor, tüm bu dengeyi kurarken, yine müthiş bir tonla duyarsız ve bakış açısı sorunlu doktorları, dayanışma içinde gibi görünen ama yasal sorumluluktan kaçan yöneticileri, mağdura yardım etmeyen ya da yol dahi göstermeyen olası kişi ve kurumları da eleğinden geçiriyor. Tüm bunların yanında mizahın filmdeki varlığı ayrıca tartışmaya değer. Victor, travmayı anlatmanın tek yolunun karanlık olmak olmadığını gösteriyor. Kahkaha, burada bir kaçış değil, bir yüzleşme biçimi. Bu noktada ben senarist olan Eva Victor’ı ön plana çıkarırım. Senaryo, tüm bu dengeyi kurmak için kusursuz yazılmış. Geçtiğimiz günlerde açıklanan Altın Küre adaylarında ise Eva Victor oyunculuk performansıyla aday gösterildi. Bir şekilde onore edilmeyi hak ettiği için kategori değişebilir ama Akademi Ödülleri’nde de adını duymayı çok isterim.
"Sorry, Baby", cinsel saldırı sonrası travmayla yaşamayı merkeze alan, rıza kavramını da net bir biçimde ortaya döken, bunları didaktik ya da melodramatik bir dile yaslanmadan anlatmayı başaran nadir filmlerden biri. Eva Victor, travmayı tekil bir olaydan ziyade gündelik hayata sızan, bedende ve dilde iz bırakan bir deneyim olarak ele alıyor. Mizah, filmde bir kaçış değil, hayatta kalmanın, nefes almanın ve yeniden temas kurmanın yolu olarak işleniyor. Bu noktada epizodik anlatımın da epey fayda sağladığını söylemeliyim. Minimal anlatımı, güçlü performansları ve samimi tonu sayesinde “Sorry, Baby”, izleyicisini acının kendisine değil, acıyla birlikte yaşamanın karmaşıklığına tanıklık etmeye davet eden cesur ve kalıcı bir film.