Ayakçı: en yeniler yorumlar

Senaryosunu...

Başroldeki Hayri karakterini de canlandıran Gökhan Yıkılhan kaleme alırken, yönetmen koltuğunda da Mustafa Kotan'ın oturmak da olduğu "Ayakçı"; küfürler saçarak argo konuşmayı alışkanlık haline getiren, sosyoekonomik yapı ve 80'li IQ seviyesindeki belli bir kitleye hitap edildiği apaçık ortada olan...

Ucuz nitelikteki, unutulmaya mahkum yerli komedilerden biri olarak geliyor karşımıza...

***

Gelin isterseniz...

Elde başka da bir malzeme bulunmadığı için...

Mustafa Üstündağ, Erkan Can, Zihni Göktay, Emre Kınay, Arif Susam, Gülben Ergen ve Seda Sayan misali...

Son tüketim tarihlerini, yıllar öncesinde tamamlamış, (pek çoğu) ziyadesiyle vasıfsız isimlerle...

En azından görüntüyü kurtarmak gayesiyle, cilalanarak parlatılmaya çalışılan bu filme biraz daha yakından bakalım...

***

Erdal (Zeynep Kankonde) ile evli olan ve bankadan alacağı kredi ile Hayri AVM adlı, içinde naylon çerçöpler satılan bir milyoncu dükkanı açma hayalleri kuran Hayri...

Teslimat yapmak amacıyla gün boyunca koşuşturan bir kargo dağıtıcısıdır...

***

Ama...

Yoldan geçerken uğradığı bankacı Tufan'a (Hakan Bilgin) göre Hayri'nin kredi puanının "- 100" seviyesinde olması sebebiyle...

Kredi kullanabilmesi de...

Neredeyse imkansız gibi görünmekteyken...

***

Birden...

Görünmez bir kaza geçiren Hayri kendini bir hastanede bulurken...

Hayri'yi bir başkasıyla karıştıran, topuğundan vurulmuş vaziyetteki Kocakafa (İbrahim Dizlek)...

Eline sıkıştırdığı, zarf dolusu bir para ile teslim alıp getirdiğinde, başka bir zarf dolusu paranın daha verileceğini söylediği emanetin bulunduğu adresi kendisine uzatıp...

Ayakçısı olarak Bursa'ya gönderecek...

Yoldan da, şehirlerarası otobüs beklerken kendisine çarptığı Serkan'ı da (Ulaş İnan Torun) yanına alacak...

***

Ancak...

Geleneksel üslubumuz gereği...

"Spoiler" vermek suretiyle, henüz seyretmemiş olanların ağızlarının tadını kaçırmak istemediğimiz için biz de kendi anlatımımızı...

Filmdeki tüm heyecanın start alacağı...

Burada noktalayacağız...

Dakika 24...

***

İzlemeseniz de hiçbir şey kaybetmeyeceğiniz filmin geride kalanında siz değerli sinemasever dostlarımız; vakit ziyanından öte, çok da fazla bir şey ifade etmeyen...

70 dakikalık bir bölüm daha bekliyor olacak...

***

Emek verilerek ve benzeri bir örneğine rastlamanızın da asla mümkün olamayacağı; alışılmış "nesir" tarzının dışındaki, yüzyıllar içinde güzel Türkçemize yavaş yavaş sızarak eklemlenmiş Arapça, Farsça ve Avrupa kökenli sözcükler bütününe entelektüel taklaların attırıldığı...

"Irkçılık", "faşizm", "homofobi" ve doğruluğunun bilimsel olarak kanıtlanması imkansız bir metafizikten ibaret olan "inanç övücülük" yahut da "yericilik" içermediği için...

Ezberleri bozan "lirik" bir anlatım dili de benimsenmek yoluyla...

25 - 30 kelimelik Türkçe bilgi haznesinin ötesine geçilerek yazılmış, bir başka "özgün" yorumda yeniden buluşmak dileğiyle...

Keyifli seyirler,

Film, bir yanlış anlaşılma sonucu kendini suç dünyasının içinde bulan sıradan insan temasını işliyor. Bu, Türk komedi sinemasında sıkça karşılaştığımız bir formül. Dolayısıyla özgünlük konusunda sınıfta kalıyor. Hep Yek serisinin farklı isimdeki kopyası diyebiliriz. Filmin mizahını götürmeye çalışan şeylerin tamamı argodan oluşuyor. İzlenmese de olur.