Tutkulu bir müzik öğrencisi olan Julia, üniversite kampüsündeki feminist harekette aktif hale gelir ve bu durum, birçok öğrenci arkadaşının maruz kaldığı yaygın taciz ve kötü muameleye dikkat çeker. Arkadaşlarıyla protesto yürüyüşleri ve dayanışma eylemleri sırasında dans eder, şarkı söyler ve kendi travmatik deneyimlerini hatırlar. Hikayesini paylaşma cesaretini sonunda bulduğunda, beklenmedik bir şekilde hareketin merkezi figürü haline gelir. Bu yeni rol, onları hayatta kalanlar olarak kimlikleriyle yüzleşmeye ve değişim talep eden ama aynı zamanda buna direnen bir toplumla yüzleşmeye zorlar.