Prestij
Ortalama puan
4,6
7128 Puanlama

893 Kullanıcı yorumları

5
431 Eleştiri
4
348 Eleştiri
3
31 Eleştiri
2
61 Eleştiri
1
9 Eleştiri
0
13 Eleştiri
Sırala
En yararlı eleştiriler En yeniler En çok eleştiri yazmış üyeler En çok takip edilen üyeler
Engin Yüksel
Engin Yüksel

Takipçi 1.466 değerlendirmeler Takip Et!

4,5
29 Temmuz 2012 tarihinde eklendi
bu film muhteşem kurgusu harika oyunculuklarıyla çok iyi bir kaç noktada kurgu hatası var dediğiniz anda devam eden sahneleriyle hemen o boşlukları dolduruyor 9/10
jamesbond-2
jamesbond-2

Takipçi 1.684 değerlendirmeler Takip Et!

5,0
31 Aralık 2006 tarihinde eklendi
değişik bir film,filmin senaryosu üzerinde çok uğraşılmış ve güzel bir film ortaya çıkmış iki sihirbazın rekabetinin anlatıldığı süresi uzun olan film insanı sıkımıyor.tabiki hugh jackman,christian bale,michael caine ve güzeller güzeli scarlett johansonn filmin en büyük silahları.şu aralar komedi filmleri ağırlıklı olduğu için değişiklik arayanlara tavsiye edilir.8/10 saygılar.
naked-soul
naked-soul

Takipçi 561 değerlendirmeler Takip Et!

4,5
27 Ocak 2007 tarihinde eklendi
film gerçekten şok edici filnaliyle izleyiciyi sarsan bir film olacak_tabi benim gibi burdaki abartılmış onca yorumu okuyup finali tahmin etme gibi talihsizliğe düşmezseniz.gerçekten güzel bir filmdi ama burdaki yorumlarda filmin son sahnesi hakkında öyle abartılı yorumlar yazmışlar ki izlerken hep sonunu düşündüm ve nedense olmayacak ve beni şaşırtabilecek her türlü finali aklımdan geçirdim...o yüzden film bana diğer arkadaşlara verdiği zevki vermedi ama oyunculuklara diyecek hiçbirşey yok,hugh jackman,christian bale ve çok fazla beyazperdeye yansımasa da scarlett johanson rollerini hakkıyla yerine getirmişlerdi.tabi burda yönetmenin de hakkını yememek lazım.9/10
potasyum
potasyum

Takipçi 531 değerlendirmeler Takip Et!

4,0
15 Haziran 2007 tarihinde eklendi
iyi film olmuş.her dakika sürprizlerle karşılaşıyorsunuz.bir sihirbazlık filminin bu kadar güzel olacağını tahmin bile edemezdim.
ilkerekleme
ilkerekleme

Takipçi 413 değerlendirmeler Takip Et!

4,5
4 Mart 2007 tarihinde eklendi
The prestige

Öncelikle bir iki film çeken christopher nolan bu işe, daha yedi yaşında, donu sidikli bebe iken başlamış bu işe. Daha sonraları, üniversite öğrencisi olduktan sonra işe kendisini kaptırmış ve, çektiği kısa filmlerin arkasından, 'doodlebug' ve 'following' filmlerini çekmiş, ve de hepimizin bildiği, sıkıcı gibi görünse de, ilginç konusu ve de süper kurgusu ile insanı mıhlayan 'memento' filmiyle de voliyi vurmuştu..
İşte ardından bir yabancı filmin yeniden çevrimi olan 'insomnia'yı pek de kendi normlarının üstüne çıkmadan, belki de kafaya çakma olmayan senaryosunu fazla, dallandırıp, budaklandırmadan anlatmıştı Nolan; Al Pacino, ve de Robin Williams gibi iki büyük aktörü buluşturarak. Sonra da, 'olur mu, olmaz mı?' lar arasında, 'acaba, tim burton'ın mirasına nasıl sahip çıkacak?' gibi septik düşünceler arasında çektiği, 'Batman begins' filmi ile, 'gotik' yapıya yeni bir bakış açısı getirdi; belki de her zamankinden daha bir 'kara şovalye' portresi çizdi. Christian Bale gibi, milletçe 'empire of the Sun' filminden kısa donlu halleri bilinen, süper bir aktörü yeniden göz önüne de getirdi.

İşte bu filmlerden sonra da, yaklaşık 10 senedir süre gelen, 'yeni çağın en iyi yönetmenlerinden birisi' olma ünvanını sürdürmesi için, belki de yine iyi bir film çekmesi, kendisine has diliyle, yalın kamera çekimlerine döşediği, süper kurgusu ile bezemesi gerekiyordu..

Ve de, bomba gibi bir kadroyla, 'hollywood'un yeni karizmaları'ndan iki tanesinin başına, 'İngiliz babası' bir sağlam aktörü koyarak yola yeniden başladı. Filmin adı da, bildiğimiz kadarıyla 'The Prestige' idi.. Hugh Jackman, Christian Bale, aksanı ile bile insanı etkilemeye yeten, yetebilen bir Michael Caine, bonus olabilecek nitelikte bir Scarlett Johansson, ve de, şarkılarını pek bir beğenmesem de, 'under pressure' parçasından dolayı sempati ile baktığım, yine de, 'nikola tesla' rolünde David Bowie, onun sadık yardımcısı rolünde de, göründüğü yerlerde rolünün hakkını fazlasıyla verebilen bir 'gollum' Serkis..

İşte böyle malzemeyi eline almış olan, Nolan hepsini iyi yoğurmuş, her şeyi iyi bağlamış, o yılların görüntüsünü iyi vermiş; şimdilerde biraz ön plana çıkabilen 'ilüzyon' olaylarına bağlanan filmlere iyisini eklemiş, belki de ' önümüzdeki yıllarda kült olabilecek' bir filme, hatta 2006 senesinin en iyi filmlerinden birisine imza atmış.

Senaryosu ile konuşmak için, belki de tek tek ayrıntılar incelendiğinde, sayfalar dolusu şeyler yazmak lazım ama, bence film esnasında büyük ayrıntılar beklemeye gerek yok, ya da 'öküz altında buzağı arama'ya.. Ki bence bu filmin esasında, aralarında gerçekten de husumet bulunan, ve de 20. yy. a damgasını vuran, iki başarılı bilim adamı olan, Edison ve de, Tesla'nın hikayesine de başka bir gözle bakılmış. Ayrıca, gerçekte var olan olayları, daha çok Tesla'nın gözünden anlatan, belki de, yine gerçekte de, Tesla'nın var olan haklılığını yine onun yüzünden, bakış açısından, perspektifinden anlatarak çok iyi bir iş çıkarmış.. bir de zannımca, filmin diğer bir noktası da, ilüzyon olayından çok, 'klon' olayına da genel bir bakış.. bu 'sihirbazlık' numaralarının altında belki de, birçok numara daha aranabilir, ama Nolan elinde bulunan bütün bu motifleri ince ince, sağlam bir kurguyla işlemiş..

Filmin sonu gerçekten de, pek bir beklenmedik şekilde bitiyor. Şimdi film çok övülmesine rağmen, ara sıra, filmi izlerken 'bunun burada olması belki milletin ilgisi çekilsin diye burada böyle yapılmış, ama çok saçma, ya da birbirleri ile bu sahneler bağdaştırılmamış' denilebiliyor.

Filmi izledikten sonra, insan gerçekten de kendi kendisine bir sürü soru yöneltebiliyor;

- filmin içeriği ile bilgiler içerebilir-
örneğin, ilk aklıma gelenlerden birisi, Angier, Tesla'dan bu makineyi aldıktan sonra, tiyatro sahibine gösterirken, makinenin içine girip, yok oluyor başka bir yerden çıkıyor. Gerçek sahnede iken, klonunu oluşturabiliyor. Peki bu makine böyle iki yönlü bir makine miydi? Tesla ilk bu makineyi verirken, sadece klon olayını ortaya çıkardı. Öteki tarafı niye gösterilmedi, ya da angier bunu tiyatroda gösterirken, niye ilkin yok olup da başka bir yerden çıktı..
- sonra, filmin sonunda, borden'ın yanında iken, 'lord' olarak gelince, önce bir şaşırdım. Daha önce öldüğünü gösteren kişi de, hugh jackman'dı. Peki bu eleman klonu ise, bir insanın klonu yine insanla aynı şeyleri yapmak zorunda değil midir. İnsanın bir kopyası, ya da onun bir yanılsaması ise, nasıl olur da, birisi yaşarken diğeri yaşar, ya da bu ölen kişi, klon değil de, angier numara yaparken bulunan 'sarhoş eleman mıydı'. Burası da muallak brnim için.. sonra eğer de, sarhoş eleman değilse, bu adama noldu.
- bir de şu olay var. Belki bu filmin ana hatlarından birisi de, ' iki iflah olmaz sihirbaz' arasındaki rant kavgası, prestij yarışı, ya da angier'in bitmek bilmeyen öfkesi. Peki borden gerçekten de, nasıl düğüm attığını ikizinin bilmiyorsa, daha sonradan, angier, borden'a ya da, ikizine denk geldiyse, - tamam hadi bilmiyordu- nasıl oldu da, borden, kağıda 'tesla yazdığında, gitti kendisi angier'in yanına, ikizini göndermedi..
- aynı zamanda, düğümün atılıp, angier'in karısının öldüğünü sahnede, olaylar neredeyse, bir dakika içinde gerçekleşiyor. Bu kadar zaman içinde, normal bir insanın nefesini tutamaması zor bir olay. Bir de, bu kadın bu fanusun içine girerken, ki kapağı kocaman, bu kapak kapandı mı, oraya o kadar hava dolar, bu kadar hava, bu kadar boğulma süresinden kurtulmak için yeterli değil mi..
- son sahnede de, angier öldü diyelim. Tam sonda gösterilen, fanus içindeki olayı anlamadım. Öldüğü yere daha önceden kimse gelmedi mi, ya da onu kimse görmedi mi, onu niye oraya koydu.

işte böyle ufak ayrıntılar, ya da kendimi kaptırmam sonucu anlayamadığım birkaç ufak noktası dışında, bende 'harika bir filmmiş' intibası uyandırdı. 'Edward Norton'ın oynadığı 'The Ilusionist' filmi de belki iyiydi, o da lezizdi ama, bu filmde, bana göre sırıtan birkaç nokta dışında, hemen hemen hata yok gibiydi.
Dediğim gibi, kurgusuyla, hikayesiyle, vermek istedikleriyle, görüntü kalitesi, özellikle parmak ısırtan oyunculukları ile kendisini izlettiren, bir yerden sonra kolay kolay bırakamadığınız, 'acaba ne kıllık çıkacak dur bakalım' lara sevk ettiren, kimi zaman, 'bu fallon'da var bir durum, ama dur bakalım' dedirten süper bir filmmiş.. eğer hala izlemeyenler varsa, gerçekten de, şiddetle tavsiye olunur. Yakın zamanda dvd'si çıkınca, edinmeyi düşünüyorum.. 10/9
boldheart
boldheart

Takipçi 397 değerlendirmeler Takip Et!

5,0
5 Ocak 2010 tarihinde eklendi
Çok zekice hazırlanmış müthiş bir başyapıt bana göre söylermisiniz hangi filmin finali bu kadar tahmin edilemez ve muhteşemdi...
atakanozruh
atakanozruh

Takipçi 331 değerlendirmeler Takip Et!

4,0
2 Haziran 2007 tarihinde eklendi
Bittiğinde tekrar izlemek isteyeceksiniz. Çok çok sağlam bir film. 9/10
deckard76
deckard76

Takipçi 317 değerlendirmeler Takip Et!

4,5
18 Haziran 2011 tarihinde eklendi
Zekice yazılmış bir senaryo,zihin pratiği yaptıran kurgu oyunları ve çok başarılı oyunculuklar.Teknik olarak kusursuzluğu eklediğimizde zevkle ve ilgiyle izlenen dört başı mamur bir yapım çıkıyor.9/10
Aslıhan Gayyurhan
Aslıhan Gayyurhan

Takipçi 285 değerlendirmeler Takip Et!

4,0
20 Şubat 2007 tarihinde eklendi
şaşırtıcı... sürükleyici.... sihirli.....
bluevelve
bluevelve

Takipçi 115 değerlendirmeler Takip Et!

4,0
29 Haziran 2008 tarihinde eklendi
Prestij bahane kurgu şahaneMomento ile düzü terse eviren bir kurgulamayla yarattığı beyin uçuklaması sayesinde Christopher Nolan ile tanışmış olan beni ve belki de bizleri, bu sefer de belki de kariyerinde prestijli bir basamak çıkmak adına çektiği The Prestige ile yeniden keşfetmek oldukça hoş bir durum. The Prestige yi de sayarsak Ciddi anlamda beş tane film üretmiş olmasına rağmen Christopher Nolan, özellikle Momento ile elde ettiği kült yönetmen payesini bu sefer the prestige ile kitlelere ulaşabilerek çoğunluk sinema izleyicisine hitap etme sonrasında daha bir genele yayarak büyük kitlelere hitap eder bir özellik kazanmıştır. Bu kadar az sayıda bir film var ediş ile bunu gerçekleştirmiş olmak aslında kendine güven ve özveri gerektirir ve Christopher Nolan da bunlar fazlasıyla mevcut.Sihirbazların dünyasına ışık tutuyor Nolan prstijinde. insani zayıflıkların gölgesinde karşılıklı ve acımasız bir rekabete tutuşan iki sihirbazın tutku ile fedakarlıklar ile gözlerini kör eden güçlü olma ve kazanma durgusu ile nasıl sarmalandıklarını ve hayatlarının birer trajediye döndüğü gözler önüne seriliyor. Her ne kadar hikaye insan üstü bir bilinmezlikler üzerinde gelişen sihir ve sihirbazlık üzerinden nemalanmış olsa da temelinde insani duyguların inceden inceye işlenmiş olduğu bir gerçek. Belki bu duyguların abartılmış bir yansıtılması söz konusu olsa da bu film açısında olumsuz bir anlama ve görünüme sebep olmuyor. The Prestige aslında insanı sorguluyor. insanın gözünü karartan hırsı ifşa ediyor. Hikayemizde iki taraf var. birisi Alfred Borden ( chiristian bale ) diğeri ise Rupert Angier ( hugh jackman ). Bu iki sihirbaz bir anlamda tutkunun, nefretin, hırısın, intikam duygusunun, gücün ve başarıyı elde etmenin ete kemiğe bürünmüş hali. Hayatları sihirbazlık üzerine kurulmuş ve karşılıklı rekabet ile beslenerek sürdürüp gitmektedir. Film bu iki sihirbazın henüz birbirine rakip olmadıkları zaman dilimine dönüp, tıpkı Memento taktiğinde olduğu gibi sondan başa bir anlatım yolu izliyor. ilk sekansta filmin finali veriliyor ve bu finale gidiş aşamasındaki süreç daha sonraki sekanslarda anlatılarak nihayetinde yeniden başa yani sona dönülüyor. Bu dönüş ile zaten tüm taşlar gediğine oturuyor ve sonrasında kocaman bir şaşkınlık surette asılı kalıyor.Aslında söz konusu iki sihirbaz karşılıklı kılıçlarını çekmeden önce aralarında hissedilen ama belli edilmeyen içten içe sürmekte olan bir çatışma yaşamaktadırlar. Angier karakteri Borden karakterinden hoşlanmadığını ifade edip durur. Gerçi burada bir çekememezlik yatmaktadır. işte bir süre sonra kör bir dövüşe dönüşecek en büyük sihirbaz kim kavgasının ateşleyicisi de bu çekememezlikten başkası değildir. Bunlar yanında iki karakterin kendi dünyalarına da kapı aralanmaktadır. Yaşanılan aşk, paylaşılan sevgi filmin bütününe dengeli bir şekilde yayılmıştır. Yani hikayemiz, bir anlamda tutkulu aşkların, acı veren ihanetlerin ve ölümle sonlanan umutsuzlukların da işlenmesi ile bir anlamda duygusal yönüyle de beni görün demektedir.Bir gösteri esnasında yaşanan ölüm bitmek bilmeyecek intikam fırtınasının ilk kıvılcımı olmuştur. Bu aşamadan sonra film iki sihirbazın karşılıklı manevraları ile adeta tenis maçına dönmüştür. Bir yandan Borden suçluluk duygusunun aklını kemirmesi eşliğinde yaşama tutunmaya çalışırken öte taraftan Angier, sevdiğini kaybetmesinden dolayı suçladığı Borden den intikam almanın yollarını aramaya girişmiş ve ona sihirbazlık hususunda rakip olmuştur. Artık kim daha iyi kavgası başlamıştır. Karşılıklı atılan ve zarar veren adımlar ile iki tarafta birbirini tüketme ve acıtma sürecini başlatmış ve zaten film bir bakıma, kendi içlerinde çelişir iken bir yandan da birbirleri ile çatışan iki karakterin birbirini yok etme mücadelesi neticesinde hakikatten de hiç umulmadık bir biçimde, hani kırk yıl düşünülse akla gelmeyecek bir nokta ile son bulmuştur.Film bazı izleyicilere konusu itibariyle çok cezp edici gelebilir hiç kuşkusuz. Ama bazılarına ise, durağanlığı ve sihir adına o kadarda çok sürpriz vermemesi bakımından s.k.cı hatta itici gelebilir. Her ne kadar hikaye iki sihirbazın güç elde etme ve birbiri üzerinde hakimiyet ilan etme üzerine kurulmuş ise de, neticede iki sihirbazdan öte iki insanın irdelendiği bir laboratuar görünümüne bürünmüştür. Burada, insanın en karanlık yanları, duyguları ve aklından geçenler masaya yatırılmış ve belli ki, bu karanlık yanların nasıl aydınlatılacağı hususunda cevaplar aranmaya durulmuştur.Aslında filmi çekici kılan yani olay örgününün finale kadar hiç açık verilmeden ustalıkla işlenişi olmuştur. çok edebi, felsefi ve sanatsal bir film yok karşımızda ama kurgulanışı ve hikayesindeki, son sahnesine kadar izleyiciyi merak duygusu içinde kıvrandırtan acabalar, bir bakıma The Prestige prestij katmıştır ve tabi Nolan a da. Az sayıdaki film ile kendini ispatlamak ve kabul ettirmek gerçekten zordur ama Nolan görünüşe bakılırsa bunu başarmış. Oyunculuklarda ise herkes üzerine düşeni yerine getirmiş ama Chiristian bale daha bir bürünmüş rolüne. Deneyimli oyuncu tam anlamıyla ikiye ayrılmış bir dünya da kısılıp kalmış Borden karakteriyle bütünleşmiş ve filmin güzel yanlarından birisi olup çıkmış. Filmin kurgulanışı konusunda başta da belirttiğim gibi her şey yerli yerinde ve alkışı hak edecek hatasızlıkta gerçekleştirilmiş. Bu aşamadan sonra da yapılması gereken, koltuğa kurulmak ve birbirini tüketen iki sihirbazın abra kadavralarını izlemektir.- The Prestige ( prestij ) -
delicewatt
delicewatt

Takipçi 244 değerlendirmeler Takip Et!

4,5
29 Aralık 2006 tarihinde eklendi
Bu filme yorum yazarken nereden başlasam diye düşünmeden edemedim. Seyir zevki, sürükleyicilik, oyunculuk, kurgu, senaryo, Nolan’ın o benzersiz anlatımı ve tarzı, atmosfer, flashback’ler daha yazsak neler neler. Bir sinema filmi herhalde ancak bu denli ustaca yapılır. Nolan genç yaşında umut falan vaadetmeyi geçti değme yönetmenlere taş çıkaracak filmlere imza attı. Yönetmenliğini tam da anlattığı ilüzyonisler gibi yaptı. Ne diyelim tek isteğimiz dünyanın kazandığı bu müthiş adamdan daha nice 'prestijler' görürüz.
kalpsiz
kalpsiz

Takipçi 252 değerlendirmeler Takip Et!

4,5
15 Eylül 2007 tarihinde eklendi
Mantığım bayram etti, Zekayı okşayan bir fantastik şölen...
korcane
korcane

Takipçi 186 değerlendirmeler Takip Et!

4,5
2 Ocak 2007 tarihinde eklendi
sinemadan yeni cıktım hala etkisindeyim fılmın bu kadar sasırtıcı bir fınal bu kadar ii oyunculuk ve senaryo olamaz..filmin sonunda neye ugradığınızı sasırıosunuz hayatımda seyrettığim eniyi 10 film arasına girdi bile.mutlaka gorulmesı gereken bir fılm umarım oscar adayı olur fılm veya oyuncular farketmez ve oscar alır..10/9
ill-key
ill-key

Takipçi 211 değerlendirmeler Takip Et!

4,0
5 Ocak 2008 tarihinde eklendi
Güzel bir film öncelikle.Ama..Filmde çok diyalog var.Bazı yerleri sıkıyor.Kurgu sondan başa,baştan sona bazı yerlede kafa karıştırıyor.Filmin sonunu kolay ele vermişler.Vay be dedirtecek bir olay göremedim ben.Nolan yönetmen olarak kötü performans göstermiş.Filmin seyirlik olduğu aşikar.Ancak bu puanı heketmiyor.10/7
barfly-2
barfly-2

Takipçi 229 değerlendirmeler Takip Et!

4,0
15 Ocak 2007 tarihinde eklendi
bir sihir gösterisinin 3 aşamadan oluştuğunu anlatan sahne ile başlayan film bize sonuna kadar "bu sinema filminin de 3 aşamadan oluştuğunu gösteriyor". anlatmak istediğini hem diyaloglarla hem de masa başında kurgu ile anlatan bu kadar başarılı başka bir film yoktur herhalde. ancak bir-iki mantık hatası da olmasa film bir başyapıt mertebesine ulaşabilirdi!!!!!
Daha Fazlasını Göster
  • En son Beyazperde eleştirileri
  • En İyi Filmler
  • Basın Puanlarına Göre En İyi Filmler