Hesabım
    Balans ve Manevra
    BEYAZPERDE ELEŞTİRİSİ
    2,5
    Geçer
    Balans ve Manevra

    Teoman’ca

    Yazar: Ali Ercivan

    Bir müzisyenin film yönetmenliğine soyunması ilk kez gerçekleşen bir olay değil. Belçikalı rock grubu DEUS'un solisti Tom Barman'ın 2003 tarihli ilk uzun metrajlı filmi Any Way The Wind Blows benim aklıma gelen ilk örnek. Her ne kadar pek geniş bir gösterim ağına kavuşamamış olsa da izleme fırsatını elde etmiş olanlar muhakkak ki benim kadar büyük keyif almışlardır o filmden. Michael Stipe veya Mick Jagger gibi rock müziğinin efsane isimlerinin yapımcı olarak çok önemli bazı filmlerin ortaya çıkmasına önayak olduklarını da biliyoruz. Neticede müzik de bir sanat alanı, hatta sinemayı yoğun bir şekilde besleyen bir sanat. Müzik üzerine kafa yoran birinin sinema yapmaya yönelmesinde şaşılacak ya da yargılanacak bir taraf göremiyorum.

    Bu bağlamda Teoman'ın ilk yönetmenlik denemesi Balans ve Manevra'ya haddini aşan bir cüretkarlık olarak falan bakmadığımı belirtmiş olayım yazıya başlarken.

    Balans ve Manevra pek öyküsü özetlenebilecek bir film değil. Çeşitli Bodrum karakterleri etrafında dönüyor daha çok. Bu karakterlerin kendi küçük öyküleri var ama filmin derdi öykülerden ziyade o karakterleri anlatmak. Dolayısıyla aslında daha ilk anda popüler sinemanın aksi tarafında kalıyor. Klasik kahraman sineması yerine bol karakterli Altman-vari (veya Teoman örneğinde Woody Allen-vari) bir film bu (yanlış anlaşılmasın, Teoman'ı bu iki ustayla mukayese ediyor değilim elbette). Böyle filmlerin gişe yaptığı veya amaçladığı zaten pek görülmüş iş değildir. Daha ziyade bir dertleri olur ve kısıtlı kitlelere hitap ederler.

    Teoman'ın filmininse pek öyle bir derdi olmaması, duygularına göre yaşamaktan öte bir söz söylemeye çalışmaması, bu açıdan da filmin en büyük dezavantajlarından biri. Teoman'ın sadece kendisi için film yapmak gibi bir lüksü bulunabilir ama seyirci karşısına çıkarılmış bir film artık basitçe yaratıcısına ait değildir. Dolayısıyla onun kişisel açıdan tatmin olması bizi bağlamayacaktır.

    Teoman'ın, malum, müzikten de taşıdığı bir imajı var. Son dönemde giderek sert ve cüretkar bir hal alan ve "cool" olmak üzerine de kurulu bir imaj bu. Vokal anlayışı, şarkı sözleri ve kişiliğiyle ister samimi olsun ister olmasın çizgi dışı bir noktada durmakta kendisi. Filmin aynı duruşu yansıttığına şüphe yok. Fakat bu Teoman personası -özenilen veya kimi sebeplerle hayranlık duyulan bir imaj değilse- kolaylıkla yapay ve sahte de görülebilir. Kaldı ki filmde de bunun yansıması var. Kimi karakterler ne kadar gerçek ve yaşayan insanlarsa, kimileri de o kadar yapay ve bu dünyanın dışından tipler. Dolayısıyla yabancılık hissinden kurtulamıyor insan bu filme bakarken.

    Balans ve Manevra'nın geveze bir film olması ve tahmin edilenin aksine hızlı ve gösterişçi bir kurgu yerine ağır bir tempoyu, klip usulü kamera oyunları yerine sabit kadrajları daha çok tercih etmesi, karşımızdakinin çok da genç işi bir film olmadığına da işaret ediyor. Ancak altı çok dolu olmadığı için pek 'olgun' demeye de dilimiz varmadığından, doğrusu orta yaş ve üstü kitleyi de ne kadar alakadar edeceği şüpheli. Bu durumda zaten filmin hedef kitlesiyle ilgili bir belirsizlik, amacına ne ölçüde ulaşabileceğine dair bir kuşku oluşuyor insanda. Bu film, Teoman'a ve onun frekansını tutturabilenlere hitap ediyor daha çok. O zaman zaten kişisel bir deneme olduğu, sinemamız açısından özellikle çok mühim bir noktada da durmadığı gerçeği iyice su yüzüne çıkıyor.

    Peki ama bütün bunların ötesinde, film teknik açıdan nasıl? Doğrusunu isterseniz, senaryodaki -veya diyaloglardaki diyelim- tuhaflıklar bir yana bu filmin gayet iyi çekilmiş kısımları da var. Teoman'ın her ne olursa olsun bu işin üstüne içtenlikle düştüğü ortada. Sanat yönetimi gerçekten detaylı, görüntü yönetimi özenli ve filmin her kadrajı göz dolduruyor. Görsel açıdan gayet temiz bir iş yani ortadaki. Devamlılık hataları veya eksik/yanlış çekilmiş planlar gibi sebeplerden dolayı bazı sahneleri kurguda kurtarmak üzere üretilmiş çözümler göze batıyor. Ama buna karşılık çok iyi kurgulanmış sekanslar da var. Neticede bu başarılı elemanlar birleşince ortaya gayet güçlü kimi anlar çıkabiliyor. Bir örnek olarak, tecavüzün ardından gelen Seda Akman'ın banyodaki sahnesi, gerek kadrajları, gerek zamanlama duygusu, gerekse seyirciye geçirdiği hisle oldukça etkileyici.

    Kısacası, hataları barındırdığı kadar bazı noktalarda sinemasal anları da yakalamayı başarmış bir film Balans ve Manevra. Teoman bunu öğrencilik filmi olarak gördüğüne göre, pekala bundan sonraki filmlerinde eksiklerini giderme şansına kavuşabilir. Artık kurguya dair de daha birinci elden bir fikri olduğuna göre, kurgunun senaryo ve set aşamasında kafada çözülmesinin, bu filmde göze batan bazı acemiliklere çözüm olacağını fark edebilecektir mesela.

    Kanımca, filmin beğenilmemesi gibi bir durum yönetmenliğinden ziyade senaryosundan kaynaklanacaktır. Senaryonun bana pek bir şey ifade etmediğini, hatta kimi zaman antipatik bulduğumu söylemeliyim ama doğrusu bir yönetmenlik denemesi olarak toptan başarısız bir iş addedilmesinin haksızlık olacağı kanısındayım.

    Daha Fazlasını Göster

    Yorumlar

    Back to Top