Tesadüfi bir çizgidir, aşkBezen hayatın karşısına mucizeler çıkar, olmadık anlarda ve olmadık yüzler, kaderin bir uzantısı olup, kaplar uzaklara savrulan düşleri. İnce bir çizgi belirir, yarıya böler suretleri ve ardında izler bırakarak devam eder, ayırmaya kalpleri ve bedenleri. Bazen bir anlık karşılaşmalar belirler, bakışların şaşkın ürkekliğindeki bilinmezliği. O an sanki gelecek gözünde şekillenir insanın, sonunu görür, bulutların utangaç süzülüşünde. Tesadüf müdür ? diye sorulur kendi kendine , yanıt bulunması güçtür, çünkü; bir anlık rüya gibidir bakışlarda beliren yüzler ve sonrası silik bir gölge olur, süzülüverir hiç hesapta yokken. Oyun gibi başlamıştır ilk başlarda ve sonu göz bebeklerinin donukluğunda noktalanır, beklemenin ve özlemin tarifsiz kavruluşuyla.Bazen böyle filmler vardır, ansızın yüreği dağlayıverir, sarsar insanın en uzak düşlerini. Savurur ta uzak bir evrenin, el değmemiş yokluğuna. Zihinleri değil yüreği pareler çoğu zaman, düğümlenir kareler yaralı dimağların sızlayan duvarlarında. İşte bu filmlere iyi bir örnek hiç kuşkusuz ?Kutup Çizgisi Aşıkları? olarak karşımıza çıkmakta. İspanyol yönetmen Julio Medem imzalı 1998 yapımı film; rastlantılar ve olasılıklarla bezeli ve kaderleri bir birine kenetli iki insanın, çocukluklarından, ergenliklerine ve oradan yetişkinliğe geçişlerine bizleri tanık ederek, yaşadıkları anları ve bu anların ince ama sağlam bağlarını, yakınlaşmalarını bazense kopuşlarını, bir bütünün parçalara ayrılmış görünümleri eşliğinde bizlere sunmaktadır. Evrelere ayrılmıştır yaşam ve çoğu zaman bir şeyler yarım kalmaktadır insanın hayatında. Ne kadar çok uğraş verilirse verilsin, önceden örüldüğü için ve sonradan değiştirilemeyeceği için hayata çizilen çizgiler, çabalar çoğu kez asılı kalır, anların ağır sayımının odağında. Zamanı ne geri ne de ileri almak, mümkün olmaz, yoklukların ve iç çekişlerin kutba vuran simasında.Film üç evreden oluşmaktadır, üç farklı şekilde resmedilen karakterler, bakış açıları bir birini takip ederek sunulmakta ve kendi pencerelerinden ve dillerinden olaylar resmedilerek, durum tasvirleri şekillenmektedir. İki kahramanımız vardır, biri Otto diğeri Ana'dır. Önce çocuk suretleri belirir karşımızda. Kendi dünyalarının portreleri çizilir; düşünceleri, duyguları, hissettikleri. Küçük yüreklerinde beliren sevginin ilk kıpırtılarına şahit oluruz, ürkek bakışların ve kararsız kalınışların odağında. Sonra filizleniverir dillerden sözcükler ama içten söylenir sözler, kaçamak bakışların kıyısında. Çocukluğun masum düşlerine dalarız birazdan, kimi hüzünlü bir şarkı olur kanatır her bir dizesi yürekleri ve kimisi dizili mısraların sıcaklığını yayar, ısıtır göz atmaların şahitliğinde bizleri. Peşinden koşarlar yakalamak için anları, her biri yolların kesiştiği bir evrenin merkezinde bulur kendini, parçaları birleştirmek içindir belki, geleceğin görünür kılınan kutbunda. Tesadüflerin biçimlendirdiği hayatlardır onlarınki. İlk karşılaşmadan itibaren, ilahi bir yönlendirmedir belki de. Okul bahçesinden başlamıştır ve biri ayrılığın diğeri ölümün buluşturduğu iki insanın birleşmesi ile onlarda birleşmiştir, mucizemidir yoksa kaderin bir oyunumu, akıllarda sorular belirir. Sonra birden büyüyü verir, Otto ve Ana. Ergenliğe adım atışlarıyla birlikte duyguları da kabarır, engin dalgaların hoyratça vurduğu kıyılar misali, ufalanır içlerindeki katmanlar. Yakınlaşır gövdeleri, uğultulu bir gecenin koynunda. Üvey kardeşlerdir oysa ama aşkı bulmuşlardır bir birlerinin ruhlarında. Zamanın durdurulamayan işleyişi, Otto ve Ana'yı olgun birer surete büründürmüştür. Hayatın içinden çıkılmaz örgüsüne kapılmışlardır, değişen ve gelişen günlerin ardı sıra. Bedenleri gibi hissettikleri de değişmiştir. Ara sıra belirmektedir yinede çocuk suretleri. Düşle gerçek karışımı geri gidişler, belki de büyümeyen içteki çocuk yanın yüzeye çıkarılmasının sancılarıdır. Yada masum bir simge olan ve günahsız varlıklar olarak vücut bulan çocukluk hallerine sığınılmak istenmektedir. Belki de hiç büyümemek, böylece her şeyin eskisi gibi kalması arzulanmaktadır; mutlu bir yuva ve mutlu bir yaşam için. Özellikle Otto'nun içine düştüğü yalnızlık halleri, ona hayat verenin ansızın çekip gitmesiyle belirginleşmiş ve boşluğa savruluşun ilk işaretleri olmuştur. amaçsızdır artık ve alışamamıştır bu kaybedişe, Ana'sı vardır belki ama yitirdiğinin yerini dolduramayacaktır. İçinde biriken öfke uzaklaşmasına neden olmuştur, ailesinden. Ana ise; bu bitişi çaresiz gözlerle izlemektedir. Duyduğu aşk her zamanki canlılığındadır ama sevdiğinin içine düştüğü çaresizlik onu da yıpratmaktadır. Derken günün birinde Otto haber vermeden ayrılır evlerinden. Kader ağlarını örmeye başlamış, olmadık rastlantıların kıyısından habersizce geçişlere kapı aralamıştır. Tesadüflerin gölgesinde kimi zaman bir uçağın içinde, kimi zamanda meydanda bir cafe de buluşmuşlar ama birbirlerinden habersiz ayrı yollara savrulmuşlardır. Hüzünlü bir aşk yazılmıştır, kavuşamayan iki kalp, hayatı paylaşamadan sonsuzluğa kapılmıştır. Baştan sona tesadüfler üzerine kurulmaktadır film. Karşılaşmalar, ilk bakışlar, ölüm sonrası tanışmalar, yan yana gelip de rastlaşamamalar, hayatta her şey bir rastlantı eseridir, düşüncesi üzerine inşa edilen film; senaryosundaki farklı olay örgüsü ile dikkat çekmektedir. Yönetmenin hayatları işleyişi, iç içe geçmiş halkalar şekline evirmek suretiyle olmaktadır ve her iki karakterin anlara ve bir olayın oluşuna bakış açıları bir sıra eşliğinde verilmektedir. Bu haliyle de film, bir yandan erkeğin düşüncelerini ve hislerini bizlere aktarırken, öte yandan da kadının aynı konu hakkında kendi çerçevesinden duruşu ve yaklaşımlarını ortaya çıkarmaktadır. Filmin kendisi iki kutupludur, zaten kutup çizgisine ulaşma arzusu da sembolik bir sunumdur. Filme serpilen flashbackler ile geçmişe dönülmesi ve bazen, bazı anların gerçek olup olmadığı yönlü şüphelere meyleder karelerle bezeli olması, yapının temelini sağlamlaştırmakta ve verilmek istenen duygu ile etkinin izleyiciye kanalize edilmesinde kolaylık sağlamaktadır. Hiç şüphesiz filmi etkin kılan unsurlardan biride oyunculuklardır. Ana karakterini canlandıran Najwa Nimri'nin ve Otto karakterini canlandıran Fele Martinez'in performansları başarılıdır. İki oyuncunun samimi ve abartıya kaçmayan ortaya koyuşları göz doldurmaktadır. Tabi ki unutulmaması gereken bir etkende müziğin seçimi ve yer ile zamana göre doğru kullanılmasıdır. Kurgusunun değişik işleyişi, bazı sondaki yaşanılanların başlara yada ortalara, veya başlar yada ortalardaki yaşanılacak olayların filmin farklı kısımlarına iliştirilmesi, kimi izleyici için bütünü muhafaza etmede güçlükler yaşamalarını neden olabilir. Birde filmin ağır duygusal atmosferi ile bir türlü çekilen çizgilerin birleştirilememesi, hüzün katsayısını arttırmakta, karamsar bir burukluğa izleyiciyi sevk etmektedir. Filmin tahmin edilemez sonu ise yüreklerde tarifi imkansız acılara neden olmakta, göz bebeklerinin buğulanmasına yol vermektedir.Benden size bu filmi, mutlaka seyretmeniz tavsiye edilmektedir.---- Los Amantes Del Circulo Polar ( Kutup Çizgisi Aşıkları ) ----