Hesabım
    Batı Cephesinde Yeni Bir Şey Yok
    Ortalama puan
    3,8
    30 Puanlama
    Batı Cephesinde Yeni Bir Şey Yok hakkında görüşlerin ?

    3 Kullanıcı yorumları

    5
    0 Eleştiri
    4
    3 Eleştiri
    3
    0 Eleştiri
    2
    0 Eleştiri
    1
    0 Eleştiri
    0
    0 Eleştiri
    Sırala
    En yararlı eleştiriler En yeniler En çok eleştiri yazmış üyeler En çok takip edilen üyeler
    NEÇİRVAN
    NEÇİRVAN

    Takipçi 84 değerlendirmeler Takip Et!

    4,0
    26 Aralık 2022 tarihinde eklendi
    Savaşın bütün vahşiliklerini tüm çıplaklığıyla gözler önüne seren başarılı bir film. Çekim Teknikleri mekanlar müzik karakterler gayet başarılı.
    Kesinlikle İzlemeye Değer, ara ara tansiyon yükseliyor fakat genel anlamda durgun ve yorgun ilerleyen o atmosferi hisettiren bir film Dramatik bir döngü, savaşın gerektirdiği Pisikolojik Baskı ve mental durum çok iyi işlenmiş. İzleyiciye hayatın içinden gerçekçi bir kesit sunuyor.
    Turgay Buğdacigil
    Turgay Buğdacigil

    Takipçi 1.882 değerlendirmeler Takip Et!

    4,0
    3 Mart 2023 tarihinde eklendi
    Senaryosunu da, Birinci Dünya Savaşı'nın Batı Cephesi'nde Alman ordusunun on sekiz yaşındaki askerlerinden biri olarak savaşmaktayken 31 Temmuz 1917'de, Fransız topçusunun şarapneliyle ciddi anlamda yaralanarak, savaşı kendi adına nihayetlendiren Erich Maria Remarque'nin aynı isimli sıra dışı bir edebiyat klasiği olan romanından (1929) uyarlayarak Ian Stokell ve Lesley Paterson ile birlikte yazan Edward Berger'ın yönetmen koltuğunda da oturmakta olduğu "Im Westen nichts Neues / All Quiet on the Western Front"; savaş karşıtı bir destansı drama olarak geliyor karşımıza...

    Gelin isterseniz, 20 milyon dolarlık bir bütçeyle, yeşil perde ve görsel efekt teknolojilerinin yanı sıra; özellikle de zorluk derecesi yüksek sahnelerinde koordinatörlüklerini Josef Jelínek, Jan Loukota, Marek Svitek ve Markus Weilguny'nin üstlendikleri, dublör oyuncuların performanslarına yaslanılarak çekilerek 9 kategorideki Academy Ödülü'ne aday olmuş olan bu Netflix filmine biraz daha yakından bakalım...

    ***

    Cephede hayatlarını kaybeden Alman ordusuna mensup askerler, üniformaları üstlerinden çıkartıldıktan sonra tabutlara konularak kazılan toplu mezarlara defnedilirken; üniformaları da, yeniden kullanılmak üzere askeri birliklere gönderilmektedir...

    Çamaşırhaneler de yıkanarak kurutulan bu üniformalar, terzihaneler de gerekli onarımı da görmelerinin ardından; orduya yeni katılan askerlere dağıtılarak giydirilmektedir...

    Ki, bu üniformalardan bir tanesi de; filmin en başında, siperlerden çıkarak düşman mevzilerine saldırmaya zorlanan er Heinrich Gerber'e (Jakob Schmidt) aittir...

    ***

    - Kuzey Almanya, 1917 Baharı, Savaşın Üçüncü Yılı -

    18 Kasım 1899 doğumlu, yani on yedi yaşındaki Paul Bäumer (Felix Kammerer), yaşı tutmayan diğer pek çok gönüllü Alman genci gibi; ebeveynlerinin iznine işaret eden imzalarını taklit etmek suretiyle, yakın arkadaşları Albert Kropp (Aaron Hilmer), Franz Müller (Moritz Klaus) ve Ludwig Behm (Adrian Grünewald) ile beraber ("Vatan, Millet, Sakarya'nın" o günlerdeki versiyonu olan) "Kayzer, Tanrı ve Anavatan" adına savaşmak için silah altına alınır...

    Cephede yaşanmakta olanlardan bihaber vaziyetteki, üniformalarını giyinip, silahlarını kuşanan gençlerin tamamı; neredeyse mutluluktan uçacak bir haldedirler...

    ***

    - La Malmaison, Kuzey Fransa, Batı Cephesine 25 Km -

    Dört arkadaşın da aralarında olduğu, yaralı sevkiyatında kullanılacak kamyonlarından indirilerek yola yayan yürüyerek devam eden, General Ferdinand Foch (Thibault de Montalembert) komutasındaki birliğin; siperlerine vardığındaki durumu en iyi özetleyen, "Ben hiç böyle hayal etmemiştim" diyen Ludwig'in sözleridir...

    Zira bir yandan Fransız topçularının ateşi siperleri döverken, diğer yandan da bardaktan boşanırcasına bir hızda yağmakta olan yağmurun; aynı siperleri gölete çevirmemesi için askerler, dondurucu soğuğa rağmen suyu miğferleriyle tahliye etmek mecburiyetinde kalmaktadırlar...

    Bu acemi dört kafadara ilk günlerinde; kendilerine hem bir ağabey hem de bir baba şefkatiyle yaklaşan, Stanislaus "Kat" Katczinsky (Albrecht Schuch) yardımcı olacaktır...

    ***

    Gecenin ilk nöbetini Albert ile birlikte tutan Paul'ün kafasına, Fransız siperlerinden açılan ateş esnasındaki kurşunlardan biri isabet etse de; koruyucu kalkan görevi gören miğferi imdadına yetişmiştir...

    Tekrar nöbet yerine çıktıklarında, bu kez Fransız topçularının yaylım ateşi yeniden başlamıştır...

    Bu durumda yapılacak en akıllı iş ise, sığınaklara girmektir...

    ***

    Ancak bombardıman o kadar güçlüdür ki, sığınağın ayakta kalması pek mümkün görünmemekte olup; içeride kalmakta ısrarcı davranmaları durumunda da, yıkıntının altında kalmaları kaçınılmaz olacaktır...

    ***

    Ertesi sabah...

    Enkaz altında tek parça olarak çıkartılan Paul, ölmüş olan askerlerin boyunlarındaki künyeleri toplarken botlarına; geceki yoğun bombardıman esnasında, "Evime gitmek istiyorum" diyerek ağlayan Ludwig'in çamurun içine gömülmüş gözlükleri takılır...

    Çok geçmez...

    Cansız bedenine de ulaşır...

    ***

    - 18 Ay Sonra -

    Tarihler 7 Kasım 1918'i gösterirken, cepheden toplanan asker künyelerinin tasnifi yapılarak rapor haline getirilip; Genel Kurmay Başkanlığı'nın bilgisine sunulmak üzere, Matthias Erzberger'e (Daniel Brühl) teslim edilmektedir...

    Kendisine sunulan dosyada belirtildiğine göre; son bir haftadaki asker kaybı, kırk binin üzerindedir...

    ***

    - Champagne Fransa İşgal Bölgesi -

    Paul ile Kat, pişirdikten sonra Albert, Franz ve Tjaden Stackfleet (Edin Hasanovic) ile paylaşarak afiyetle yiyecekleri bir kazı; bir çiftlik evinin bahçesinden çalıp, arkalarından ateş açılmasına karşın kaçarak kurtulurlar...

    Bu yemek onlar açısından, sürekli yedikleri patatese iyi bir alternatif oluşturmaktadır...

    Ki aslında bu, Alman ordusunun tayın temininde de zora düştüğünün bir göstergesi olarak sunulmaktadır...

    ***

    Bu arada...

    Karısından gelen mektubu, Paul'e okutması sebebiyle Kat'ın; okuma yazma bilmediğini de öğrenmiş oluyoruz...

    Dakika 48...

    28 Haziran 1919 tarihinde imzalanan ve Almanya açısından oldukça ağır koşullar içeren Versay Barış Antlaşmasıyla, milyonlarca insanın daha hayatlarını yitirecekleri İkinci Dünya Savaşı'na neden oluşturacak bir biçimde tamamen bitirilmeden, köprülerin altındaki suların fokurdayarak akmaya devam edeceği filmin geride kalanında siz değerli sinemasever dostlarımızı; savaşların yol açtığı insani felaketlerin sergilenilmeye devam edeceği, 100 dakikalık bir bölüm daha bekliyor olacak...

    Keyifli seyirler,
    Emirhan Yener
    Emirhan Yener

    8 değerlendirmeler Takip Et!

    4,0
    3 Aralık 2022 tarihinde eklendi
    Savaşın nasıl berbat bir şey olduğunu, bazı yöneticilerin kendi hırsları, egoları uğruna binleri nasıl feda edebileceğini bize hatırlatan bir film. Savaş psikolojisini ve atmosferini iyi bir şekilde tutturmuşlar. Özellikle tankların cephe üzerinden geçtiği sahnede kendimi savaşın içindeymiş gibi hissettim. Filmin müzikleri de çok hoş. Keşke 1. Dünya Savaşı'nı bizim açımızdan anlatan bu kalitede bir yapımımız olsa... spoiler:
    Daha Fazlasını Göster
    • En son Beyazperde eleştirileri
    • En İyi Filmler
    • Basın Puanlarına Göre En İyi Filmler
    Back to Top