Alper arkadaşım yorumunda bazı noktalara katılıyorum,evet Amerikan sineması gerçekten büyük bir hegamonya kurmuş durumda ve evet diğer filmler daha az uğruyor sinemalar.Ama burada Türk filmlerinin çok daha iyi senaryolarla çekilmesi gerekiyor,daha seçici ve daha özgün konular bulunmalı,ama baktığımızda yalnızca Türk insanına ve magazin kültürüne hitap eden,espri seviyesi düşük ve zeka yoksunu,en kötüsü de Amerikan özentisi filmlere rastlıyoruz,ve senin de dediğin gibi biz onlara değil,onlar bize öykünmeli eğer dünya bazında yükselmek istiyorsak,ama benim gördüğüm kadarıyla şu anki filmlerle bu olanaksız,daha adam gibi derli toplu senaryo bile yazamıyoruz,ayrıca sırf medyatik olsun diye filmlere bi sürü saçmasapan yan karakter ekleniyor ki,bunlar da filmin hikaye akışını ve sürükleyiciliğini azaltıyor,örneğin bir Duvara Karşı son 10 yılda Türklerin yaptığı tüm filmlerden çok daha iyiydi,buna Eşkiya,Gönül Yarası,Uzak,Mayıs Sıkıntısı(ki çok başarılı bir yapım bence)vb. kalite yapımlar da dahil,çünkü o filmde gerçek duygular son derece samimi bir dille işlenmiş ve bu yapılırken de örneğin Zeki Demirkubuz`un yaptığı gibi mesafeli ve soğuk bir dil kullanılmamış,hem seyirciyi hem eleştirmenleri memnun eden bir yapım ortaya çıkmıştır,ama son dönem filmlerden GORA,Hırsız Var,Şans Kapıyı Kırınca,Mumya Firarda,Hababam Sınıfı serileri,Büyü,Okul vb. filmlerle bir yere ulşmaya çalışılırsa boşa kürek çekmiş oluruz,her ne kadar bu filmler iyi gişe yapsa da evrensel değiller ve belli bir samimiyet taşımıyorlar,az film ürettiğimiz de düşünülürse çok daha iyi seçilmiş senaryolarla çalışmak bana en doğrusu gibi görünüyor,çünkü Bergman`ın da dediği gibi"senaryo filmin belli bir parçası değildir,senaryo herşeydir!"kısacası kağıt üzerinde kaybetmiş filmlerle bu iş yürümez arkadaşlar,bilmem haksız mıyım.Saygılar.