En yararlı eleştirilerEn yenilerEn çok eleştiri yazmış üyelerEn çok takip edilen üyeler
Filtrele:
Hepsi
rudeonerudeone
Takipçi
1.698 değerlendirmeler
Takip Et!
4,0
2 Ocak 2014 tarihinde eklendi
Tolkien evreninin beyazperde macerası, üzerine çok fazla konuşulabilecek bir konu. Hele bir de önceden edebiyattaki Orta Dünya'nın takipçisiyseniz, ver elini karşılaştırmalar, ver elini uzun sohbetler. Hobbit'in de kaderi, Yüzüklerin Efendisi'nden pek de farklı olmadı doğal olarak. Halihazırda yaklaşık 13 yıla yayılmış bu uzun maceradan bahsedecek halimiz yok tabii ki, sene 2014 olmuş. Son kısma gelelim en iyisi. Önce del Toro anonsuyla heyecanlanan, daha sonra Peter Jackson'ın (efsanenin) geri dönüşüyle daha da heyecanlanan Orta Dünya hayranlarıydık biz. Hobbit'in üçleme olarak çekilecek olmasının gerekliliği sorgulandı önceleri. Daha sonra klasik olarak kitaba ne kadar bağlı kalınacağı vs. Ortak görüş ise Jackson'ın böyle bir film söz konusu olduğunda olaya en hakim yönetmen olduğuydu. İlk iki filmi izledikten sonra bunu kabul etmemek elde değil, evet. Ancak bu uyarlamalar 2000lerin başındaki o şaheserlere ne kadar yaklaşabilmiş bu her zaman tartışılacak. Bu ikinci filmde ilkine nazaran daha fazla hareket, daha fazla aksiyon var. Zaten benim ilk bakışta fark ettiğim Yüzüklerin Efendisi ile Hobbit serilerini birbirinden ayıran temel farklardan biri, bu hareket-aksiyon oranları. Şöyle ki, Yüzüklerin Efendisi'nin üç filminde de (aralarda ufak tefek hareketler olmasına rağmen) film her zaman final sahnesinde kopardı. Örneği Miğfer Dibi savunması, veya tabii ki Pelennor Çayırları Savaşı...Ancak bu ikinci filme baktığımızda filmin başında, ortasında, sonunda uzun süren aksiyon sahneleri mevcut. Bu durumun en büyük dezavantajı ortaya "ağır" bir film çıkmasını önlemesi. Sürekli bir "Steven Spielberg" veya bir "Indiana Jones" hareketliliği var. Tek bir kitabın bu şekilde yayılarak üçlemeye döndürülmesine getirilen temel eleştirilerden biri de bu zaten. Eklenen karakterler, şaşırtıcı ve Orta Dünya'da pek alışık olmadığımız ilişkiler, kalabalık ancak fazla derinleştirilememiş bir kadro. Konusuyla, çekimiyle o Lord of the Rings oturaklılığını yakalayamıyor benim gözümde Hobbit. Ancak sonuna kadar izlenesi, sonuna kadar sürükleyici tabii ki. Çok yüksek beklentiler ve içgüdüsel olarak hissettiğiniz o Lord of the Rings karşılaştırmasını bir kenara bırakırsanız, göz açıp kapayana dek biter ikinci halka. "Fıçı" sahnesi ise uzun süre unutulmayacak cinsten.
Üzerinde durulması gereken en önemli nokta ise hiç şüphesiz filme ismini veren ejderha Smaug’un ta kendisi. İkinci Hobbit deneyimi sona erdiğinde seyircinin zihninde yer edinecek fikirler silsilesinin zirvesinde yer alacağına inandığım gibi Peter Jackson’ın bu Orta Dünya eseri, aslında bütün olarak Smaug’un filmi. Benedict Cumberbatch’in sesi ve mimikleriyle hayat bulan dev ejderha, yaklaşık üç saat süren filmin son 1/3’lük kısmına tek başına hükmediyor. Paha biçilmez mücevherlerin içinde yaşayan ve onlara karşı konulmaz bir tutkuyla adeta aşık olan Smaug’un filmin iskeletini oluşturmasının en büyük sebebi ise yazının başlarında belirttiğim gibi yönetmenin bu filmi tek başına bir hikaye olarak değerlendirmekten ziyade bir ara film kıvamında işlemiş olması. Tek başında ayakta duramayacak bir filmi Smaug gibi görkemli bir karakterin tekeline vermek ne kadar doğrudur bilinmez ama Jackson’ın karakterler konusunda yaptığı iyi bir şey varsa o da hikayede etkin tipleme sayısını arttırmasına rağmen her birini seyirciye yeterince kavratabilmek için gerekli malzemeyi olabilecek en anlaşılır yoldan veriyor oluşudur. Şahsen başta Tauriel olmak üzere Jackson’ın bu filmdeki oyuncu yönetimine karşı duyduğum endişeler boşa çıktı. İlk filmdeki noksanlıklardan dersini çıkaran yönetmen, bununla yetinmeyip olay ve zaman kurgusu konusunda da daha kendinden emin ve profesyonel tercihler yaptığını seyirciye hissettiriyor.
İlk filmde dile getirdiğimiz, senaryonun karakterizasyon ve karakterlerin istençlerine izleyiciyi ortak edememesiyle ilgili problemi, ikinci filmde çözümleneceği yerde daha da derinleşiyor. Karakterler daha belirgin hale geleceğine daha da silikleşip, daha yüzeyde seyrediyorlar, haliyle elimizde kocaman laflar eden, koca koca sahneleri bağıra çağıra anlatan bir filmden ve senaryo namına da hepi topu olay örgüsünden gayri bir ev kalmıyor.
Halbuki Peter Jackson çok uzağa değil, yine kendi mahsulü olan, muazzam bir ‘devam ettirme’ filmi olarak selamladığımız “İki Kule” ve yeniden dönüp baksa, yapması gerekenin, filmin hemen her seviyesinde bir adım daha ileri gitmek olduğunu göremez miydi? Thorin’in ve saz arkadaşı diğer cücelerin kitabın sağladığı enstrümanlarla derinleştirdiği için, olay örgüsü içinde bu karakterleri ilk filmden hatrımızda kaldıkları kadarıyla izliyoruz film boyunca. Bu halleriyle yaşadıkları gerilimler de, içine düştükleri zor durumlar da manasızlaşıyor. Olay örgüsü ne kadar giriftleşirse giriftleşsin (ki bu da olmuyor), karakterleri umursamadığımız takdirde başlarına gelecekleri de umursamayacağımız aşikarken , en az bir İstanbul-Ankara yolculuğu kadar uzun ‘hissedilen ve maddi’ süreye sahip bu filmin izleyici için tek çekici tarafı ismi mi? Peter Jackson, kitabı filmle çekmeye mecbur bir mecburiyet mi icra ediyor? Zaten daha önceden müşerref olduğumuz bilimum Orta Dünyalı sima ile, aynı üstün teknoloji ve aynı şartlar dahilinde karşılaşmamızın, altında vatan derin bir hikaye olmadığı müddetçe ne önemi var? neyse sonuç olarak iyi seyirler...
Usta yönetmen tam olarak kaldığımız yerden başlayıp ilk filmin dinamikleri üzerinden eseri anlatmaya devam etmiş, yine imkansız görünen yerlerden Bilbonun sayesinde kurtulmalar, Yüzüklerin efendisinden tanıdığımız bir Elf topluluğu, bari burda Legolasla Tauriel olayın içine iyice katılıp ufaktan bir fark yartıyorda seyir zevki biraz daha artı olarakta bilbonun yine teknolojik bir canlıyla kurduğu ilginç muhabbet, beklendiği gibi Ejdarhalı sahneler filmin en güzel yanları.Bu sefer çok uzun bir girişinde olmaması yada beklentilerin yüzüklerin efendisinden daha masalsı bir esere doğru kaymasıylada hiç sıkmadan sürükleyici bir şekilde ilk filmdede gözüme batan kansız çatışma sahneleri, abartılar ve tutarsızlar burdada dediğim gibi artık kıyas noktası efsane üçleme değil, önemli olan Orta dünyayı görebildiğimiz yaşayabildiğimiz yeni bir üçlemenin tadını çıkartabilmek, yoksa efsanenin hem sinema versiyonlarını hemde uzatılmış versiyonlarını defalarca defalarca seYredip ezberledik her de bir er yıl arayla çıksada Hobbitler bir üçlemeden çok, üç parçaya bölünmüş bir film gibi durmasıda esere en çok zarar veren nokta, öyle bir yerde bittiki film hayda kim beklicek o kadar zamana döndü birden, yani bir finalden(LOTR HER FİLMİNDE BELLİ BİR FİNAL VARDI) bir şeylerin kapanmasından bahsetmek mümkün değil. Seyretmeyenlere önerim son halkada gelsin öyle başlayın yoksa tatmin olamıyorsunuz bir filmin yarısında çıkmış gibi bir hissiyat kaplıyor bedeninizi. 10/8
Bildiğimiz macera devam ediyor özellikle 3D izlemek daha eğlenceli olacaktıa örümceklerle olan sahne gerçekten nefes filmin sonundaki duygu ikinci filmin sonunda da hakim oldu bende:Keşke bitmeseydi..
BP ailesinin verdiği düşük not sanırım şu anlamda: Çekilin biz Türkler daha iyisini yaparız. Çünkü verdikleri not evlere şenlik. Film evet ne yazık bazı sahneler itibari ile gereksiz. Hele de ejderha ile yaptıkları mücadele ve en sonda ejderhanın o komik Türkçe seslendirme sesi ile "ben size gösterecem gününüzü ühü ühü :)" deyip uzaklaşması. Lakin malum kapital bir dünya. Kimsenin Yüzükler serisini beklediği yok. Elimizde olan budur ve izlenebilir bir seridir. Bir yazar veya yönetmenin Tanrıyı oynaması ancak bu kadar olur. Hobbit serisinden sonra sanırım bi ELF serisi bizleri bekliyor olacak. Bu arada yorumlarda cüce arkadaşlarımızla dalga geçilip savaşçı olamayacakları belirtilmiş. Ama GİMLİ Yüzüklerde iyi savaşıyordu; kimsenin de bir şey dediği yoktu. Yüzükler serisinden sonra iyi geldiği kesin...
Aslında bu film tam olarak 4/5 puanını değil, daha düşüğünü hak ediyor ama... Filme uzun bir bekleyiş ve heyecan içinde girdim. Film biraz zayıf bir şekilde başladı ama bunu düzeltti. Sonra aksiyon sahneleri ve senaryo çok çarpıcı ve heyecanlı hale geldi (ara sıra çıkan 3D gösterileri de var...) ve ilk yarı bitti. 2. yarı ise ilkinden daha heyecanlı çünkü ejderha Smaug ortaya çıkacak. (ve biz onun işini nasıl bitirecekler diye merak ediyoruz ki filmin en beklenen ve heyecanlı olayı bu.) Sonra araya aksiyon sekansları... Buradan sonra Spoiler kullanacağım. spoiler: Gandalf'ı Arzog ve ordusu yakalıyor, (zaten bu kısmın 3. filmde belli olacağını biliyoruz.) sonra hobbitler dağa girmeyi başarıyor ve ejderhadan kaçmaca ve işini bitirmeye çalışıyorlar derken ejderha kaçar kaçmaz film biraz anlamsız bir şekilde biter. Sonuç olarak Smaug, Azog, Necromancer, ve diğer kötüler yani beklenilen her şey son filme kalıyor.spoiler: Sonuç olarak bu film seri için bir köprü görevide. Tabii iyi yanları da var. Bir sürü aksiyon sahneleri ve sıkmadan filmin sürmesi. Görsel efektler, oyunculuklar yine yerli yerinde.O yüzden 2. film için beklentilerinizi yüksek tutmamanızı tavsiye ederim. Artık 3. filme kaldı. Daha çok görsel efektler, sürükleyicilik ve aksiyon sahneleri için 4/5.
Öncelikle devam filminin, akışı ağır bulunan ilk filmden daha sürükleyici, daha aksiyonlu ve daha akıcı bir seyirlik olduğunu söyleyerek söze başlayalım. Cameo’yu ve havuç pek seven Peter Jackson, Hobbit üçlemesinin ikinci filminde büyük bir gişe hitinden beklenecek ve Tolkine-LOTR hayranları dışındaki seyirciye de kendisini seyrettirecek tüm elemanları kullanıyor zannımca.
spoiler: Erkek karakterlerin hüküm sürdüğü Orta Dünya evrenine savaşçı bir dişi Orman Elf’ini hiç yoktan dahil etmek, üstelik bu dişiyi iki ayrı ırka mensup erkeğin ilgisi arasında bırakmak, şaşkın büyücülerin, baştan çıkartıcı yüzüklerin, iğrenç ork’ların cirit attığı bir öyküde şüphesiz ki dengeleyici ve Orta Dünya fantasyasını günümüze yaklaştıran bir adım. “Kitapta yok, filmde ne gerek vardı!” argümanına sinema sanatının kendisine has dinamikleri olduğunu da yeniden anımsatmak lazım.
Tolkein ve Jackson evrenlerinin en göze çarpan unsurlarından biri de yol haritasına ait her lokasyonda karşımıza yeni bir macera çıkması. Yalnız Dağ’a giderken ekibin geçtiği her kulvar, Kuytu Orman, Elf Krallığı, Göl Kasabası’nın hiçbir sekansı boş geçmiyor, dahası nehirdeki fıçı yolculuğu gibi görsel bir şölene de dönüşüyor.
Filmden fazla sürprizbozan detay vermeden Türkçe çevirinin de başarılı olduğunu özellikle Göl Kasabası ile ilk tanıştığımız sekanslarda kulağımıza çalınan “çapulcu, ayak takımı, iktidarımı sorgulamak” gibi yerelleştirmelerin de ayrı bir takdiri hak ettiğini düşünüyorum. Anlayan anladı!
Son olarak Orta Dünya’ya ait asırlık bir ejderhanın pürüzsüz, net bir İngilizcesi konuşması kulağımı tırmaladı demeden geçemeyeceğim. Tolkien’in Hobbit kitabındaki orijinal İngilizcesini şuan bilememekle beraber, Smaug’a Orta Çağı’n Shakespearean İngilizcesi daha çok yakışırdı demek isterim.
Özetle karşımızda 1 sene beklediğimize değen bir yapım var, aksiyonu, aşkı, macerası, kovalamacası, hesaplaşması, hatta öyküyü bilmeyenler için ters köşesiyle Hobbit: Smaug'un Çorak Toprakları kendisinden bekleneni veren bir yapım.
Yazıya giriş yapmadan önce kısaca birkaç şey belirtmek isterim. Ben, bir Yüzüklerin Efendisi hayranı olarak Hobbit filmlerinin ikisine de büyük beklentiler eşliğinde çok iyi bir film izleyeceğimi umarak gittim. Lakin ilk filmi izledikten sonra bir şeyi kesin olarak anladım; bir daha Yüzüklerin Efendisi tadını kolay kolay alamayacağız. Halbuki Tolkien'in 425 sayfalık Hobbit romanı ilk düşünüldüğü gibi iki film halinde sinemaya uyarlansaydı kanımca Yüzüklerin Efendisi'ne çok daha yakın güzellikte bir seri ortaya çıkabilirdi. Fakat kabul etmek lazım ne kadar aç gözlü olsa da kaliteli bir yönetmen Peter Jackson. Ve bana göre henüz ilk iki filmini izlediğimiz seri bu haliyle bile hayranlarına gayet eğlenceli dakikalar yaşatabiliyor. Özellikle Hobbit: Beklenmedik Yolculuk'u izlemiş biriyseniz Smaug'un Çorak Toprakları'ndan oldukça keyif alacaksınız. Yalnız filmde birkaç tane problem var, bunlardan yazının ilerleyen bölümlerinde bahsedeceğim...
Teknik açıdan özetle bahsedecek olursak; Peter Jackson, filmi saniyede 48 fps formatında çekmiş olsa da hakkında okuduğum bazı olumsuz eleştirilerden dolayı filme alışık olduğumuz, saniyede 24 kare projeksiyon ile oynatılan IMAX salonunda gittim. IMAX'i seçme nedenim ise kaçışı olmayan 3D saçmalığının faydasını -az da olsa- yalnız bu salonda görebilmemiz. Ancak IMAX 3D versiyonunda karanlık ve soluk görüntüler filmin görselliğine ufaktan darbeler vuruyor. Eğer HFR (48 fps) 3D veya normal 3D versiyonunda bu soluk görüntüler fragmanındaki canlılığına kavuşuyorsa IMAX'de izlemenizi hiç tavsiye etmem.
Filmin en büyük özelliği ejderha Smaug tabii ki. Şimdiyi kadar gördüğüm en güzel tasarıma sahip olan bu ejderhanın ortaya çıkmasıyla beraber filmin düşen ivmesi tekrar hız kazanıyor. Bol aksiyon sahneleri arasında en güzellerini de Smaug'un olduğu sahnelerde izliyoruz.
İlk film gibi ağır ilerlemeyen Hobbit: Smaug'un Çorak Toprakları'na bir bütün olarak baktığımızda ne müthiş bir devam filmi ne de başarılı bir ara film görüyoruz. Tabii üçüncü filmi izleyene kadar bu filmin iyi bir geçiş sağlayıp sağlayamadığı yönünde fazla eleştiri yapamayız ama şu haliyle, bir İki Kule kalitesinde olmadığı apaçık ortada.
Sonuçta elimizde bir yıl beklediğimize değmiş, keyifli bir Orta Dünya seyirliği var. Renkler her ne kadar soluk ve cansız olsa da Smaug'un Çorak Toprakları'nda yine muazzam görsel efektler eşliğinde gözlerimiz bayram ediyor ve yine yılın en güzel plastik görüntülerine tanık oluyoruz. Tabii ki çok daha iyisini beklerdik Jackson’dan ama 2014 yılının Aralık ayına kadar elimizdekilerle yetineceğiz. Her zamanki gibi yine çok çok başarılı bir film izleyeceğimizi umuyorum ve bu sefer umduğumu bulacağımdan da eminim... 8,6/10 -Yazının tamamını okumak için film eleştiri merkezine göz atabilirsiniz.
İlk filmin seyirci için bir hayli sıkıcı olan bir saatlik hazırlık bölümünün aldığı olumsuz eleştirilerden ders çıkaran Peter Jackson, serinin ikinci filminde hikayeye kaldığı yerden devam ederken duraksamalara izin vermiyor. Hızlı bir açılışın ardından soluksuz devam eden öykü kurgusu, dramatik ögelere pek fazla izin vermezken Yüzüklerin Efendisi’ndeki ciddiyetin bir kenara koyulduğu Beklenmedik Bir Yolculuk’un izinden giderek mizahi unsurlara ağırlık veriyor. Uyarlandığı kitaptan ayrılarak kurgusal detayları bolca barındıran ilk filmde olduğu gibi Smaug’un Çorak Toprakları da masal okuyucularının ilk kez karşılaşacağı karakterler ve olaylar barındırıyor. Evangeline Lily’nin hayat verdiği Tauriel ise bu yeniliklerin başında geliyor. İlk filmdeki erkek dominansını Galadriel karakteri ile kapatan yönetmen, bu film için senarist ekibin hayal gücünden yararlanılarak oluşturulan bir başka Elf kadınından faydalanıyor. Kuyutorman prensi Legolas ile birlikte maceracı ekibe yardım eden Tauriel, aynı zamanda filmin romantizm içeren bölümlerinin de başrol oyuncusu. Öte yandan Gandalf’ın, Radagast tarafından ilk filmde haberi yayılan Ölüm Büyücüsü ile karşılaşması da yeniden kurgulanan bölümlerden. Bu sekanslarda Sauron karakterinin Yüzüklerin Efendisi üçlemesindeki imgesi dev gözle kurulan bağlantı ise Smaug’un Çorak Toprakları’nı seyrederken senarist ekibe duyacağınız hayranlığı şekillendirecek kilit element diyebiliriz. Aynı şekilde fragmanlarda da sıkça yer verilen fıçılar içinde Kuyutorman’dan kaçma sahnesi de sezonun en iddialı aksiyon sahneleri listesi yapılması durumunda zirveye oynayabilecek cinsten. Söz konusu bölümün ilk filmdeki dağ goblinleriyle yaşanan kovalamaca kadar uzun olmasına rağmen ona kıyasla daha çekici ve seyirciyi nefes aldığını unutturacak kadar olağanüstü olduğunu eklemeden geçmeyelim.
Üçlemenin bütün görkemini, hikaye derinliğini, mecaz zenginliğini çöpe atmaya başladığına mı yanalım; serinin ilk ve en "kutsal" kitabı olan Hobit'in o küçük güzel hikayesinin içine tükürdüğne mi yanalım. Bir varmış bir yokmuş, para herkesi bozarmışşşş....
Eleştirisini bile yazmaya pek gerek duymadım bariz bir şekilde bu film geçiş filmde yarım bırakılanların bazı detayların ve bazı karakterlerin geçmişini öğrendiğimiz,yarı yarıya eğlenip,gerildiğimiz bir ben kitabını da okuyorum şu ın başında anlatılan çoğu şeyi Jackson bu filme serpiştirmeye çalışmış.Haliyle de gereksiz yere uzatmış Smaug'un tasarımına ve kendisine bayıldım.Sırf Bilbo'yla olan mizah dolu sohbeti için bile izleyecekseniz de IMAX kadar uzun süreyi bünye kaldırmıyor seyirler...
Beyazperde.com'da gezintiye devam etmek istiyorsanız çerezleri kabul etmelisiniz. Sitemiz hizmet kalitesini artırmak için çerezleri kullanmaktadır.
Gizlilik sözleşmesini oku.