Hesabım
    Mavi En Sıcak Renktir
    BEYAZPERDE ELEŞTİRİSİ
    4,5
    Muhteşem
    Mavi En Sıcak Renktir

    Mevzu aşk; cinsiyetler teferruat...

    Yazar: Kaan Karsan

    Genelde bir kadın ve bir adam vardır. Bir adam, kadınla tanışır. Bazen birisi diğerini çok sever; bazen de ikisi de birbirlerini delicesine severler. Gün geçtikçe onlara olağanüstüymüş gibi gelen her şey olağanlaşmaya başlar. Kimi küçük sorunlar büyür.  Aralarına bir perde örülür; ayrılırlar; ayrılmaları gerekir. Daha sonra bunun acısına katlanamazlar. Bazen biraraya gelirler, bazen gelemezler. Başta da dediğimiz gibi genelde ve birçok şeyin başlangıcında bir kadın ve bir adam vardır. Çünkü tüm sıradan beklentiler bu iki cinsiyetin üzerinden kodlanmıştır. Abdellatif Kechiche’nin filmi, mevzu aşk olunca, bu kanıksanmış pratiklerin teferruat olduğu kanısında. Bu kez bir kadın var. Başka bir kadın daha var. Birbirlerine aşık oluyorlar. Bu son derece olağan… İtirazı olan?

    Mavi En Sıcak Renktir’in esas kadını Adele. Onun hayatına o bir otobüse yetişmeye çabalarken dâhil oluyoruz. Bu ilk saniye, bu ulvi andan itibaren sinemada olmanın hissi belirsizleşiyor; seyirci ansızın bütün gerçekliğiyle ve sıradanlığıyla akıp giden, başka bir hayata kapılıyor. Adele ile beraber kah okula gidiyoruz, kah yemek yiyoruz, kah sokaklarda geziyoruz. Bazı anlarda onun seçimlerine ortak oluyormuşuz gibi bile hissediyoruz. Coşkularına, hayal kırıklıklarına, mutluluklarına ve yalnızlıklarına neredeyse bu kadar yakından gördüğümüz için suçlu hissederek tanık oluyoruz. Bir gün Adele, Emma ile tanışıyor ve tam o anda tanıştıkları sokaktan biz de yürüyoruz.

    Abdellatif Kechiche, ‘Adele’in Hayatı’nı inşa ederken bir gerçeklik yaratmaktansa hali hazırda mevcut olan gerçekliği aynen sunmayı tercih ediyor. İzlediğimiz filmde sanki bir kamera yok; sadece göz var. Adele’in peşine takılan bu göz, onun spagetti yemelerini, sokakta yürümelerini ve bir kadınla sevişmelerini uzun uzadıya röntgenliyor. Kechiche’nin gözü, ‘dışarıdan’ ve ‘mesafeli’ bir biçimde bakmaya alışan üçüncü kişilerin ruh duvarlarını yerle yeksan ediyor. Nasıl kendi kimliğinizden ve benliğinizden kaçamıyorsanız, üç saatlik bir süreçte Adele’inkinden de kaçamıyorsunuz ve ‘o olmak’ zorunda kalıyorsunuz. Abdellatif Kechiche, sinemanın yanılsamacı kılçıklarını tane tane ayıklıyor ve geriye sadece sıradan bir hayatın, dış müdahalesiz, arı ve doğal hali kalıyor.

    Mezkûr gerçeklik öyle bir kıvamda ki, politik, sosyolojik ve cinsi okumaların her biri aslında ziyadesiyle önemsiz. Zira ortada sadece bir hayat var, sevabıyla günahıyla… Beğen ya da beğenme, bir hayata ‘böyle yaşanmaz’ ya da ‘böyle yaşanılır’ demek yersiz ve patavatsızca… İki kadın, nasıl hissediyorlarsa ve nasıl yaşamak istiyorlarsa öyle yaşıyorlar. Cinsiyetler arasındaki antika koşullanmalar, aşkın karşısında belli ki çok zayıflar. Nasıl ki zevkler ve renkler tartışılmıyorlarsa, tutkular ve aşklar da tartışılamaz. Mavi En Sıcak Renktir, kendisi hakkında üretilecek antitezleri yalnızca yaşanan bir hayattan referans vererek sarsabilecek bir film.

    Sadece bu gerçeklikten hareketlerle, Adele’i oyunculara, yönetmene, senaryoya indirgemek ve sinemanın teknik meteliklerinden tespit sağmanın yeri yok. Bu filmde gerçeğe dair gördüğünüz her şeyin bir adım ötesi var. Sadece şunu söyleyelim ki uzun zamandır bu denli sarsıcı, ikna edici,  duygusal ve hayat dolu bir şey izlemediniz. Kendinize gelmeniz zaman alabilir ya da kendinize gelmek istemeyebilirsiniz.

    Daha Fazlasını Göster

    Yorumlar

    Back to Top