Evrim eleştirileri

Christopher Nolan'ın görüntü yönetmeni olarak bilinen Wally Pfister'ın ilk yönetmenlik performansı bu filmle geliyor. Tekniksel bakımdan zayıf olan bu filmin yönetmeni Wally Pfister'ın bir görüntü yönetmeni olmasından dolayı filmden daha dişe dokunur bir sinematografi bekliyordum ama onu da bulamadım. Filmde, zihnin internete aktarıldığı düşüncesi işleniyor ve içinde gayet güzel replikler barındırmakta. Aynı zamanda biz insanların elinden çıkan ve gelişen yapay zekanın da kendi bilincini geliştirip, bizlere nasıl bir tehtit oluşturabileceklerini anlatan bir film daha. Bilim-Kurgu filmlerinde elbette gerçeklik payı aramak doğru olmaz ama bir bilim kurgu filminin de fantastik bir yapıya kaymaması lazım bence. Bu film, başlarda bilim kurgu olarak başlasa da, ilerleyen bölümlerde temeli atarak fantastikliğini vurgulamaya başlıyor. Diyaloglar uyutan cinsten olsa da, repliklerin bir kaçını beğendim diyebilirim. Güzel bir fikri bilimsel gerçeklikten uzaklaşarak birazcık telef eden bir film olmuş. Tıpkı Lucy gibi bu filmde iyi bir konuyu işlenişiyle boşa çıkaran filmlerden birisi. Bu yüzden filmi izlerken mantığınızı bir kenara bırakarak, bilimsel gerçeklikten bağımsız düşünerek izlemelisiniz. Aksi taktirde bazı noktaları saçma ve gerçekten uzak bulabilirsiniz. Daha çok Fantastik-Bilim Kurgu karışımının olduğu bu film, ilerleyen bölümlerde daha çok dramatik bir yapıya ulaşıyor ve başlardaki bilim-kurgu özelliğini de kaybediyor.. Lucy filmi nasılsa, bu film de öyleydi. Lucy'yi beğenenlere ve bu tür filmlerin meraklılarına bir göz atmalarını tavsiye ediyorum.. iyi seyirler...

teknolojinin son noktasını anlatan ve değişik yapıma sahip bir yapım izlenebilirmi izlenir ama filmi iyice anlamanız gerekli 10 üz 6,4

Alternatif gelecek :D ?
spoiler: (tamam gelecekte insanlar bilgisayar olup tanrılara dönüşmezler herhalde ama bu yapay zeka olayı olur sanırm :D )

Mükemmel yada güzel bir film beklemeyin...
Senaryo 1-2 ekleme yapılarak sağlamlaştırılabilirdi.
İlk 1 saat cidden vasat kalıyor ki 2.saat de mükemmel şeyler olmuyor ki 1.saatin açığını kapatsın.
Depp abimiz ve karısı dışındaki karakterler cidden gözümde zayıf kaldı en azından bir çoğu. (Oyunculuktan ziyade karakterlerin anlatımı ile alakalı, bu zayıflık olayı.)
spoiler: Filmin başının aslında sonu olması olayı cidden hoş olmuş. Genelde tüm olayın sevgiye bağlanmasını seven bir insan değilim ama bu filmde başından beri sevgi biraz ön planda olduğundan sırıtmamış aksine güzel durmuş.

Transcendence, yılın en beklenen filmlerinden biriydi ve şunu temin ederim ki yılın en kötü filmi bu. Bu kadarı da olmaz ki yani! Konu orjinal fakat filmin tamamı klişe. (yani berbat

Peki bu filmi beklememizin sebepleri nelerdi? Sebebi söyleyip sonucu yazacak şekilde şöyle:

1-) Fragmanı oldukça ilgi çekici ve bilimkurgu hayranlarını tatmin edecek şekilde gözüküyor.

Sonu:: Öncelikle fragmanlara aldanmayın. Mesela bazı iyi filmlerin kötü, bazı kötü filmlerinde iyi fragmanı olduğu için bizi yanlış yönlendiriyor. Bu filmde ne gerilim var ne de aksiyon. Ortaya abidik gubidik bir şey yaparak çorba gibi karıştırmışlar. Tatmin bile etmiyor.

2-) Başrolde Johnny Depp ve Morgan Freeman gibi ünlü isimlerin oynaması. oynaması.

Sonuç: Aslında filmde bu ikisi dışında Cillian Murphy, Rebecca Hall ve Paul Bettany var o kadar. Rebecca ve Paul yükselen ünlüler kategorisinde olamalarına rağmen bu filmde en saçma sapan karakterini oynayıp canlandırmışlar. Mesela Rebecca'nın karakteri şu; Evelyn, Will'i seviyor fakat Will ölüyor. Evelyn'de onu geri canlandırmaya çalışıyor. Şimdiden burası saçma mesela. Adam ölmüş ise ölmüş. Akışına bırakmak lazım işte. Zaten filmin en sonunda aklı başına gelip onu durdurmak istiyor. E o zaman bizim 119 dakikamız boşa gitti! Cillian Murphy ise filmin sadece 4 saniyesinde bile olsa bir şeye şaşırarak filmin en iyi performansını sergiliyor hem de açık ara farkla. Morgan Freeman ise filme o kadar gereksiz kaçmış ki onu gördüğümüz an heyecanlanmamız yerine hiç bir tepki göstermiyoruz. Aynı şey Johnny Depp için de geçerli. O karakterini canlandırmaya kötü başladıktan sonra açılıyor ve sonra vurulup ölüyor. (ki bütün bu herşey 10-20 dakika içinde oluyor filmin gerisini siz düşünün) Filmin gerisinde ise karakterini yine aynı ve sıkıcı bir şekilde canlandırmaya devam ediyor ve film saçma bir şekilde bitiyor.

3-) Yönetmen koltuğunda Wally Pfister'ın oturması.

Sonuç: Wally Pfister, Kara Şövalye Üçlemesi ve Başlangıç filmleri ile görsel efekt açısından kendini kanıtlamış bir yönetmen. Bu filmdeyse sadece bildiği işi yapıp ortaya sağlam ve başarılı görsel efektler çıkarıyor. Başka da bir şey vaat etmiyor.

Ayrıca filmde bu tarz diyaloglar da var; " -Sen bunu kanıtlayabilir misin? -Bilmem, sen kanıtlayabilir misin?" Üstelik bu diyaloglar yaklaşık 3-5 defa geçiyor. Artı, filmdeki internetin kötü bir şey olduğu kısmı da unutulacak gibi.

Transcendence yılın açık ara en kötü filmi. Filmin her yerine bulaşmış mantık hataları ve klişe laflar ile birlikte. Bence izleyip de zamanınızı boşa harcamayın. Filmdeki hiç oyunculuk iyi değil, filmin tamamı boş, görsel efektler dışında hiç bir şey vaat etmiyor. Görsel efektler de filme 0.5/5 değil de 1/5 vermemi sağlayan tek neden. İzleyip de zamanınıza kıymayın bence. İzlemenizi hiç tavsiye etmem. 1/5

Tam olarak kafamda farklı canlandırmışdım...... yada Jonny abinin gözümde ki büyüklüğünden kaynaklı olsa bu canlandırma..evet farklı bir bilimkurgu olmuş,özünde farklı bir noktaya parmak basan,gelecekte teknolojinin artık insanın üstüne tamamen çıkacağı gerçeğini gözümüze sokan bir film olmuş..ama ben biraz sıkıldım... ne bileyim işte... pek memnun ayrılmadım.

Film kadro ve senaryo açısından çok büyük bir beklenti yaratıyor ama izleyince hayal kırıklığı kaçınılmaz içi boş karakterler üstün körü hızlıca geçilen konu anlatımları senaryodaki kopukluklar sanki bütçeyi oyunculara harcayınca diğer taraflardan kısılmış gibi velhasıl bilim kurgu seviyorsanız yinede izlemekte fayda var

bilim kurgu dalında bir film olmuş. Ben çok beğenmedim ama izlerken sıkılmadım da. Orta seviyeli evde izlenmesi gereken filmler dalında benim için. Ben filmi 2 ay önce filan 1080p olarak izledim ancak film türkiye de yeni sinemaya girmiş. Bu yıllarda halen ülkemize filmlerin bu kadar geç gelmesi şaşırtıcı.

Kötü bir film değil, ama sadece bu kadar. Çok özel unutulmaz bir film beklemeyin, izlemezseniz bir şey kaybetmezsiniz.

Uzun zamandır çok film izlediğim halde eleştiri yapmıyordum burda. Ama bu film için yazmadan edemeyeceğim. Harika bir filmdi. O kadar güzel işlenmiş ki eksikleri görmezden gelebiliyor insan. Çok fazla olumsuz eleştiri yapılmış büyük ihtimalle filmin durağan yapısından dolayıdır. Fakat ben hiç sıkılmadım aksine bitmesini istemedim. Daha önce Johnny Deep' pek takmazken an itibariyle en büyük hayranı olmaya adayım. Filmde kanlı canlı çok az rolü olmasına rağmen kendisini o kadar güzel hissettirdi ki muhteşem bir iş çıkardı bu filmde. Bunun yanı sıra aşk, sevgi, dostluk ve sadakat çok iyi yansıtıldı. Filmin sonunda nerdeyse ağlayacaktım duygulandım :) ama maalesef filmde eleştirmem gereken kısımlar var. Spoiler vererek anlatacağım. Son olarak Lucy filmini sevmişseniz bunu mutlaka izleyin bu film Lucy'den daha iyi...
spoiler:
Will'in tüm teknoloji aletlerine hükmetmesi hatta insan beynine girmesi gayet mantıklı. Fakat daha ileriye gidip toprağa gökyüzüne suya ve yeryüzüne hükmetmesi ve kendini (haşa) tanrı addetmesi maalesef absürt bi durum oluşturdu. Çünkü sadece elektrik ve internet bağlantısı ile çalışabilen bir yapay zeka ( tamam bu yapay zekadan çok daha öte bişey ) toprağa ve yeryüzüne hükmedecek güce sahip değildir fişini çektin mi bitmeliydi :)) spoiler:

Mutlaka izleyin iyi seyirler...

Filmin yönetmeni olan Wally Pfister'ın yönetmen koltuğuna ilk kez oturduğunu ortalama bir sinema izleyici anlayabilir. Geçişler çok kötü, hikaye kopuk ve sürüklemeyen bir film. Konsept olarak güzel olabilecek bir film ancak bu kadar kötü yapılabilirdi. Oyuncu kadrosu muhteşem olabilir fakat aldanmayın derim. Johnny Depp hatırına izleyeceğim derseniz anlarım. Benim için hayal kırıklığıydı.

christopher nolan adını görünce the prestige ve inception'a gidiyor akıllar. nitekim bazı insanlarda tesla çağrışımları da olmuş. film de o minvalde tartışmalar açıyor. yazılan şeyleri tekrar etmemek için dikkat edeceğim bu filmde sırf geleceğe, bilime yapılmış bir kurgu değil insan varoluşuna, ruhun bilincin varoluşuna (ve yok oluşuna) dair okumalar mümkün.
allah bize şahdamarımızdan daha yakın, veya başka dinlerdeki benzer ifadeler. dünyadaki her su damlasında, her molekülde o var, ne düşünürsek ne hissedersek biliyor, biz hem o'yuz, hem değiliz vs. özellikle inception'dan sonra tasavvufa bir daha yakın bir söylem görmek enteresan. anılmamış ama the fountain da aronofsky, ki o da beklentileri karşılayamamıştı, benzer bir ölümsüzlük arayışındaydı, daha mistik yollardan gidiyordu.
filmi beğenmeyen sinemaseverlerle sinema yazarlarının derdi apayrı daha çok hikayenin gelişimi sonucu vs. beğenilmemiş. bilim kurgu olmasına rağmen %100 mantık aranmış mantık hataları bulunmuş; quantum denmiş.
tekillik (singularity demek daha moda galiba) telaffuz eden arkadaşlar şöyle basit bir test yapabilirler; teorik fizik sizin anlayamayacağınız kadar karmaşık bir konu, ancak bazı kavramları kafanızda biraz canlandırabilirsiniz, eğer anladığınızı düşünüyorsanız, dahası üzerine yorum yapacak yetkinliğe geldiğinizi düşünüyorsanız, emin olun anlamadınız, kahve muhabbetindesiniz.
filmografi olarak çok özel bir yerde durmuyor, yönetmenden bomba bir debut söz konusu değil. zaten johnny depp ve morgan freeman gibi blockbuster oyuncularıyla ve bu hikayeyle patlamak kolay değil, biraz daha cesur olabilirmiş. çölün ortasındaki lab vs. ve zombiliğe meyilli bir topluluk varken mantık sınırlarının içinde kalmaya çalışmasaymış daha iyi olurmuş. post apokaliptik dünya daha göze sokulabilirmiş falan filan.
yoksa niye havantopu, öyle terörist mi olur, scarlet'in yandan yemişi hatun (rebecca scarlet'in hakkaten yandan yemişi vicky cristina barcelona'da, film izle biraz) gibi aptalca forum eleştirileri filme dair sağlıklı fikir vermiyor.

En Üst Düzey Yapay Zeka: Transcendence (Evrim

Transcendence (Evrim), ‘Inception’ ve ‘The Dark Knight’ üçlemesi filminde Christopher Nolan’ın görüntü yönetmenliğini yapan Wally Pfister’ın çektiği ilk uzun metraj film özelliğini taşıyor. Bilimkurgu alanında deyim yerindeyse kendi içsel egosunu tatmin etmeye çalışan bir sinema delisinin böylesi bir konuyu beyazperdeye aktarması, aslında Hollywood algısında bazı değişikliklerin olacağını bizlere gösterdi. Konu itibariyle sıradanlığın dışına çıkan Pfister, çekim kalitesindeki ustalığını bir kenara koyarak, insanlık zekasına egemen olan ‘sanal biçimlendirme gücü’ üzerinden bir serüven oluşturmuş.

fazla sıra dışı bir film olmuş.filmde bazı mantık hataları var.bu özellikleri itibariyle fazla yorum yapacak bir işleyiş ve konu bulamıyorum.teknoloji biraz fazla abartılmış.böyle olunca da ortaya tuhaf bir film çıkması kaçınılmaz oluyor.üzülerek söylemeliyim ki bu film benim için tam bir vakit kaybı oldu.

Evrim filminin konusu aslında gayet orijinal bir konu.İnsan bilincinin ve hafızasının bilgisayara aktarımı ve orada kendi benliğini sürdürebilmesi güzel bir konu. Filmin oyuncu kadrosu çok güzel olmasına rağmen sergileyebilecekleri büyük replikler , olağan akışı kesen olaylar zinciri ve karakter işlenişi malesef yoktu. Film ilk izleyişte sürükleyici denebilir. İkinci izleyişinizde farklı bir şey bulamayıp, yetersizliklerin farkına varıyorsunuz.Morgan Fremaan çok gölgede kalmış. Dr.WİLL Caster karakterinin zihinsel ve ruhsal dünyası tam olarak filme yansıtalamadı.Olay ve karakterler yoğun ve girift işlense daha güzel ve unutulmayacak bir eser ortaya çıkardı.Aksiyon ögeleri bir tık daha çarpıcı olabilirdi. Max Waters'ı kaçıran grubun işlevi ve amacı ne, bu grubun filmde yönünü tam oturtamayıp bir avuç çılgın genç portresine dönüşmesine neden oldu. Eksik çok ama yine de güzel bir konu, iyi oyuncular olduğu için izlenebilir.

Film aslında kediyle çelişiyor gibi gözüküyor. Bu yüzden pek sevilmemiş. Baş roldeki karakteri yeterince tanıtmamış izleyiciye mesela zehirlenme tanısı koyulduktan sonra
"İnsanlığa tehdit oluşturduğu için teknolojiden korkuyorlar ama bir hayat almaktan da çekinmiyorlar. Pek mantıklı olmadıkları ortada ama ironi için her şey tamam. " diyor. Karşılık olarak max:
"İnsanlar anlamadıkları şeylerden korkar. Hep öyle olmuştur." diyor. Burası üzerinde filmde pek durulmamış ve çok yanlış yere çekilmiş hatta bu atmosferden uzaklaştırmak için klişelere girilmiş. Aktif olduktan hemen daha fazla büyümek istemesi gibi. Buradan sonra olaylar gelişiyor. Ve filmin sonunda ancak tekrardan bu atmosfere ulaşıyoruz. Sonda hiç kimse ölmemiş. Tarzında bir replik geçiyor bence tam olarak da buraya atıfta bulunuyor. Ve Will'i anlamadıkları için ona saldırıyorlar. Filmin başında bu replikleri sarf eden Max de dahil olmak üzere. En sonunda virüsü bilinçli olarak kendine yüklüyor ama yaşamaktan vazgeçmiyor. Filmin adına gelecek olacak olursak pek evrim kavramına atıfta bulunuyor diyemem. Sadece sıradan herkes de benzer kapasitede olan birinin bu düşünme,bilgi işleme kapasitesi artıyor bu daha çok evrimden daha çok gelişim bir insanın bebeklikten yetişkinliğine ulaşması gibi bu yüzden daha iyi bir film adı bulunabilirmiş. Sonuç olarak bilm-kurgu sevenler kaçırmasın ama cidden bilim-KURGU sevenler aksiyon-bilim-kurgu değil çünkü ciddi anlamda aksiyon az sırf bu yüzden uyuyan bile olabilir :D