Hesabım
    İki Gün ve Bir Gece
    Ortalama puan
    3,6
    34 Puanlama
    İki Gün ve Bir Gece hakkında görüşlerin ?

    6 Kullanıcı yorumları

    5
    0 Eleştiri
    4
    4 Eleştiri
    3
    2 Eleştiri
    2
    0 Eleştiri
    1
    0 Eleştiri
    0
    0 Eleştiri
    Sırala
    En yararlı eleştiriler En yeniler En çok eleştiri yazmış üyeler En çok takip edilen üyeler
    Ahmet Sarı
    Ahmet Sarı

    1 değerlendirme Takip Et!

    3,0
    19 Ocak 2023 tarihinde eklendi
    Filmi şimdi izleyelim ..
    Yorum okumak istedim abowwbof okadar uzun ki büyük çoğunluğu.. Filmi iyi güzel kötü diye yorumlamak gerek diye düşünüyorum
    TC Ömer A.
    TC Ömer A.

    Takipçi 21 değerlendirmeler Takip Et!

    4,5
    1 Ocak 2015 tarihinde eklendi
    İKİ GÜN VE BİR GECEDE HER ŞEY DEĞİŞİR!!

    Jean-Pierre ve Luc Dardenne kardeşlerin yeni filmi, İki Gün ve Bir Gece, ülkemizde Filmekimi gösteriminden sonra bu hafta sinemalara çıktı.

    Konu itibariyle Bonus ikramiye yüzünden Sandra'nın işten atılmasını, işten atılmamak için hafta sonu insanları tek tek ikna ettirmesini anlatıyor.

    Söyleyecek başka sözüm yok. Marion Cotillard'a söz açmak bile kabahat. Muazzam oyunculuğu ve Dardenne kardeşlerin göz alıcı yönetmenliği ile insanların o kadar zengin olmadığını lakin insanların bir arkadaş için her şeyi feda etmeleri üzerine bir mükemmel film.

    İZLEYİN, İZLETİN. İZLEMEYENLERİ UYGUN BİR DİLLE UYARIN!!!
    kafa boşluğu
    kafa boşluğu

    Takipçi 23 değerlendirmeler Takip Et!

    4,0
    30 Aralık 2014 tarihinde eklendi
    Film boyunca Sandra'nın yanında iş arkadaşları ile iletişim kurma çabasını izliyoruz. Aktüel kamera ile yaptığımız bu takip boyunca kapitalist sistemin bireyler üzerindeki rekabet etkisine tanık oluyoruz. Sandra aracılığı ile bu rekabetin başlangıç noktasından itibaren, en azından Sandra için sonuç noktasına gelene kadar yaşadığı sıkıntıyı seyrediyoruz. Film boyunca 3. bir göz olarak hikayeyi izleyebilirsiniz.
    Muraz A.
    Muraz A.

    Takipçi 4 değerlendirmeler Takip Et!

    4,5
    29 Aralık 2014 tarihinde eklendi
    İKİ GÜNDÜZ, BİR GECE’DE DOĞMAK
    ‘Sanatçının içinde yaşadığı toplum tarafından şekillendirilmesi onun toplumsal olana karşı sorumluluk sahibi olmasını gerektirir’ der, toplumsal gerçekçilik akımı. Bu sorumluluk, sanatçıyı bir bütün olarak içinde yaşadığı dünyaya ilişkin farkındalığı gösterme çabası içine sokar. Sanatçı eserini, toplumdaki bireylerin duygularına, algılarına ve kavrayışlarına bağlı olarak tasarlar. Bu tasarıyı, toplumu anlama, tanıma ve bilme yetisi ile onların dünyasına inerek gerçekleştirir. Toplumsal eşitsizlikleri ve sömürüyü, tek tek yaşantı durumlarına ilişkin kendilik izlenimlerini bilincinde estetize ederek, sanatsal bir yaratı biçimi ile topluma sunar. Bununla birlikte sanatçı, acı çekme, bekleme, korkma, sevme-sevilme, düş kırıklığına uğrama, ödül, intihar gibi belirli bir nesnesi bulunan “geçişli” yaşama pratiklerini kurgusallıktan ziyade diyalektik bir yöntem ile sunabilendir. Tam da Dardanne Kardeşlerin 2014 yılının son günlerinde gösterime giren Deux Jours, Une Noir ( İki Gün, Bir Gece) adlı filmde yapmayı başardıkları gibi.
    Dardanne Kardeşlerin karşıtların öznel durumlarını ve bir tercih yapmak zorunda oluşlarını ortaya koyarak kapitalizmi eleştirdikleri son filmleri, bireylerin içsel durumlarının toplumsal gerçekçi dışavurumunu göstermesi açısından saygıyı fazlasıyla hak eder. Film, tek tek bireylerin “iktidarların gölgesinde” onların kurdukları düzenin bir parçası oluşlarını irdelemektedir. İkna ve telkin yöntemi ve dayanışma ruhu ile bu vahşi düzenin nasıl alt edilebileceğini inceden inceye bize anlatırken, bireyin yaşadığı bunalımları da gözler önüne sermektedir. Bunu yaparken de, olumsuz bir durumun bireyin özgüven ve kimliğini yeniden inşa etmesiyle nasıl aşılabileceğini de sade bir teknik kullanarak yapıyor olması da filme özel bir anlam katmaktadır.
    Film, evli ve iki çocuklu Sandra’nın ( Marion Cotillard ) psikolojik anlamda gergin olduğu bir sahne ile başlar. Sandra’nın uzun bir süredir yaşadığı bunalım işinden ayrı kalmasına sebep olmuştur. Ancak bu uzak olma hali, iyileşip işe dönmek istemesi ile birlikte olayları farklı bir mecraya yönlendirecektir. Şirket yetkililerinin Sandra hakkında almış olduğu işten çıkarma kararı, firmada çalışanlara yapılan bir oylama ile sonuçlanmıştır. Sonuç, maalesef ki Sandra’nın aleyhinedir. Zaten, ağlama atakları şikayetinden dolayı tedavi gören Sandra, bu karar ile daha da yalnızlaşan ve çaresizleşen bir birey olmuştur. Bu dönemde , eşi Manu ( Fabrizio Rongione) ve yakın arkadaşı Juliette ( Catherine Salée) Sandra’nın en büyük destekçileri olmuştur. Juliette, ustabaşı Jean-Marc’ın oylamanın gidişatını değiştiren bir söylemde bulunduğunu şirket yetkilisi Bay Dumont ile görüşmüş, ve oylamanın yeniden yapılması için bir tarih almıştır. Jean-Marc’ın teklifi , çalışanlara teklif edilen 1.000 avro’luk ikramiye ile Sandra’nın işten çıkarılması arasında bir seçim yapmalarıdır. Ancak, Sandra’nın lehine işleyen bir kararın çıkması sonucunda, çalışanların hem ikramiyeden olacakları hem de içlerinden birinin daha işten çıkarılma tehdidi vuku bulmuş, hileli bir seçim gerçekleşmiştir. Bunun üzerine, Bay Dumont’un da onayıyla Pazartesi günü yapılacak olan kapalı oy sistemi ile bir seçim daha yapılacaktır. Aksi takdirde, işin kaybedilmesiyle birlikte ev taksitleri ödenemeyecek ve sosyal konutlara geri dönülecektir. Kocası Manu, Sandra’yı hafta sonunu tüm iş arkadaşlarıyla birebir yapacağı görüşmeler konusunda ikna eder. Sandra, öylesine bir çöküntü durumu içerisindedir ki, Manu’nun teklifi ona hiç cazip gelmez. Ancak, arkadaşlarından birinin telefonda onun lehine oy kullanacağı haberi ile umutlanır. Hafta sonunu zorlu görüşmelere ayıracaktır.
    İşte filmin ana konusu da, ,işten çıkarılan, ekonomik ve psikolojik anlamda zor duruma girebilecek bir iş arkadaşı ile kazanılacak 1.000 avro arasında seçim yapmanın trajik zorluğunun gösterilmesidir. Bu sahneler hayatın öyle gerçeklikleriyle örülmüştür ki, Sandra’nın yaşadığı bunalım diğer diğer birçok çalışanın hayata salt parasal düzlemde bakmalarının sığlığı ile adeta belirginleşir. Bu kez, odak noktamız bu tek tek bireyler üzerinedir. Hepsinin kendilerince kabul ettikleri mantıklı gerekçeleri vardır. Kiminde kızının okul taksitlerini ödeme gücünün olmayışı ön plana çıkarken, bir diğerinde eşinden boşanan ve yeni erkek arkadaşıyla hayata sıfırdan başlayacak olan bir kadının beyaz eşya almak için bu paraya ihtiyaç duyması çarpıcı bir şekilde gösterilir. Kiminde yeniden yapılacak bu tercih baba ile oğulun arasında yaşanan gerginliğe sebep olurken, kimin de ise karı ve kocanın arasını açmaktadır. Kiminde geçinebilmek için hafta sonları başka bir işte çalışmak zorunda kalan iş arkadaşın hayat mücadelesine şahit olunurken, kimin de ise yeni yapılan bir ev inşaatının verandası dolayısıyla yapılacak lüks masrafların dile getirildiğine.
    Her ne kadar Sandra’nın iş arkadaşları dürüstlüklerini korusa da, gerçekliğin bu soğuk yüzü Sandra’nın iç dünyasında derin çatlaklar açmaya devam edecektir. Kocası Manu’nun onun yanında duruşu ve cesaretlendirmesi sayesinde Sandra bir nebze de olsa bu içsel çatışmalarından kurtulmaktadır. Arkadaşlarından onun lehine oy kullanacakların olduğunu bilmek bir umut ışığı yakarken, öte yandan parayı tercih edecek olanların fazlasıyla gerçekçi duruşları ve bireycilikleri o ışığın cılız alevini söndürmeye yetmektedir. Kendisini aşağılık bir dilenci gibi gösteren bu durumdan vazgeçmek konusunda büyük gelgitler yaşamaktadır. Paramparça oluşların, ikilemlerin dünyasında yaşamak oldukça ağır gelir Sandra’ya. Son dönemde sakinleştirici ilacın dozajını arttırmış olması bile, kapitalizmin ve onun kurumlarının bireyin iç dünyasını tamir etmede yardımcı olmadığını göstermiştir. Sonuç, bir intihar girişimidir. Ancak, bu girişim yeni ve olumlu bir haberin gelmesiyle ortaya çıkar, intihar bir kaçış, bir son olmaktan çıkar. Bu habis düşünceden vazgeçmek için umudun peşinden gitmek gerektir. Öyle de, olur. Hastanedeki birkaç saatlik tedaviden sonra, yeniden yollara düşülür. Bir hafta sonu belki de ortalama bir insanın bir ömre sığdıramayacağı kadar zorluklarla geçer, uzar bir ömür gibi serilir önünde. Nihayet, o gün gelir. İletişim, özgüven, duygusallık, mantık, seçim yapma zorunluluğu, empati, gelecek kaygısı, vicdan. Herşey o sandığa atılan oyun bir nesnesi haline gelir. Süreç tamamlanmıştır. İkramiye-Sandra seçiminde eşitlik sağlanır. Seçim, Sandra’nın aleyhine sonuçlanmıştır, ancak bu bir yıkım olmaz. Çünkü, Sandra bu süreç içerisinde kendi kimliğini, bireysel duruşunu, özgüvenini, özsaygısını kazanmıştır. Bay Dumont’un işte kalma teklifini, başka bir arkadaşının sözleşmesinin yenilenmemesine karşı iğretiyle karşılar. Bir enkaz değildir artık O.
    Bu, bir kaybediş hikayesi değildir aslında. Bu, bir varoluşun ve kendini yeniden var etmenin hikayesidir. Bu, bireyin tek başına olmadığının, bireyin biricikliğini toplumsal yapılar içerisinde yeniden keşfetmesinin bilincine ulaşmasıdır. Bu, dayanışmanın ve iletişimin, bireyi kendi olmaktan çıkarmanın aksine kendi yaptığının kanıtıdır. Bu, sermaye birikimin kar hırsının zaferi gibi görülse de, öyle olmadığıdır. Bu toplumda özgünlük, özgüven, özsaygı, özgürlük gibi ideallerin daha güncel ve yaşanır kılınmasıdır. Bu bağlamda da, bu uğurda atılmış tek bir adımın boşa gitmeyeceğinin kanıtıdır. Toplum içerisinde var olan bir değerin yok olup gitmeyeceğinin bir anlatımıdır. Bu, yaşam yürüyüşüne devam etmenin adıdır. Bu, iki gündüz ve bir gecenin toplamının bir hafta sonu değil, bir yaşam ettiğinin öğretilmesidir.

    29/12/2014 Muraz Miraz Arslan (erivanos@gmail.com)
    rudeonerudeone
    rudeonerudeone

    Takipçi 1.698 değerlendirmeler Takip Et!

    4,0
    28 Aralık 2014 tarihinde eklendi
    Yine çok sade görünen, ancak sayısız farklı bakış açısı, tartışma konusu, fikir barındıran bir film Dardenne kardeşlerden. Aslında karakterlerde ve hikayede büyük boşluklar var. Yaşananların ve kişilerin geçmişi hakkında çok az şey biliyoruz. Büyük önem taşıyan karakterlerin birbirleri arasındaki ilişki (en basitinden Sandra ve eşi arasında) çok üstü kapalı veriliyor, detaylara inilmiyor. Ancak bu tamamen bir tercih ve yönetmenlerin önceki eserlerinden de aşina olduğumuz bir durum. Bu gibi bilgilere gerçekten ihtiyacımız var mı? İlk bakışta "olsa daha iyi olur", "film biraz daha uzun olsaydı da arka planı daha güçlendirilseydi" gibi düşünceler beliriyor belki seyircide ancak asıl odaklanılan konuyu bunlardan görece bağımsız buluyor olmalı yönetmenler. Filmin ismi gibi işte: "İki Gün ve Bir Gece" anlatılıyor. Cotillard'ın başarılı ve ödüllü performansında vücut bulan Sandra, çok kilit bir durumda kalıyor: İş arkadaşları bir oylama yapacak ve sonucunda ya onun işte kalmasını ya da 1000 Euro'luk primlerini tercih edecekler. Sandra'nın istemeyerek de olsa kapı kapı dolaşıp onların fikirlerini değiştirme çabasını izliyoruz film boyunca. İlginç bir durum, belki de bizim alışık olmadığımız. İnsanın "Hainler parayı tercih ediyorlar, kadını mağdur ediyorlar" gibi aşırı iyimser ve haya ürünü tepkiler veresi geliyor başlarda. Ancak bahsedilenler sonuna kadar gerçekçi. "İşçi sınıfı", "kapitalizm" gibi kavramlar film ile aynı cümlede bolca geçiyor. Ancak yalnızca bu çerçevede tıkılı kalmamak lazım. Aslında insan doğası ve hayat ile ilgili bunların da çok üstünde söylemleri var filmin. Finaldeki çarpıcı iki dakika ile birlikte film bambaşka bir anlam kazanıyor. Cevaplanması kolay olmayan birçok soru beliriyor birden insanın aklında. Sizi pek çok konuda arada bırakan, düşünmeye sevk eden, bir derdi olan bu filmi görmek gerek.
    Ogulcan B.
    Ogulcan B.

    Takipçi 236 değerlendirmeler Takip Et!

    3,5
    20 Ekim 2014 tarihinde eklendi
    Dardenne kardeşlerden yine gerçekçi ciddi ve birkaç filmlerinin aksine oldukça sürükleyici bir dram.Açık söylemek gerekirse ben bir sinema izleyicisi olarak Dardenne kardeşlerin hem kamera kullanımını hem de filmlerinde hiç müzik kullanmamalarını sevmiyorum zaten diğer filmlerinde olduğu gibi bu filmde de bol bol aktüel kamera kullanımı ve arabada çalan şarkılar haricinde filmde müzik yok gibi bir şey,belki müzik kullanmamaları ve aktüel kamera üzerine yoğunlaşmalarının sebebi hikayenin en yalın haliyle seyirciye aktarılmak istenmesi olabilir fakat ben müziksiz filmleri pek etkileyici bulamıyorum.Film,işten atılmak üzere olan bir kadının iş arkadaşlarıyla konuşarak tekrar işe geri dönme çabasını anlatıyor diyebilirim genel olarak.Şunu söyleyebilirim ki şuana kadar izlediğim beş Dardenne kardeşler filminden daha sürükleyici bir film diyebilirim İki Gün,Bir Gece için çünkü başroldeki karakterin sürekli başka insanlarla konuşması gibi etkenlerle film baştan sona hiç sıkmıyor nerdeyse.Filmde evet bir acımasız iş dünyası veya kapitalist sisteme eleştiri var diyebiliriz.Oyunculuklar oldukça başarılı Marion Cotillard filmi nerdeyse almış götürmüş tek başına.Son olarak ben filmi hemen hemen beğendim diyebilirim zaten ben Dardenne kardeşlerin teknik yönden filmlerini pek sevmesem de genellikle filmlerinin hikayeleri güzel oluyor aynı bu film gibi,eğer Dardenne kardeşlerin filmlerini seviyorsanız tavsiye ederim.

    6.5/10
    Daha Fazlasını Göster
    • En son Beyazperde eleştirileri
    • En İyi Filmler
    • Basın Puanlarına Göre En İyi Filmler
    Back to Top