Senaryosunu...
Yaratıcılığını David Zucker, Jim Abrahams ve Jerry Zucker'ın üstlendikleri "Police Squad!" isimli TV dizisinden uyarlayarak...
Dan Gregor ve Doug Mand ile beraber kaleme alan Akiva Schaffer'ın yönetmen koltuğunda oturmakta olduğu "The Naked Gun"; ziyadesiyle "abartılı (slapstick)" bedensel hareketler içerir tarzdaki, bir aksiyon komedi olarak geliyor karşımıza...
***
Gelin isterseniz...
İlki, 1988 yılında çekilen "The Naked Gun" serisinin...
Bu dördüncü filmine de biraz daha yakından bakalım...
***
Büyük bir merak ve ilgiyle izleme listemize aldığımız film...
Aslında...
Dünya devi, teknolojik bilişim firması Edentech'in sahibi milyarder iş insanı Richard Cane'in (Danny Huston) siparişi üzerine...
Kasa dairesinin içindeki, müşterilerden Simon Davenport'a (Jason MacDonald) ait...
595 numaralı özel bir emanet kasasında muhafaza edilen "P L O T Cihazı" adlı bir aygıtın çalınarak ele geçirilmesi amacıyla gerçekleştirilen...
***
Görünürdeki bir banka soygununa...
Los Angeles Polis Departmanı / LAPD "Polis Ekibi'nden (Police Squad)", küçük bir kız çocuğu kılığındaki...
"Kahve tiryakisi" Teğmen Frank Drebin Jr.'ın (Liam Neeson)...
Son derece kanlı bir şekilde müdahil olduğu sahnelerle başlarken...
***
Ertesi sabah...
Otomobiline atlayıp işyerine vardığında...
Belediye Başkanından izin almadan bu işe kalkışmış olması nedeniyle...
Amiri Şef Davis (CCH Pounder) tarafından cezalandırılarak...
Ortağı Ed Hocken Jr. (Paul Walter Hauser) ile birlikte banka soygunu vakalarından alınarak...
Pasif, sokak görevi olduğu düşünülen, Trafik Kazaları Birimi'ne verilir...
***
Yoksa asabı iyice bozulan Belediye Başkanı...
LAPD'yi Polis Ekibi'ne verdiği maddi desteği kesmekle tehdit etmektedir de zaten...
***
Ardından da...
Edentech'in yani bir anlamda da Richard Cane'in başarılı mühendislerinden...
Bankadaki emanet kasasındaki, P L O T Cihazı'na...
Yasa dışı yollarla el konulan 53 yaşındaki Simon Davenport'un...
Edentech üretimi, yeni nesil elektrikli otomobiliyle yoldan çıkıp takla atarak hayatını kaybettiği...
Malibu'daki kaza mahalline intikal eder...
***
Ve...
Üstünkörü bir olay yeri incelemesi neticesinde de Frank...
Davenport'un ölümünü, intihar olarak kayıt altına aldırır...
***
Ama...
Çıkıp da, Frank'in ofisine gelen Davenport'un kız kardeşi...
Suç romanları yazarı Beth Davenport (Pamela Anderson) ise...
Kardeşi Simon'ın, kesinlikle intihara kalkışmayacağını...
Ve o yüzden de muhakkak...
An itibarıyla, kimliği bilinmeyen birisi tarafından öldürülmüş olduğunu iddia eder...
***
Zira...
Ölmeden önce kendisini telefonla arayan Simon...
Başının bir tür belada olduğunu söylemiş...
Hatta bu sabah için de aralarında...
Buluşup bir araya gelerek konuşmayı da kararlaştırmışlar...
***
Her ne kadar Frank...
Beth'in etkileyiciliğine rağmen, ileriye sürdüğü...
Simon'ın öldürüldüğüne dair tezine pek ikna olmuşçasına görünüp...
Öylesine davranmasa da...
Yine de ilk ziyaretini...
Misafirperverce karşılanacağı, onun patronu Cane'e yapar...
***
Ancak...
Geleneksel üslubumuz gereği...
"Spoiler" vermek suretiyle, henüz seyretmemiş olanların ağızlarının tadını kaçırmak istemediğimiz için biz de kendi anlatımımızı...
Filmdeki tüm heyecanın start alacağı...
Burada noktalarız...
Dakika 20...
***
Toplanan eldeki mevcut kanıtlar sebebiyle, birbiriyle bağlantılı olduğu...
Apaçık bir biçimde ortada olan banka soygunu ile Simon Davenport'un ölümüne ilişkin vakaların birleştirilerek...
Bizzat Cane'in kendisinin deyimiyle, "Edentech Cehennem Projesi" olarak değerlendirileceği filmin geride kalanında siz değerli sinemasever dostlarımızı; fırtına misali esen heyecan, hız kesmeden devam ederken...
Ters köşe sürprizleri de bünyesinde barındıran, 65 dakikalık bir bölüm daha bekliyor olacak...
***
Emek verilerek ve benzeri bir örneğine rastlamanızın da asla mümkün olamayacağı; alışılmış "nesir" tarzının dışındaki, yüzyıllar içinde güzel Türkçemize yavaş yavaş sızarak eklemlenmiş Arapça, Farsça ve Avrupa kökenli sözcükler bütününe entelektüel taklaların attırıldığı...
"Irkçılık", "faşizm", "homofobi" ve doğruluğunun bilimsel olarak kanıtlanması imkansız bir metafizikten ibaret olan "inanç övücülük" yahut da "yericilik" içermediği için...
Ezberleri bozan "lirik" bir anlatım dili de benimsenmek yoluyla...
25 - 30 kelimelik Türkçe bilgi haznesinin ötesine geçilerek yazılmış, bir başka "özgün" yorumda yeniden buluşmak dileğiyle...
Keyifli seyirler,