Nihayet! Ta Şubat ayından beri izlemeye hiç fırsat bulamadığım Paterson'ı nihayet 2 hafta önce Başka Çarşamba ile sinemada izleme fırsatı buldum. Çünkü filmi evde izlemeye çalışırken sürekli ertelediğim için sinemada izlemek benim için çok iyi oldu. Şunu söyleyebilirim ki, bu filme girerken filmin aşırı monoton olacağını ve çıkan sonucu sadece iyi bulacağımı biliyordum. Ama bu filme bayılacağım aklımın ucundan bile geçmezdi çünkü Paterson, bu yıl gördüğüm en iyi filmlerden birisi. Bu film beni gerçekten şaşırttı!
Filmin konusunu yazmaya pek lüzum yok çünkü eğer hikayenin çekirdeğine bakarsanız, bütün film sırf ana karakter Paterson'ın sabah işe gitmesi, akşam eve gelip sevgilisi Laura ile yemek yemesi ve uyuması hakkında. Film boyunca hiç sıra dışı bir olay yaşanmıyor, patlama vb. gibi absürt olaylar olmuyor. Filmin kendisi işte bu kadar sade.
Ve sinemada böyle bir filmi görmek benim için gerçekten de ferahlatıcıydı çünkü son zamanlarda sürekli süper kahraman filmleri, rebootlar veya dev bütçeli filmler izleyip duruyoruz ve gerçek hayatın içinde geçen işleri neredeyse hiç izlemiyoruz. Ve Paterson da tam anlamıyla hayatın içinden olup yaşamı bütün doğallığıyla yansıtmayı başaran, izlemesi son derece keyifli, içinizi ısıtan bir film.
Öncelikle Jim Jarmusch'un yönetmenliğine tek kelimeyle bayıldım. Jarmusch, önceden adını çok duyduğum bir yönetmen olmasına rağmen onun filmlerini izlemeye pek ilgi duymamıştım. Ama Paterson'ı izledikten sonra Jarmusch'un yaptığı bütün filmleri acilen izleme ihtiyacı hissettim.
Jarmusch'un bu filmde yapmayı başardığı en büyük şey, anı yakalamak olmuş. İzlerken her ne kadar bir film izlediğinizi bilmenize rağmen yönetmenin bu filme yaklaşımı o kadar doğal ki, film sırasında gerçek insanların yanındaymışsınız gibi hissediyorsunuz. Anı yakalamak, gerçekten de başarması zor bir iş. Ve Paterson da bunu layığı ile başarmış!
Ayrıca oyunculuklardan da bahsetmemek olmaz. Hatta bırakın oyunculuğu, filmde gerçek insanlar izliyor gibiydim! Adam Driver, açık ara kariyerinin en iyi performansını sergilemiş. Ayrıca onun sevgilisini canlandıran Golshifteh Farahani de çok samimiydi. Hatta filmdeki bütün oyuncular öyleydi, her kişilik ayrı bir samimiyete sahipti.
Filmin sorunlarına gelirsek her ne kadar filmin kendisiyle bir sorunum olmasa da Paterson, herkesin kolayca izleyebileceği bir film değil. Ev ortamında izlemeye çalışırsanız sıkılmanız veya sürekli ara vererek izlemeniz muhtemel. Film sıkıcı olduğundan değil, monoton havası yüzünden. Ve her ne kadar bu filmin öyle bir havası olsa da gerçekten, bu filmi izlemeye çalışın. Özellikle de sinema ortamında. Çünkü bu filmi size ne kadar tavsiye etsem azdır, her anlamıyla görülmesi gereken eşsiz bir iş.
Uzun lafın kısası, her ne kadar Paterson yeni kuralları yıkan dev bir film olmasa da işin asıl güzelliği işte buradan geliyor; sadeliğinden. Paterson, o kadar sade ve doğal bir film ki, bütün filmin sahip olduğu samimi hava içinize işliyor ve bütün filmi yüzünüzde bir gülümseme izliyorsunuz. Ayrıca filmin son 20 dakikası ve her şeyin birbirine bağlanış tarzı kusursuzdu. Ne yapıp ne edip, izleyin bu filmi. Ama sakın büyük bir beklentiye kapılmayın, sadece içinizi ısıtacak farklı bir deneyime hazır olun. İyi seyirler.
FİLMİN İYİ YANLARI:
+ Adam Driver ve Golshifteh Farahani'nin samimi oyunculukları.
+ Jim Jarmusch'un anı yakalamayı başaran, sade yönetmenliği.
+ Son 20 dakikası.
+ İzlerken içinizi ısıtan işleniş tarzı.
FİLMİN KÖTÜ YANLARI:
- Kolayca tekrar tekrar izlenebilecek bir film olmaması.
TOPLAM PUAN: 9.1/10