Hesabım
    Mary Shelley
    Ortalama puan
    2,8
    yayın
    • Gazete Duvar
    • Hurriyet
    • Star

    Her dergi ve gazetenin puanlama sistemi farklı olduğu için, Beyazperde, puanları 0.5 - 5 yıldız üzerinden, kendi barometresine göre vermiştir.

    Basın Eleştirisi

    Gazete Duvar

    Yazar: Şenay Aydemir

    “Mary Shelley” bu haliyle yüzyılları etkileyen bir eserin yaratıcısının anlam dünyasını anlatmaktan çok, bir dönem filmi tadı veriyor. Her şeye rağmen böylesine önemli bir kadın yaratıcının ve önemli bir eserin ortaya çıkış sürecini takip etmek, dönemin entelektüel dünyasına dair fikir edinmek için görülmesi gereken bir film “Mary Shelley”. Filmi tanımlayacak en doğru cümle şöyle olabilir: Bilgi veriyor fakat ilham vermiyor!

    Eleştirinin tamamı için: Gazete Duvar

    Hurriyet

    Yazar: Uğur Vardan

    ‘Mary Shelley’, şair Percy’nin sorumluluktan kaçan, bencil kişiliğini veriyor ama sanki bu ilişkide ve süreçte daha fazla paylaşılacak şeyler varmış da onları pek açığa çıkarmıyor türünden bir izlenim yaratıyor. Kim bilir bunda, vakti zamanında (aynı sularda gezinen) Ken Russell’ın ‘Gothic’ filmini izleyen bir nesle ait olmamın bir etkisi vardır diye düşünüyorum. Sınırları geçmeyen bir BBC draması tadındaki ‘Mary Shelley’, yine de o ünlü romanı yaratan insanın hayatından kesitler aktarırken belli ölçülerde merak uyandırıp daha başka kaynaklara göz atmanıza vesile olabilir. Elle Fanning’le Douglas Booth’un Mary ve Percy’de gayet iyi oynadıklarını söylemeliyim. Ama ‘Gothic’te Gabriel Byrne’ün canlandırdığı Lord Byron’ı gözler arıyor tabii, orası ayrı. Üstelik Russell’ın filminde Nastasha Richarsdon, Julian Sands, Timothy Spall gibi isimlerden oluşan muhteşem bir kadro vardı.

    Eleştirinin tamamı için: Hurriyet

    Star

    Yazar: Serdar Akbıyık

    Ne yazık ki Mansour 1800’lerin başına, o dönemin entelektüel sınıfına ve kişilerine çok ahlakçı bir bakış açısıyla yaklaşmış. Tutup da bugünün aile yapısıyla, ahlak değerleriyle 1800’lerin başında yaşamış Lord Byron’ı anlamaya çalışırsanız işte filmdeki gibi bir Lord Byron çıkar ortaya. Hepsi düşük ahlak sahibi, duygusal olarak gaddar ve pespaye tipler. Halbuki işin gerçeği hiç de öyle değil. Aristokrasinin çöküşünü sağlayan cumhuriyet, demokrasi, insan hakları, emekçi hakları, kadın hakları gibi mücadelelerin öncüllerini oluşturan bir entelektüel çevreyi oluşturur dönemin yazarları, filozofları, sanatçıları... Yönetmenin filmdeki yorumunu seyrettiğinizde bu mücadelenin en küçük kırıntısını bile bulamıyorsunuz. Beni şaşırtan ise yönetmen Haifaa Al Mansour’un Suudi Arabistan’dan çıkan ilk kadın yönetmen olması. Toplumsal değerlerle verilen kişisel mücadelenin ne olduğunu bilen bir isim olması gerekir

    Eleştirinin tamamı için: Star
    Daha Fazlasını Göster
    Back to Top