Mandalinalar, savaşın ortasında kalan iki yaşlı adamın hikayesini konu ediyor. Kafkasyada artık savaş kapıdan içeri girmiştir. Çatışmanın kendileri üzerinde oluşturacak tahribatın farkında olan halk; canlarını güvenlik altında alabilmek için Estonyaya göç etmeye başlamıştır. Yaşadıkları yeri tek edemeyen iki yaşlı insan; savaşın tam kalbinin attığı yerde kalmış ve yavaş yavaş da maddi sıkıntılar yaşamaya başlamışlardır. Bu iki yaşlı adamın, göç edememe sebebi de bu maddi sıkıntılardır. Biri marangozluk yaparak diğeride bahçesindeki mandalinleri toplayarak bu parayı temin edip göç etmeyi planlamaktadır. Fakat ne yazık ki her ikisi de bulundukları toprakları terk etmek için geç kalmıştır ve iki yaşlı adam tam savaşın ortasında kalır. Bir Gürcü bir de Çeçen askerini evlerine alıp tedavi eden bu insanlar, bu sayede savaşın taraflarında biri olmaksızın ayakta kalmaya çalışırlar.
Herhangi bir konu sanatsal anlamda sayısız farklı şekilde işlenebilir. Tabii ki sinemada da böyledir. "Mandalinalar"da da savaş, savaşın anlamsızlığı, filler altında ezilen, neden ezildiklerini de tam olarak bilmeyen çimenler, ve bunlarla birlikte hoşgörü, dürüstlük, cesaret gibi pek çok konu, son derece beğendiğim bir 'fikir' üzerine inşa ediliyor. Bu fikrin belki de en büyük başarısı, filmin karakterleri ve ...
Devamını oku
Ugur Tazegül
Takipçi
672 değerlendirmeler
Takip Et!
4,5
6 Ocak 2017 tarihinde eklendi
ESTONYA SİNEMASININ DÜNYA SİNEMASINA ARMAĞANI OLAN GERÇEK BİR BAŞYAPIT
Son zamanlarda en çok etkilendiğim filmlerden biri oldu.Estonya'lı
Lembit Ulfsak müthiş bir oyunculuk sergilemiş, izlerseniz bana hak vereceksiniz.Ayrıca çeçen asker rolündeki arkadaşı da Halit Ergenç'e çok benzettim hem oyunculuğunu hem kendisini.Filmde aslında çok önemli mesajlar vermiş.Hangi dinden hangi milletten olursan ol ortak olan bir şey ...
Devamını oku
Yunuseminoglu1
2 değerlendirmeler
Takip Et!
5,0
14 Mayıs 2022 tarihinde eklendi
Ben bu filmi 2 kere izledim. 3. kez yine izleyeceğim. Savaş karşıtlığını harika anlatmışlar. Filmin müziği zaten alıp götürüyor. İzleyin derim.
Film, 87. Oscar Ödülleri'nde "Yabancı Dilde En İyi Film" kategorisinde adaylığı hak etmiştir. Aynı zamanda çeşitli festivallerden toplam 11 ödüle layık görülmüştür.
Çekim Mekânları
Çekimlerinin tamamı Kafkasya'da gerçekleştirilen film, Estonya'da filme alınmıştır.
ESTONYA SİNEMASININ DÜNYA SİNEMASINA ARMAĞANI OLAN GERÇEK BİR BAŞYAPITSon zamanlarda en çok etkilendiğim filmlerden biri oldu.Estonya'lı Lembit Ulfsak müthiş bir oyunculuk sergilemiş, izlerseniz bana hak vereceksiniz.Ayrıca çeçen asker rolündeki arkadaşı da Halit Ergenç'e çok benzettim hem oyunculuğunu hem kendisini.Filmde aslında çok önemli mesajlar vermiş.Hangi dinden hangi milletten olursan ol ortak olan bir şey var ki o da savaşın kazananı yoktur demeye getirmiş.Merhametin, insan olmanın ne kadar da önemli olduğunu ve savaşın getirdiği acıyı tüm çıplaklığıyla, mükemmel bir dille ve de ufacık bir alanda çok düşük bir bütçeyle ama çok sağlam bir senaryo ve çok sağlam oyunculuklarla anlatmış bize Zaza Urushadze.Bu filmi izlemeden önce beklentinizi çok yüksek tutun çünkü çok büyük bir film.Zaman kaybetmeden izlenilmesi gerek.Kesinlikle tavsiyemdirZaza Urushadze’nin 5. uzun metrajlı filmi “Mandariinid”, 1990’ların Rusya’sında savaşın gölgesinde kalan bir kaç insanın yaşadıkları trajikomik hikayeden yola çıkarak, Çeçen ve Gürcüler arasındaki kanlı savaşı mercek altına alıyor. “Hiç savaş filmi çekemem şimdi” dediğim bir dönemde ön yargılarla izlemeye başladığım film daha ilk sekansındaki müzikle beni ters köşeye yatırmayı başardı. Bugüne kadar bir çok savaş filmi üzerinden savaşın kötü bir şey olduğunu anlatan filmler izledik. Savaşın acı gerçeklerini ve insanlar üzerindeki bıraktığı travmalara şahit olduk. Bu filmde bir tek savaş sahnesi olmamasına rağmen savaşın en derin acılarına, çaresizliğine, boşunalığına ve hiçliğine şahit oluyoruz. Filmin ilk bloğunda hikayenin sade ve ağır bir tempoda geçeceğini anlıyoruz. Görüntü yönetmenin harika vizyonu ile adeta her karesi kartpostal niteliğinde olan kasabayı dolaşıyoruz. Önceleri yaşlı bir adamın dramatik hikayesini anlatacağını sandığımız film, bir kaç dakika sonra farklı bir boyuta geçerek trajikomik bir hale geliyor. “Oğlunun yanına bir Gürcü gömdün” sözlerine karşılık, “Ahmed fark eder mi?” diye soran Ivo’ya (Lembit Ulfsak) “fark etmez” diyemediğimiz sürece içimizdeki nefreti hiçbir zaman azaltamayız. Ahmed ile Niko karakterleri başarılı bir şekilde analiz edilmiş. Her ikisi de rollerini çok iyi oynamış. Bu arada Ahmed karakterini canlandıran Giorgi Nakashidze, beresini takdiği zaman Cem Yılmaz’a inanılmaz derecede benziyor. Her iki karakterin bir süre sonra birbirlerine alışacağını fark ediyoruz fakat olayların nasıl gelişeceğini de merakla bekliyoruz. Ahmed ve Niko karakterleri yerine her ülkede farklı iki karakter koyulabileceğini düşünüyorum. Bu ayrıntı da filmin vermek istediği mesajı evrensel hale getiriyor. Filmin arka planı mesajcı bir kimlik taşısa da derdini hiç tereddüt etmeden açık bir şekilde anlatıyor. Bu sene Estonya’nın en iyi yabancı film dalında Oscar’a aday adayı olan film, daha şimdiden dikkatleri üzerine çekmiş gibi görünüyor. Dünyanın gözü Suriye’nin üzerindeyken bu filmin önemi bir kez daha etkin hale geliyor. Ayrıca düşük bir bütçe ve bir kaç oyuncuyla da harika filmler yapılabileceğini görüyoruz.
Abdullah Okyar
Abartılı sahnelere ve mekanlara yer verilmeden yapılmış iyi bir hikayesi olan güzel bir film.Film Özeti'nde '' iki yaşlı adamın göç edememe sebebi maddi sıkıntılar'' olduğu söylenmiş ancak Margus terketmek istese de Ivo yaşadığı yeri terk etmek istemiyor....
Yorumları göster
Beyazperde.com'da gezintiye devam etmek istiyorsanız çerezleri kabul etmelisiniz. Sitemiz hizmet kalitesini artırmak için çerezleri kullanmaktadır.
Gizlilik sözleşmesini oku.