Hesabım
    Comment je suis devenu super-héros
    Ortalama puan
    3,0
    1 Puanlama
    Comment je suis devenu super-héros hakkında görüşlerin ?

    1 Kullanıcı eleştirisi

    5
    0 Eleştiri
    4
    0 Eleştiri
    3
    1 Eleştiri
    2
    0 Eleştiri
    1
    0 Eleştiri
    0
    0 Eleştiri
    Sırala
    En yararlı eleştiriler En yeniler En çok eleştiri yazmış üyeler En çok takip edilen üyeler
    Turgay Buğdacigil
    Turgay Buğdacigil

    Takipçi 1.890 değerlendirmeler Takip Et!

    3,0
    27 Kasım 2021 tarihinde eklendi
    Senaryosunu da, Gérald Bronner'ın aynı isimli romanından uyarlayarak Melisa Godet ve Charlotte Sanson ile birlikte yazan ve ilk uzun metrajlı (debut) sinema filmini çeken Douglas Attal'ın yönetmen koltuğunda oturduğu "How I Became a Super Hero / Comment je suis devenu super-héros"; yüzlerce milyon dolarlık bütçelerle kurgulanan ABD'li Marvel'in süper kahramanlarının hikayelerinin, oldukça eğlenceli bir Fransız versiyonu olarak geliyor karşımıza...

    Gelin isterseniz, mütevazı olduğunu tahmin ettiğimiz yapım bütçesine karşın; görsel efekt ve yeşil perde teknolojilerinin, Paris atmosferinde ustalıkla kullanıldığını gördüğümüz bu Netflix filmine biraz daha yakından bakalım...

    Performansında ciddi anlamda bir gerileme görülen dedektif Moreau (Pio Marmaï), amiri Komiser Chairmont (Gilles Cohen) tarafından, bundan böyle; son dört yılını Dolandırıcılık Şube'de geçiren Yüzbaşı Cécile Schaltzmann (Vimala Pons) ile birlikte çalışmakla görevlendirilir...

    Yani Moreau ile Schaltzmann, yeni ortaklar olmuşlardır...

    Bu ikilinin ilk olayları da; bir liseli gencin rehin aldığı öğrencileri, kullandığı "kırmızı tüpler" içindeki maddenin sağladığı güç ile ateşe vererek, yakmakla tehdit etme eylemidir...

    Ki, bunun beş kişinin yaralanmasıyla sonuçlanan bir benzeri, bir kaç sokak ötedeki bir gece kulübünün önünde de yaşanmıştır...

    Bütün bunların sonrasında şüpheler, adi suçlar ve aile içi şiddetten hüküm giyerek hapis yatmış olan, benzeri süper güçlere sahip kırk iki yaşındaki Arthur Laguens Braséro'nun (Thomas Letallec) üzerinde yoğunlaşır...

    Moreau'nun, Parkinson nedeniyle emekliye ayrılan süper güç sahibi dostlarından Monté Carlo'dan (Benoît Poelvoorde) aldığı telefona göre aynı Braséro, bir diğer yakın arkadaşı süper kahraman Callista'nın (Leïla Bekhti) rehabilitasyon programına katılmasının yanı sıra bir restoran da çalışmaya da başlamıştır...

    Dolayısıyla, Braséro'nun bu suçlarla ilişkilendirilmesi çok da gerçekçi değildir...

    Bu arada gelen bir telefon çağrısı üzerine Moreau ile Schaltzmann soluğu adli tıpta alırlar...

    Zira Braséro'nun, neredeyse tanınmaz haldeki cesedi orada yatmaktadır...

    Neden ve nasıl mı?

    Şöyle ki, Mathias Naja (Swann Arlaud) adındaki bir çete reisi; tespit edebildiği süper güce sahip insanları zorla kaçırarak kurduğu bir laboratuvar da, özel bir yöntemle onların kanlarını süzmek suretiyle güçlerini ele geçirmekte ve ardından da fabrikasyon olarak çoğaltarak tüpler içine doldurduğu bu maddeyi, bizzat kendisi de kullanırken aynen uyuşturucu misali torbacılarına Paris sokaklarında, sıradan insanlara da sattırarak karmaşa yaratmaktadır...

    Bu hususu, aklımızın bir köşesine not ederek, yorumumuza devam edelim...

    Derken...

    Moreau, ofisindeki dosyaları karıştırırken, gece kulübündeki yangında yaralanan sayısının beş değil, her ne kadar kendisi kabullenmeyip inkar etse de, hastanede yatmakta olan Amine (Adil Dehbi) ile beraber altı olduğunu tespit eder ve Schaltzmann'ın maharetiyle ondan; okulun çevresinde, süper güçlere özgü, ortalığı ateşe verme işinde kullanılan tüpleri satan kişinin adının Ismaël (Théo Christine) olduğu bilgisini alırlar...

    Yalnız artık Ismaël'in peşinde sadece polis değil, Rudy'nin (Louis Peres) uyarısı üzerine kendisinden bir koli mal çaldığı tespit edilen Naja'nın adamları da bulunmaktadır...

    Aynı esnada Moreau, Monté Carlo'dan; insanları geçici olarak "kör ederek" bertaraf etme süper gücüne sahip olan Eclipso'nun da (Rafaël Guez) bir haftadır ortalıkta görülmediği haberini alır...

    Üstelik Naja'nın torbacılarınca, "mavi tüpler" içinde satılan bu yeni madde, Callista'nın basketbol çalıştırdığı çocuklardan Karim (Halim Akitar) ve Vincent'ın (Alfred Renely) üzerinde denenecek ve kullanır kullanmaz da, patır patır yere düşerek ölmeleriyle de sonuçlanacaktır...

    Daha da kötüsü, bir mücadele de hayatını yitiren süper insanlardan Gigaman'in (Clovis Cornillac) yine aynı güçlere haiz lise öğrencisi kızı Lily'de (Léonie Souchaud), her zamanki gibi toplum içinde yaşayan iyi niyetli süper güçlere psikolojik destek hizmeti vermek adı altında, Dr. Elisabeth Caghieri'nin (Camille Japy) kurduğu kumpas sayesinde kaçırılarak Naja'nın laboratuvarına kapatılmıştır...

    Dakika 44...

    Geride sizleri; bir yanda Moreau, Schaltzmann, Monté Carlo ve Callista diğer yanda da Naja ve ekibinin bulunduğu mücadeleyi ilgiyle izleyeceğinizden şüphe duymadığımız ve final de, konuya son noktayı koyacak sürpriz bir süper karakterin öne çıkacağı, 53 dakikalık bir bölüm daha bekliyor olacak...

    Keyifli seyirler,
    Daha Fazlasını Göster
    • En son Beyazperde eleştirileri
    • En İyi Filmler
    • Basın Puanlarına Göre En İyi Filmler
    Back to Top