Dolunay Katilleri eleştirileri

Film çok uzun ama mükemmel bir film. Olay çok ilginç filmin anlatımı ise daha da ilginç. Eski haber görüntüleri filme farklı bir gerçekçilik katmış.

Yılın en çok beklediğim filmlerinden biri olan "killers of The flower moon" filmini izledim ve hakkında konuşacağım şeyler var. Öncelikle filmin iyi yönleriyle başlayalım: filmde ki oyunculuklar inanılmaz iyi, filmde ki mekan tasarımları ve yönetmenliği de çok iyi, filmde ki olayların amerikanın da gerçek yüzünü anlatarak kullanmasına bayıldım ve filmin finali de gerçekten çok iyiydi. Şimdi filmde beğenmediğim yerlere geçeyim: filmin açık ara en büyük sorunu filmin süresi gerçekten 3.5 saatlik süre bu filme o kadar fazla gelmiş ki, bir diğer sıkıntıysa senaryo; senaryonun diğer Martin Scorsese filmlerine göre zayıf olması bir yana filmin 3.5 saatlik bir senaryoya sahip olmaması beni filmde çoğu noktada sıkılmama sebep oldu. Yine de kesinlikle kaliteli ve izlenmesi gereken bir iş çıkmış ortaya. Filme vereceğim puan için kafam çok karıştı 7 ile 8 arasında gidip geliyorum bu sebeple filme çok net bir puan veremiyorum ama yine de izlemenizi tavsiye ederim (biraz daha düşündüm ve filme 8/10 puan veriyorum.)

Çok ağır, yer yer sıkan fakat bütün olarak düşünüldüğünde de çok iyi olan bir film. Derin bir nefes alarak izlemeye başlayabilirsiniz.

Senaryosunu da...

"Forrest Gump" (1994), "The Insider" (1999), "Munich" (2005), "The Curious Case of Benjamin Button" (2008), "A Star Is Born" (2018) ve "Dune" (2021) gibi filmlerde de imzası bulunan Eric Roth ile birlikte...

Amerikalı, araştırmacı gazeteci David Grann'in...

Birinci Dünya Savaşı'nın bitimi yıllarındaki, karanlıkta kalan Osage cinayetleri ile FBI'ın doğuşunun hikayesini anlattığı "Killers of the Flower Moon: The Osage Murders and the Birth of the FBI" (2017) isimli belgesel kitabından uyarlayan ve bu filme kadar da...

"The Departed" (2006) ile kazandığı tek bir Academy Ödülü ile yetinmek zorunda kalan...

Sinemanın büyük ustalarından Martin Scorsese'nin kaleme almasının yanı sıra yönetmen koltuğunda da oturmakta olduğu "Killers of the Flower Moon"; "destansı (epic)" nitelikteki, bir suç draması olarak geliyor karşımıza...

***

Gelin isterseniz, 20 Mayıs 2023 tarihindeki dünya prömiyeri; 76. Cannes Film Festivali'nde yapılan ve 2024 yılındaki Academy Ödüllerinden, en az birisini kapmasını da...

Yüzde yüzlük bir olasılık dahilinde gördüğümüz, bu şahane sanat eserine biraz daha yakından bakalım...

***

Osage Ulusu'nun yaşlıları...

Konuştukları dil dahil, geçmiş köklerine ait tüm kültürel örf ve adetleri unutarak; beyaz Amerikan toplumuna asimile olan torunları için yaslar tutup, dini törenler düzenlemek suretiyle...

Bir çıkış yolu aramaktadırlar...

***

Ama...

Bambaşka bir şey olur, başına talih kuşu konan Osage Ulusu için...

***

Öyle ki...

Osage Ulusu...

Yani şansın, kendilerini seçmiş olduğu bu mutlu insanlar topluluğu...

Dünyadaki, kişi başı servete göre; en fazla zengin olan, insan nüfusu haline gelmişler olup...

***

Her türlü mücevherat ve kılık kıyafetin en pahalısı...

İle...

ABD'nin tüm bölgelerinden daha fazla Pierce Arrow marka lüks otomobiller ve onları kullanmak üzere, emirlerine amade olmuş beyaz şoförlere sahiptiler...

***

Artık...

Çiftçilik veya hayvancılıkla uğraşmak yerine...

Sırf vakit öldürmek amacıyla...

Okçuluk, binicilik ve golf sporlarıyla meşgul olmaktadırlar...

***

Üstelik...

Pilotluk eğitimi alıp, uçak uçurmaları da işin cabasıdır...

***

Çünkü...

Aslen Kansas/Missouri bölgesinden olan Osageler'in hükumet tarafından, değersiz olduğu için yerleştirildikleri; Oklahama'daki toprakların altından petrol, müdahaleye dahi gerek duymaksızın...

Kendiliğinden fışkırmaktadır...

***

İşte...

Bu genel çerçeve bağlamında...

Filmin ana karakterlerinden Ernest Burkhart'ta (Leonardo DiCaprio), söz konusu bölgeye trenle gelmiş ve şaşkın bakışlarla etrafını süzmekteyken...

"Osage Tepelerinin Kralı" lakaplı dayısı William Hale'in (Robert De Niro) göndermiş olduğu, bir Osage yerlisi olan Henry Roan'da (William Belleau)...

Kendisini almak üzere...

Resmen bir panayır yerini andırmakta olan, Fairfax kasabasının tren istasyonuna gelir...

***

Birlikte yola çıktıklarında da...

Üzerinde petrol kuyuları ile binlerce büyük baş hayvanın otlamakta olduğu...

Henry'nin mülkiyetindeki, uçsuz bucaksız topraklardan geçerek William Hale'in yanına varacak...

***

Ve...

Bu, Birinci Dünya Savaşı gazisi yeğeni...

William dayıya ilaveten...

Kardeşi Byron Burkhart (Scott Shepherd) ile yengesi Myrtie Hale (Katherine Willis) ve kuzeni küçük Willie Hale (Delani Chambers) karşılayacaklardır...

***

Fairfax'ın yedek şerif yardımcısı da olan William'ın...

Ernest'e yönelik ilk uyarısı, kasabadaki açık alanlarda...

Alkollü dolanmamasına ek olarak...

"Boğulacaksan, derin denizlerde boğul..." dercesine, basit olaylara karışmaması biçiminde olacaktır...

***

Derken...

Son derece sağlıklı bir sporcu olan 23 yaşındaki John Whitehair (Talon Satepauhoodle)...

Ne olduğu anlaşılmaz bir biçimde hayatını kaybeder...

Ancak soruşturma açılmaz...

***

Zaten...

Aynen John Whitehair gibi birer Osage yerlisi olarak ölen...

29 yaşındaki Bill Stepson (Chance Rush), 41 yaşındaki Anna Sanford (Dana Daylight), 25 yaşındaki Rose Lewis (suda boğularak - Mahada Sanders) ve 21 yaşındaki Sara Butler (ateşli silahla vurulup, katilince / Ben Hall intihar süsü verilerek - Jennifer Rader) için de...

Soruşturma açılmayacaktır...

***

Neyse...

Bir Osage yerlisi olan Mollie Kyle (Lily Gladstone), özellikle de...

Birlikte yaşamakta olduğu annesi Lizzie Q'nun (Tantoo Cardinal), hesapsız harcamaları hususunda...

Ofisinde oturmuş, Pitts Beaty'nin (Gene Jones) sorularını yanıtlamaya uğraşmaktayken...

***

Aynı Beaty'nin ofisinden ayrılan Mollie'yi...

Dayısının verdiği taksiyle şoförlük yapmakta olan Ernst, otomobiline aldığı esnada...

***

Fransa cephesinde, yoldaşlık yaparak savaştığı Kelsie Morrison (Louis Cancelmi)...

Osage yerlisi karısı, Catherine Cole (Candice Costello) ile birlikte çıkıp gelmesin mi...

***

Gerçi filmin konusu açısından...

Asıl önemli olan, Ernst ile sürekli müşterisi haline gelmiş olan Mollie'nin; tanışmış olmalarıdır...

***

Ki...

Bu habere en çok sevinen...

Hatta...

Sonrasındaki adımları için, Ernst'ü teşvik ederek cesaretlendiren de...

Bizzat dayısı William olur...

***

Zira...

Onunla evlenmesi halinde Ernst...

Hem de mevcut kanunlara uygun bir şekilde...

Bir anlamda; Mollie'nin, safkan servetine de çökmüş olurken...

Arazilerindeki, petrolün geliri de...

William'ın liderliğini yaptığı, kendi aile bütçesine...

Oluk oluk akacaktır...

***

William'ın kafasındaki bu, havadan zenginleşme planına bayılan Ernst...

Harekete geçmek de pek de gecikmeyip...

Dayısının, kendisine vermiş olduğu kitaptan; Osage tarihinin, detaylarını da öğrenerek Mollie'yi can evinden vuracaktır...

***

Çok geçmez...

Ernst, kardeşi Byron ve adeta bir suç makinası olan Blackie Thompson (Tommy Schultz) ile beraber...

Kafalarına, kukuleta geçirerek...

Ellerindeki, ateşli silahların da sağladığı avantaj ve serserilikle...

Yollarda durdurdukları, petrol zengini insanları soyup...

Onlardan aldıkları, para ve mücevherat ile...

Kumar masasına, oturmaya da başlarlar...

***

Bu arada...

Mollie ile olan ilişkisini iyice ilerleten Ernst...

Onun gönlünü de kazanmak gayesiyle, gitmek mecburiyetinde kaldığı kilise ayinlerinden birisinde; Mollie'nin kız kardeşlerinden Minnie'nin (Jillian Dion) kocası, Bill Smith (Jason Isbell) ile de tanışmış olur...

***

Uzatmayalım...

Neredeyse, kız kardeşleri Minnie, Anna Brown (Cara Jade Myers) ve Reta'nın (Janae Collins) üçünü de...

Kafalamayı, büsbütün becermiş olan Ernst...

Mollie'yi de, kendisiyle evlenmeye ikna etmek de gecikmez...

***

Fakat bu evlilik...

"Osage Tepelerinin Kralı" William'ın tasarlamış olduğu, uzun soluklu projenin...

Ernst'ün, aileye sızmasıyla gerçekleşmiş olan...

Sadece ilk aşamasıdır...

Dakika 60...

***

Yaklaşık otuz kadar Osage yerlisinin yaşamını yitireceği...

Ve mevzuya...

Kuruluşunun ilk günlerindeki, FBI'ın da dahil olacağı filmin geride kalanında siz değerli sinemasever dostlarımızı; nitelikli oyunculuk performanslarının renklendirdiği, 146 dakikalık bir bölüm daha bekliyor olacak...

***

Emek verilerek ve benzeri bir örneğine rastlamanızın da asla mümkün olamayacağı; alışılmış "nesir" tarzının dışındaki, yüzyıllar içinde güzel Türkçemize yavaş yavaş sızarak eklemlenmiş Arapça, Farsça ve Avrupa kökenli sözcükler bütününe entelektüel taklaların attırıldığı...

"Irkçılık", "faşizm", "homofobi" ve doğruluğunun bilimsel olarak kanıtlanması imkansız bir metafizikten ibaret olan "inanç övücülük" yahut da "yericilik" içermediği için...

Ezberleri bozan "lirik" bir anlatım dili de benimsenmek yoluyla...

25 - 30 kelimelik Türkçe bilgi haznesinin ötesine geçilerek yazılmış, bir başka "özgün" yorumda yeniden buluşmak dileğiyle...

Keyifli seyirler,

Arkadaşlar üstad büyük yönetmen oyuncular çok iyi görüntü efsane ama o kadar. Bir film durağan olabilir. Ama sizi peşinden koşturtur. Bu film çok uzun. Yani Martin 2 saatte filmi bitirseydi daha başarılı olurdu. Hayatımda son yarım saatine dayanamayıp filmi yarım biraktigim iki filmden biridir ne yazık ki.

Berbattı hayatımda izlediğim en sıkıcı filmlerden. Leonardo Di caprio diye ovduler oyuncular kurgu konu yoktu param rezil oldu

Rezalet bir film.Sinema adına hiçbir olumlu birşey bulamadım.Cok sıkıcı kesinlikle tanınmış aktörler var diye aldanıp seyredilmez.