Aşkın Gören Gözlere İhtiyacı Yok
Ortalama puan
2,8
yayın
  • Gazete Duvar
  • Hurriyet
  • Sözcü
  • T24
  • Birgün
  • Birgün
  • Habertürk

Her dergi ve gazetenin puanlama sistemi farklı olduğu için, Beyazperde, puanları 0.5 - 5 yıldız üzerinden, kendi barometresine göre vermiştir.

Basın Eleştirisi

Gazete Duvar

Yazar: Şenay Aydemir

Ünlü’nün “demokratik dramaturji” olarak adlandırdığı ama henüz ne olduğunu tam olarak anlatmadığı yeni sinema durağının giriş filmi belki de “Aşkın Gören Gözlere İhtiyacı Yok”. Ardından gelen “Put Şeylere” ise bir tür ‘mini manifesto’ydu belki de. Bu noktada şunu sorabiliriz: Onur Ünlü’nün ‘yapı- bozucu’ sinemasındaki bu yeni evre bir süre sonra olgunlaşıp çok daha güçlü bir sinema haline mi gelecek yoksa sürekli bir arayış içinde kalmaya devam edip sinemanın anlatı olanaklarına dair bir literatür mü bırakacak gelecek kuşaklara.

Eleştirinin tamamı için: Gazete Duvar

Hurriyet

Yazar: Uğur Vardan

‘Ünlü külliyatı’na bakıldığında, son olarak Ankara Film Festivali esnasında ‘Put Şeylere’ izledim. Bu filmle kıyaslandığında ‘Aşkın Gören Gözlere İhtiyacı Yok’, yönetmenin klasik anlatımına ve üslubuna daha yakın duran bir yapım. Yeşilçam geleneği içindeki trüklere de göndermelerde bulunuyor. Ünlü’nün dünyasını ve espri anlayışını kendine yakın bulanlar için izlenmesi gayet zevkli ve keyifli bir film var karşımızda. Sizin için bir referans olur mu bilemem ama ‘Aşkın Gören Gözlere İhtiyacı Yok’un son Adana Film Festivali’nde ‘En İyi Film’, ‘En İyi Yönetmen’, ‘En İyi Erkek Oyuncu’ (Fatih Artman) ve ‘En İyi Yardımcı Kadın Oyuncu’ (Hare Sürel) dallarında ödüle uzandığını belirtelim. Filmde dedektif Salim’i canlandıran Fatih Artman çok iyi, ayrıca ‘Aile Arasında’ ve ‘Sofra Sırları’ndan sonra bir kez daha seyirciyle buluşan Demet Evgar’ın da gayet başarılı bir performans sergilediğinin altını çizelim.

Eleştirinin tamamı için: Hurriyet

Sözcü

Yazar: Burak Göral

Ama özünde amaçladığı fikri söylüyor yine de film. Adına bakarak bir aşk filmi olduğu fikrine kapılmayın sakın, bakmak ile görmek arasındaki farka yoğunlaşıyor aslında yönetmen. Sadece aşkı değil hakikatleri anlamanın da sadece gören gözlere ihtiyacı yok. Mühim olan idrak yeteneğini çalıştırmak ve sadece gözlerle değil bütün duyu organlarıyla birlikte "görebilmek"...

Eleştirinin tamamı için: Sözcü

T24

Yazar: Atilla Dorsay

Film otuzlu yaşlarını süren bir komiserin öyküsü. Salim boşanmış, küçük kızını annesine bırakmış bir yalnız adam...Evde gazete kağıtları üzerinde yemek yiyen, adı iyi detektife çıktığı için zor davalar sırtına yüklenen.... Ve bu arada görme yeteneğini gitgide kaybeden... Doktorun eninde-sonunda kör olacağını haber verdiği bir talihsiz adam. O sıralarda civarda seri cinayetler başlar. Birini Salim bulur: sonsuz bir çayırın ortasında yatan hırpalanmış bir kadın cesedi. Ve ardından bir adam öldürülür. Salim öldürülen adamın karısını tanır: ünlü ve kör şarkıcı Handan Soylu. Ve ilk andan itibaren kadına tutulur. Bu onun için bir yandan cazibesiyle, öte yandan ayni kaderi (körlük) paylaşmasıyla dayanılmaz bir durumdur. Ama kadın acaba kocasının katili olabilir mi? Öykü bununla özetlenemez. İşin içine karışan başkaları entrikayı giderek zorlaştıracaktır: Salim’in annesi (ki o da kördür: bu aileden gelen bir illettir!), kadın meslektaşı, Handan’ın şoförü, civarda dolaşan bir şüpheli ve onun karısı Leyla...Ki o da kör çıkmaz mı?!..

Eleştirinin tamamı için: T24

Birgün

Yazar: Tuğçe Madayanti Dizici

Ünlü ‘nün ne yapmak istediğini anlıyoruz ama işte o –dört köşeli üçgen- harcı sinema ile iyice harmanlanmayınca yapı tutmuyor. Ha yapıya da karşıysak o zaman belki de başka bir enstrüman denemek gerek... Aslında Onur Ünlü’ nün kendi sinemasını da seyirciyi de pek ciddiye almadığını her fırsatta söylediğini düşünürsek, bu ‘Sal kendini, rahatla! Yönetmeni kasar, seyircisi ayrı kasar…

Eleştirinin tamamı için: Birgün

Birgün

Yazar: Cüneyt Cebenoyan

Ama bu hikâye size bir şey anlatmıyor. Film bir ruh durumunu yansıtıyor, bir olaylar silsislesini değil. Bu ruh durumu Onur Ünlü’nün “Sen Aydınlatırsın Geceyi”de yansıttığı ruh durumuna benziyor. Kendini ve başkalarını öldürme hayalinin, yalnızlığın, parçalanmışlığın, hayattan kopmakla/hayata tutunma çabasının ve aşkın/seksin/şehvetin elbette süzgeçten geçmiş ama mümkün olduğunca doğrudan bir yansımasına ulaşmaya çalışmış sanki film. Çarpık kadrajları, Caravaggio’yu andıran renk paletiyle bilinçaltından doğrudan servis edilmiş gibi. Aklıma Sokhurov’un “Anne” filmi de geldi. Beğenebilirsiniz de, sinemadan kaçmak isteyebilirsiniz de. Ben ikisini de yaşadım filmi seyrederken. Sıradışı bir deneyim yaşayacağınız kesin.

Eleştirinin tamamı için: Birgün

Habertürk

Yazar: Mehmet Açar

Görüntü yönetmeni Vedat Özdemir oyuncuları sık sık zayıf ışıkta bırakarak, gölgeler içinde gösteriyor. Bazı sahnelerde tam karşıdan gelen güçlü ışık kaynakları kullanıyor. Salim’in erotik hayallerindeki yarı karanlık görüntüleri ve annesiyle olan sahnelerde yakın yüz planlarının tercih edildiğini düşünürsek ana karakterin körleşmesiyle görüntüler arasında bir bağ kurmak olası... Şehrin uzaktan göründüğü, bulutlu gökyüzü manzaraları ise filme biraz olsun nefes aldırıyor. Filmi sevdiğimi, ana karakterin ya da öykünün ilgimi çektiğini ve olup bitenleri anlamlı bir yere bağlayabildiğimi söyleyemem. Ama geçtiğimiz Adana Film Festivali’nin jürisi başta olmak üzere filmi çok sevenler olduğunu belirteyim...

Eleştirinin tamamı için: Habertürk
Daha Fazlasını Göster